Anlam ağacı
Nurettin DEMİRTAŞ yazdı —
- Yalanlar denizinde fırtınalar estirip tufan yaratmaya çalışanlara karşı evrenin hakikat dilini ve diyalektiğini yakalayanlar insanlığın özgürlüğüne hizmet ederler ve yenilmezler. Çünkü kökleri derinlerde olan anlam ağacını hiçbir fırtına yerinden sökemez! Hiçbir kılıç anlam ağacını kesemez!
İnsandaki hücreler beyin merkezinde birbirine bağlanıyor. Bilimsel tanımı şu şekildedir: “Beyin hücresindeki kumanda merkezi, bütün duygular, görme, dokunma ve hepsi, bu hücredeki duyarga ile ilgilidir.” Bu duyarganın adına “dendrit” deniliyor.
Dendrit, Yunancada “ağaç” anlamına geliyor, ondan esinlenilmiştir çünkü yapısı dallara benziyor. Beyindeki sinir hücreleri arasındaki etkileşimi sağlıyor. Evrende her şeyin nasıl birbirine bağlı olduğu bu örnekten de anlaşılıyor. Bunun farkında olan insan ekolojik bilinçle donanmıştır.
Ekolojiye göre evrende her şey birbiriyle bağlantılıdır. Ekolojik bilinç insanı evren karşısında duyarlı ve sorumlu davranmaya yöneltir; anlam gücünü derinleştirir, ufkunu genişletir ve ret-kabul ölçülerini geliştirir.
Doğa nöbetçilerine selam olsun
Ekolojik bilinci kendi yurdunda büyük bedellerle kazanmış olanlar kendi renkleri, kültürleri ve kimlikleriyle yaşamak istiyorlar. Ancak egemenler, halkların demokratik yaşamını kabul etmediği gibi yaşayacakları coğrafyayı da yok etmeye çalışıyor.
Botan’dan Dersim’e her yerde gerçekleştirilen doğa katliamına karşı halk ayaktadır. Şırnak’ta doğa kırımına karşı nöbet tutanlar sadece memleketlerini değil, evreni koruyorlar. Doğanın çığlığına ses oluyorlar. En anlamlı barış sesidir bu ses. Doğayla barışmayanların birbiriyle barışması mümkün değildir. Barışın ekolojiden, doğayı korumaktan geçtiğini anlayanlar nöbet eylemine koşuyor.
Doğa kırımını gerçekleştirenler, barışın mimarının tecrit altında tutulmasını en çok isteyenlerdir. Önder Apo’nun özgür yaşam ve çalışma koşullarını sağlamak için rantçıların, fırsatçıların, talancıların önü alınmalıdır. Doğa ve barış eylemlerinin böyle bir anlamı vardır.
Aynı duyarlılık tüm toplumsal alanlarda geliştirildiğinde barış bir hayal olmaktan çıkıp yaşamın havası, suyu kadar sürekli bir eylem haline ve bir yaşam tarzına dönecektir.
Kadın cinayetlerinin, tacizin, şiddetin, uyuşturucunun, fuhuşun, sanat adı altında yürütülen yeni tür asimilasyon ve çürütme politikalarının karşısına gençliğin bilinçli dinamiğiyle çıkan toplumun önünü kimse alamaz!
Demokratik toplumun amacı devlet yıkmak değil, gerici zihniyetleri yıkmaktır. Fakat demokratik toplumu yok etmek isteyen bölge devletleri bu tutumlarıyla küresel aktörlerin oyunlarına sınırsız zemin sunarak kendi sonlarını hazırlamaktadır.
Süreci sabote etmeye çalışıyorlar
Halkların iradesini yok sayan tüm ulus-devletler yıkılmakla karşı karşıyadır. Şam’daki iktidar değişimi çöküşü önleyecek bir değişim olmamıştır. Halkların iradesini tanıyan demokratik bir nitelik kazanmadan Suriye’nin birliği sağlanamaz. Aynı durum Türkiye ve İran için ziyadesiyle geçerlidir.
İran çöküşün eşiğindeyken bile idamları sürdürüyor. İran’da siyaset demek idam demektir. İran’ın idam siyasetine karşı her yerde en çok kadınlar direniyor. İdamları durdurmadan barış sağlanamaz. Barış eylemlerimiz İran devletinin idam politikasını durduracak kadar büyük olmalıdır.
Kürt halkı ne İran’ı ne de diğer devletleri bölüp parçalamak derdinde değildir fakat demokratik haklarından da vazgeçmeyecektir.
