Erdoğan ve 3 Y

Suat BOZKUŞ yazdı —

  • Erdoğan iktidara geldiğinde öncelikli konuları '3 Y' ile adlandırarak, bunları, 'yoksulluk, yolsuzluk ve yasakların kaldırılması' diye sıralamıştı. Aradan geçen zamanda her üç alanda da rekor kırdı. 

Erdoğan, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçince yani tek adam diktasını kurunca birikmiş bütün sorunları tereyağdan kıl çekercesine kolayca çözeceğini söylüyordu. Bu vaatlerle tek adam diktasını kurduktan sonra memleketin hiçbir sorunu çözülmediği gibi her alanda batağa saplanmış bulunuyor. Erdoğan batağa saplandıkça can havliyle çırpınıyor ama çırpındıkça daha çok batıyor. Yamalı bohça haline gelen politikaları her gün bir yerinden attıkça yeni yamalar vuruyor ama artık eski bohça yama tutmuyor. Her gün yeni bir yerinden patlayan kırk yamalı bohça çetesini hiçbir yalan ve demagoji örtemiyor.

Erdoğan daha önce gençlerle internette yaptığı bir programda beğenilmeme rekoru kırınca bu tercih seçeneğini kaldırtmıştı.

Şimdi de yüzde 13’ü geçen işsizlikten yakınan üniversiteli gençlere cevaben, “Kalifikasyon noktasında kendini ispatlayan genç iş bulur.” buyurmuş. Ama feleğin tokadı gecikmemiş: Düzmece resmi görevli pasaportu düzenleyerek 43 kişiyi Almanya'da bırakıp dönen AKP’li belediye yöneticileri haberi basını çalkalıyor. Olayla ilgili olan AKP’li yönetici “İş güç sahibi olsunlar istedim” demiş. Böylece hem kendilerine hem de işsiz gençlere kısa yoldan iş bulmuşlar. Bunlar da kalifikasyon sahibi olduklarını böyle göstermişler. Bu kayıp 43 kişinin kimler olduğu, AKP yöneticilerinin bu işten ne kazandığı ve daha böyle kaç kişinin olduğu hala belli değil. Bu arada kalifikasyon sahibi birçok genç zindanlarda sürünüyor.

Erdoğan iktidara geldiğinde öncelikli konuları '3 Y' ile adlandırarak, bunları, 'yoksulluk, yolsuzluk ve yasakların kaldırılması' diye sıralamıştı. Aradan geçen zamanda her üç alanda da rekor kırdı. “Türkiye’yi uçuracağız” dedi ama sadece 3 Y alanında uçurdu. 17-25 Aralık’ta paraları kamyonla uçurmuşlardı. Ama şimdi 128 milyar dolar TIR’lara bile sığmayacak gibi görünüyor.

Yeni Osmanlı, hilafeti getirme hayalleriyle daldığı işgalci-saldırgan politikalar da iflas etmiş bulunuyor. Bu amaçla Kürt düşmanlığına ve Sünni İslam’a dayalı bir dış politikaya sarıldı. Devletin bütün “zinde güçleri” bu amaçla Erdoğan’ı destekleyince, o da kolaylıkla amacına ulaşacağını zannetti. Sünni İslam coğrafyasını ele geçirmek için İhvan-ı Müslimin ve DAİŞ gibi örgütlerle işbirliği yaptı. Sünni İslam coğrafyasında ve Arap aleminde her zaman bir ağırlığı olan Mısır’ı ele geçirmek için Mursi iktidarını destekledi. Eski Osmanlı hilafeti Mısır’dan getirmişti. Yeni Osmanlı da hilafeti geri getirecekse önce Mısır’ı kazanmalıydı. Bu nedenle Mursi iktidarı devrilince Sisi yönetimine karşı “cihat” başlattı. Başarısız olunca önce ricata şimdi de anlaşmak için müracaata başlamış bulunuyor. Artık Rabia işareti unutuldu, şimdi “Sisi kardeşim” devri başlıyor.

Politikada elbette döneme göre taktikler ve ittifaklar değişebilir. Körü körüne izlenen bir politikanın başarı şansı yoktur. Ama önemli olan bir politikanın dayandığı temel ve yöneldiği amaçlardır. Politika bir toplum için yapılıyorsa o toplumun çıkarlarını temel almalıdır. Ama sadece bir diktatör ve ailesi-yakın çevresi için, onların diktasını ayakta tutmak için yapılıyorsa bu bütün halklara ihanet etmek demektir. Erdoğan-Bahçeli diktasının geldiği hazin son bu halklara ihanet çizgisidir.

Erdoğan bu hazin sona ve acı akıbetine karşı çete iktidarını sürdürebilmek için her türlü rezaleti göze almış gibi görünüyor. Ama bu çetenin köpeksiz köyde değneksiz gezercesine pervasızlaşmasına yol açan esas neden muhalefet güçlerinin hala daha ortak bir program etrafında birleşip halka cesur bir çağrı yapmaması-yapamamasıdır. Muhalefet hala birbirine muhalefet yapmayı bırakıp bu çete diktasına karşı toplumsal muhalefeti birleştirme yoluna girmelidir. Bunun için seçimleri beklemeye gerek yoktur. Yoksa bir kez daha atı alan Üsküdar’ı geçebilir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.