Gücü yeten yetene

Suat BOZKUŞ yazdı —

  • Toplumdaki çürüme, devletteki çürüme ve yozlaşmadan kaynağını alıyor. Suçlular cezasız kaldıkça ve hatta 'itibar' gördükçe, potansiyel suçlu sayısı durmadan artıyor. Adalete güven kalmayınca herkes kendi adaletini tesis etmeye girişiyor.

Seçimleri kimin kazandığının bir anlamı kalmadı. Sadece hile ve oy gaspından dolayı değil. Çünkü artık hak-hukuk ve adalet kalmadı. Memleket orman yasalarıyla yani “gücü yeten yetene” kuralıyla yönetiliyor.

Erdoğan ağzını her açışta “Yerli, milli ve dindar nesiller” diyordu.

Ancak 21 yıllık tek parti diktasından sonra açıkça görüldü ki, bütün iddiaları boş çıkmıştır. Mecburi din derslerine, Diyanet İşleri Başkanlığı’na, tarikatlara akıtılan devasa paralara rağmen ateizm ve deizm güçlenmektedir. Toplum her alanda en berbat bir çürüme içindedir. Toplumun neresine el atsanız elinizde kalmaktadır. Genç nesiller haklı olarak geleneksel gericiliğe ve gericiliğin temsilcisi olan kurumlara karşı bir tepki içindedir.

Türkiye tarihinde her çeşit iktidar görülmüştür. Ama hiçbirisi bu kadar yolsuzluk, soygun, katliam ve hukuksuzluk içinde olmamıştır. Üniversite ve KPSS sınav sorularının bile çalınıp satıldığı, milyonlarca gencin istikbaliyle oynandığı hiç görülmemiştir. Sahte diploma iddiaları Erdoğan’a kadar uzandığı halde buna ikna edici bir cevap verilememiştir.

Son dönemde birbirinden beter sahtekarlık iddiaları cirit atmaktadır. İhale mafyalarını geçtik, eğitim bile mafyalaşmıştır.

Yurt dışından gelenlere istediği diplomayı veren çeteler ve Türkiye vatandaşı gençleri yurtdışında okumuş gibi gösterip istediği diplomayı veren çeteler türemiş. İşin başında da Meclis Başkanı Mustafa Şentop varmış. Gazeteci Serdar Akinan’ın iddiaları örgütlü sahtekarlığın boyutlarını gözler önüne sermektedir.

“Canım ne var bunda, deve gibi zaten neremiz doğru ki?” diyebilirsiniz. Ama toplumdaki sahtekarlığın, hukuksuzluğun, soygunun ve katliamların boyutlarını bıkıp usanmadan teşhir etmek, tüm halkı bunlara karşı uyarmak, bunlara karşı mücadele etmek boynumuzun borcudur.

Toplumdaki çürüme, devletteki çürüme ve yozlaşmadan kaynaklanmaktadır. Suçlular cezasız kaldıkça hatta tam tersine devlette yükselip itibar gördükçe, potansiyel suçlu sayısı durmadan artmaktadır. Adalet ve adalete güven kalmayınca herkes kendi adaletini temin ve tesis etmeye girişmektedir.

İşte gündemde olan bazı cinayet ve katliamlar;

Şenyaşar ailesine yönelik AKP milletvekilinin yaptığı katliam…

Konya’da Develioğlu ailesinin katliama uğraması…

Ankara’nın göbeğinde Yılmaz Ateş adlı ülkücünün MHP’liler arcılığıyla torbacılar tarafından katledilmesi,

Son olarak Esenyurta alacak verecek sorunundan kaynaklandığı söylenen tekel bayiindeki katliam…

Her zaman, her yerde şahsi nedenlerle cinayetler işlenebilir. Hiçbir cinayet haklı gösterilemez. Ama hukukun olmadığı yerde herkes kendi hukukunu yaratmaya kalkışmakta ve ona göre hükümler verip infazlar gerçekleştirmektedir.

Bir de, hiç hız kesmeden süregelen kadın cinayetleri var. Toplum, sanki bunları kanıksamış gibi sessiz. Sanki kadın cinayetleri olağan bir milli gelenek haline gelmiş gibi. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KCDP), Temmuz 2023 Raporu’nu açıkladı. Rapora göre Temmuz ayı içerisinde 25 kadın katledildi, 9’u şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi.

Şimdi buna bir de ev sahibi-kiracı cinayetleri, alacaklı-borçlu cinayetleri ekleniyor. Kirayı arttırmak isteyen-kiracıyı çıkarmak isteyen ev sahibi silaha sarılıyor.

Eskiden kan davaları, kavgada kendisine hakim olamayan ama sonradan pişmanım diye ağlayan sanıklar vardı. Şimdi tam tersine, karakolların ve mahkemelerin bile kanıksadığı cinayetler var. Üstelik eskisi gibi sinirlenip tabancasını çeken sanıklar değil, tasarlayıp katliam yapan, bununla övünen çeteler ve bunları seyreden bir toplum var. Hukukta “hunharca işlenmiş” denilen cinayetler var.

İyi de, bu toplumsal cinnette yıllardır yargısız infazlarla toplumu şekillendiren ve yargısız infaz sayılarıyla övünen, bütün katil çetelerini yönlendirip koruyan devlet yönetiminin hiç mi suçu yok?

“Faili meçhul” denilen cinayetlerin sorumlularını saklayan bir devlet tüm topluma da aynı yolu açmış olmuyor mu?

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.