Kürtler “ayrı devlet kurmayalım, demokratik birlik oluşturalım” dediği halde inkârcı ulus-devletler ve küresel hegemon güçler el birliğiyle neredeyse Kürtlere zorla devlet kurduracaklar!
Tüm bölge halkları için yüz yıl önce kurulan bu tuzaklardan ders almayanlar adeta tarihin tekerrür etmesine zemin hazırlamaktadırlar. Fakat bu kez Kürt iradesi devrededir.
“Denize düşen yılana sarılır” mesajını doğru anlamayanlar Kürtlerin, Alevilerin, Dürzilerin, Êzîdîlerin iradelerini ve demokratik haklarını yok saymaya devam ediyorlar.
İnsanlığın demokrasi tarihine altın harflerle geçmiş Rojava’yı özgür görmeyi hazmedemeyenler El-Kaide ve DAİŞ artıklarıyla ortaklaşmayı tercih edecek kadar geri bir zihniyete sahiptirler. Oysa Rojava Türkiye’nin barış ve demokratik toplum sürecine destek veriyor ve yeni Suriye’yi birlikte şekillendirelim diyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan HTŞ’li Colani’yle oturduğu gibi Salih Müslüm’le, Mazlum Abdi’yle, İlham Ahmed’le oturmayı düşünse veya Önder Apo’nun onlarla görüşmesini sağlasa parçalanmamış-bölünmemiş demokratik Suriye’nin oluşmasını garantileyebilir. Amaç gerçekten buysa yolu bellidir. Onlar Colani’den bin kat daha fazla meşrudur ve kıyas götürmez düzeyde ilerici ve demokrattırlar. DAİŞ gibi bir soykırım makinasına karşı insanlığın onurunu koruyanları temsil etmektedirler. Bunu kabul etmenin Türkiye’ye nasıl bir zararı olacağını izah edemiyorlar; sadece yalanlara sarılarak süreci sabote etmeye çalışıyorlar.
Çağdaş demokratik yöntem müzakeredir
Türkiye’de, Suriye’de, İran’da barış ancak diyalog ve müzakerelerle sağlanabilir. Bunun için Önder Apo’nun fiili öncülüğüne ihtiyaç vardır. İnsanlığın ilerici aklı bu hakkı teslim ederken Meclis Komisyonu ile görüşmesini bile çok görenler barışla teslimiyeti birbirine karıştırıyorlar. Oysa şu ana dek atılan adımlar sayesinde Önder Apo özgür koşullarda müzakere yürütüyor olmalıydı. “Gelsin Meclis’te konuşsun” diyen doğru akıl bir anda berhava olmuş görünüyor. Tarihsel sorumlulukla hareket edilecekse bu aklı selime dönülmelidir.
Önder Apo’nun özgürlüğünün önüne demagojiyle, yalanlarla yeni bariyerler kurmaya çalışanlar Kürt halkını farklı arayışlara itmektedirler. Bu bariyerler, barış inancını ve azmini yıkmayı hedefliyor. Buna karşı sürecin hızla müzakereye evrilmesini sağlamak gerekiyor.
Önder Apo’nun özgür koşullarda baş müzakereci olarak rolünü oynaması sadece Kürt halkının çıkarını ifade etmiyor, bu aynı zamanda küresel oyunlarla bölünüp parçalanmakla yüz yüze kalan devletlerin de tek kurtuluş yoludur.
Kılıç tehdidiyle barış ve kardeşlik sağlanamaz
“Kılıç”, Êzîdîler ve Aleviler başta olmak üzere soykırımdan geçmiş tüm toplumların hafızasında kafa kesmenin, tecavüzün, barbarlığın, vahşiliğin, gericiliğin sembolüdür.
"Barış ve Demokratik Toplum" sürecini istismar edip köhnemiş zihniyetlerini konuşturanlar ucuz zaferler peşindedirler ama halklarımızın kazandığı anlam gücü yenilmez bir toplumsal düzey kazanmıştır.
Yalanlar denizinde fırtınalar estirip tufan yaratmaya çalışanlara karşı evrenin hakikat dilini ve diyalektiğini yakalayanlar insanlığın özgürlüğüne hizmet ederler ve yenilmezler.
Çünkü kökleri derinlerde olan anlam ağacını hiçbir fırtına yerinden sökemez!
Hiçbir kılıç anlam ağacını kesemez!
