Gasp eski tahlil eski

Nurettin DEMİRTAŞ yazdı —

  • Demokrasinin asgari hukuki gereklerine ve onun diline uygun bir yaklaşım gösterilmez ise ülke her an büyük yangınlara yol açacak kıvılcımın rahatlıkla çakılacağı kızgın ve kurumuş bir tarla haline gelir.

 

Süreç için CNN Türk başta olmak üzere bazı kesimlerin kullandığı zehirli dilin ve yine belediyelere yapılan siyasi darbelerin, baskıların, tutuklamaların altındaki anlayış, çoktan tarihin çöp sepetine atılmış olan klasik sömürgeleştirme hareketlerini çağrıştırmaktadır.

Direniş gerçeği ve küresel gelişmelerle birlikte bu yöntemin astarı yüzünden pahalı olduğu anlaşıldığında terk edilmesi kapitalizmin çıkarı gereğiyken bugün benzerinin canlandırılması dar-iktidar çıkarlarıyla ilgilidir. Bunun iki taraflı sonuçlarının olduğunu hesap etmeyen ve bu yanlışta ısrar eden bir iktidar mekanizmasının yol açtığı krizler herkesin uyarma gereği duyduğu provokasyonlara muazzam bir zemin sunmaktadır.

Bu yolda yanlışlara kılıf veya meşruiyet aramak ise yolun trafik levhalarından yoksun bırakılması anlamına gelmektedir ki bu sayede her türlü kazaya davetiye çıkarılmaktadır.

Bu tür uygulamaların daha iyi anlaşılması için geçmişte birçok sosyolojik, psikolojik, ekonomik, politik analiz yapılmış, dünyanın her yerinde geçerli olan bir gaspçı profili çıkarılmaya çalışılmıştır.

Hepsinde ortak olan bir özellik vardır: Gaspçı, meşruiyet algısı yaratmak için gasp edileni sürekli kötülemektedir; bu durumda hukuk ikna edici olmadığından yalan-yanlış bilgiler ortalığa saçılarak algı operasyonları yapılmaktadır. İtibar suikastları hiçbir sınır tanımadan geliştirilmektedir. Fakat bütün bunlar iktidar açısından da çürütücüdür.

Neron Kompleksi

Gaspçı, her gaspçının kaderi neyse onunla karşı karşıyadır. Her şeyin kendi kontrollerinde olduğunu düşünürlerken hiç ummadıkları sonuçlarla karşılaşmaları an meselesidir. Çünkü benzer uygulamalar nedeniyle iktidar sahiplerinin karakter analizleri çoktan yapılmıştır: Yaşadıkları kompleks gasp edilenle beraber kendilerini de yok edecek niteliktedir. Geçmişte adına “Neron Kompleksi” denilmiştir ama bugünkü iktidar aklı bunun farkına varmazsa, evet belki Roma’yı yeniden yakacaklardır ama Neron gibi yangını keyifle izleme şansına sahip olmayacaklardır. Çünkü bahaneleri ellerinden alınmıştır.

Her türlü çılgınlığın önüne geçmek adına “karşılıklı insiyatif tanımayla” tarihi bir süreç başlatılmıştır. İktidar kanadı da bu süreci sahiplenen açıklamalar yapmıştır. Buna rağmen denetimlerindeki bir kısım medya ve yargı eliyle sürdürülen kampanyalara bakıldığında, benzerlikleri nedeniyle eski analizlerin aynısı geçerliliğini korumaktadır. Albert Memmi’nin “Sömürgecinin portresi-Sömürgeleştirilenin portresi” kitabında 70 yıl önce yazdıkları bugünlerde egemenlik kibriyle yazıp konuşanların ruh halini anlamak için önemlidir.

Der ki: “Bir sömürgeci olma gerçeğini kabul etmek, gayrimeşru bir ayrıcalıklı olmayı, yani gaspçılığı kabul etmek demektir. Gaspçı biri kendi konumuna elbette sahip çıkar ve gerekirse bunu elindeki tüm araçlarla savunur… İlk zaferi asla onu tatmin etmez; bu zaferi yasalara ve ahlak kurallarına da kaydetmesi gerekir… Bu da onun, zafer kazanmış biri için tuhaf olan ufak tefek şeyler üzerindeki gayretkeş ısrarını açıklar: Tarihi yanıltmaya uğraşır, metinleri ye­niden yazdırır, anıları yok eder. Kısacası, gaspçılığına meşruluk kazandırmayı başarmak için elinden gelen her şeyi yapar.

Nasıl? Gaspçılık nasıl meşruluk kazanabilir? iki yol mümkün gözükmektedir: Gaspçının yüce erdemlerini, böyle bir ödünü hak edecek kadar yüce olan erdemlerini göstermek. Veyahut, gasp edilenin erdemsizliklerini, böyle bir bahtsızlığa yol açmadan edemeyecek kadar derin erdemsizliklerini tekrarlayıp durmak. Aslında bu iki çaba birbirinden ayrılamaz. Huzursuzluu ve kendini haklı çıkarma arzusu hem gaspçının kendisini göklere çıkarmasını hem de gasp edileni yerin dibine batırmasını gerektirir.”

Bu değerlendirmeleri haklı çıkaran birçok örnek yaşanmıştır. Gasp mantığını sürdürenler kendi ayaklarına pranga vurmaktadırlar.

Demokrasinin asgari hukuki gereklerine ve onun diline uygun bir yaklaşım gösterilmez ise ülke her an büyük yangınlara yol açacak kıvılcımın rahatlıkla çakılacağı kızgın ve kurumuş bir tarla haline gelir.

Türkiye’yi prangalarından kurtaracak süreç adına, göz yumulan veya katlanılan çok şey vardır. İki taraflı fedakârlık gerektiren bir süreçtir.

Dilin değiştirme gücü

Ne var ki bir tarafta kullanılan dil toplumun bir kesimini ikna etmeye dönük olsa bile diğer bir kesimini aşağılamaktadır. Bunu sorun yapmadan sürecin ilerlemesini sağlamaya çalışanlar tarihi bir sorumlulukla hareket etmektedirler, fakat er-geç toplumsal uzlaşının dili yakalanmak zorundadır. Aksi halde biçim özü yok edebilir ya da bunu isteyenlerin eline bolca gerekçe verir.

İktidar sahiplerinin kullandığı dilin aynısıyla karşılık vermek benzeşmeye yol açar ve yeni krizlere davetiye çıkarır. Bu nedenle asli gündemden uzaklaşılır. Siyaset biliminde kanıtlanmış gerçeklerden biri de gündem belirlemenin önemidir. Gündemi belirleyen sonucu da belirler. Doğru gündem için konu kadar biçim ve dil de önemlidir.

Gasp eski ve tahlili de halen geçerli olsa bile, iktidarın kullandığı dilin yanlışlığını anlatmak yetmez, buna karşılık tarihi çağrı metninde olduğu gibi demokrasinin erdemli ve ikna edici diliyle örnek oluşturarak onu da değişime zorlamak gerekiyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.