Halk ve dağdakiler

Selim FERAT yazdı —

  • "Siyasallaşmış Halk“ın, gelecek için cevap olacağını unutmadan, yılmamak, sorumluluk taşıyarak, mücadeleye devam umuduyla. Umutsuz değiliz ama tedbirsiz de değiliz.

Adı konan, belirginsizliğin hakim olduğu bir süreçten mi geçiyoruz?

Neler olacak sorusuna net cevap arayanları rahatlatacak yanıttan yoksunların beklenti içinde olduğu bir coğrafyada mı yaşıyoruz?

"Biz“ ne yapacağız?

"Ötekiler“ ne yapacak?

Önemlisi: Barış olacak mı?

Tüm bu soruların yanıtı olsaydı, yazının başlığını öyle seçmezdim.

Çünkü, soruların yanıtını büyük anlamda verecek iki adres var:

"Domanê koyî“ (doğrudan çeviri: dağın çocukları/benim çevirim: dağdakiler).

Ve halk!

Alain Badiou’ye göre halk, ilk planda tarafsız bir kavram olmasına rağmen, bir cephe olarak (Halk Cephesi) aktifleştirildiğinde, siyasal bir güç olur.

Kürdistan’da halk, hala bir "Halk Cephesi“ olarak varolmadan, seksenli yılların ikinci yarısında, Dersîm’den gelen, hala "tarafsız halktan“ bir kadına, mevcut durumla ilgili sorular yönelttim.

O tarihte not ettiğim cevap: "Ez nezano, domanê koyî zanenê“ (Ben bilmem, dağdakiler bilirler) olmuştu.

O zaman halk; Badiou’ye göre hala ulusal bir sıfat kazanmamıştı.

Halk, Ulusal Kurtuluş Mücadelesi ile kutsallaşır.

Kutsallaşır, çünkü, halkın çocukları, Dersimli kadına göre “dağdakiler“ şehit düştüler.

Halktan birey “insan“, davası için yaşamını yitirdiğinde, halk tarafından "kutsanır“ ve halkın kendisi kutsallaşır.

Türkiye’de halk, anayasa ve savaş kategorisine ters düşmedikleri müddetçe, subjektif olarak "atıl bir kategori“ kapsamında kalır.

Kürdistan’da halk, egemen bir aygıtın kurulmasına dek, "ilerici“ rol oynar.

Egemen aygıta dahil olan halk, "edilgenleşir“.

Benim tanıdığım Dersîmli kadın, varoluş sürecinin başlangıcındaki "ilerici halk“tandı.

Türkiye’de, 90’lı yıllara dek kitle olan Kürdistan halkı, dağdakiler tarafından "Ulusal Halk“ olarak aktifleştirilmeden öncesinde, siyasal bir dönüşümün öznesi değildi.

"Domanê Koyî“ (Dağdakiler), siyasal özün çekirdek gücüydüler.

Ve bu çekirdek, Kürdistan’daki halkı, siyasal dönüşümün öznesi haline getirdi.

Geldiğimiz bu noktada, yukarıdaki sorulara cevap arayan ve baskı ve sömürü dışı siyasal kimlik sahibi olan iki adres var.

Halk.

Ve Dağdakiler.

Ve daha da önemlisi; Dağdakiler’de daha önce sosyal olarak "evrakı olmayan“ kadınlar, despotik sosyal çeperleri aşarak yeniden kimlik kazanan bir "Halk“ olarak yapılandılar.

"Yeni“ süreçte (bir hafta önce), ateş çemberinde özgür olmak için direnen Arap asıllı Gerilla Sena Minbiç, başta sorduğumuz sorulara nasıl cevap verilebileceğiyle ilgili bir tablo çiziyor. Aktarıyorum:

Kürt varlığını ispatladık.

İnsanın varoluş mücadelesinin alanlarını açtık.

Kadın inkarına başkaldırdık.

Halkları ortak demokrasi ve eşitlikte buluşturduk.

Ve Gerilla Binevşa Berwar ekliyor:

Güvende miyiz? Hayır. Daha dün, atılacak kimyasallara karşı nasıl tedbirler alınmalı, nasıl maske takılmalı, oksijen ve gaz maskeleri nasıl kullanılmalı üzerine eğitim gördük. Her gün tepemizde uçaklar, keşif araçları dolaşıyor.

Bizim için esas olan, her koşulda mücadeledir. Umutsuz değiliz ama tedbirsiz de değiliz.

Geldiğimiz noktada, yukarıda çizmiş olduğum tablo ve özellikle de Gerilla kadınların verdiği cevap ve "Siyasallaşmış Halk“ın, gelecek için cevap olacağını unutmadan, yılmamak, sorumluluk taşıyarak, mücadeleye devam umuduyla.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.