HDP’nin suçu

• HDP’yi devre dışı bırakarak, İHD’yi ve tüm demokratik kurumları susturarak diktanızı sürdüremezsiniz. Tam tersine saraylarınız, saltanatlarınız çöker. Türkiye’de ve bölgede siyaset yapan her güç PKK ile ilişki kurmak zorundadır. Başka türlü birikmiş sorunlar çözülemez.

Neredeyse her gün gündeme getirilen HDP’nin kapatılması konusu sonunda iddianameye dönüşüp mahkemeye sunuldu.

HDP’nin suçu çok büyük:

Faşist diktatörlüğün bütün engellerini yıkarak, barajları aşarak tek parti diktasına son vermek,

Bütün ezilenleri eşit-özgür-demokratik-barışçı bir yaşam hedefinde birleştirmek ve mücadeleyi yükseltmek.

İşte bu nedenle 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra bir darbeyle yönetime el koyan Erdoğan-Bahçeli çetesi bütün gücünü ve olanaklarını HDP’ye karşı harekete geçirdi. Her gün gazetelerde HDP’ye yönelik suçlamalar, yalanlar ve iftiralar manşetlerde. TV kanallarında her gün yapılan tartışma adlı HDP’yi kınama ayinlerinde, HDP’ye gıyabında lanet okunuyor. Bu HDP’ye yapılan kaçıncı operasyon, kaçıncı tutuklama, kaçıncı katliam? HDP’ye oy veren vatandaşlar bile katledildi. Diyarbakır, Ankara Gar katliamı, Adana-Mersin’de HDP binalarına konan patlayıcılar ilk aklımıza gelenler. Bir başka cinayet var ki, AKP-MHP çetesinin katliamcı yüzünü iyice açığa çıkarıyor:

HDP’ye oy veren halk canı pahasına oy verdi ve canı pahasına sandıkları korudu. Bir aile kendi işyerinde saldırıya uğradı. Hastaneye kaldırılan yaralılar orada bir daha saldırıya uğradılar.

Urfa’nın Suruç ilçe merkezinde 14 Haziran 2018 tarihinde AKP Urfa Milletvekili İbrahim Halil Yıldız’ın koruma ve yakınlarının saldırısı sonucu iki oğlunu ve eşini kaybeden anne Emine Şenyaşar ve saldırıda yaralı kurtulan oğlu Ferit Şenyaşar ile birlikte o günden beri adalet arıyor. Ama medyada bu anneye derdin nedir diye soran yok. Tersine bu kitleyi temsil eden HDP’den bunun intikamı alınıyor.

12 Eylül faşist cuntası Kürtçeyi açıkça yasaklayamadığı için, adeta sağ kulağını sol ayağıyla göstermişti. İçinde Kürtçe kelimesi bile geçmeyen uyduruk bir yasayla Kürtçeyi yasaklamıştı. Kürtçe dememek için öyle uzun bir tanım yapmıştı ki, o kapsama sadece Kürtçe giriyordu.

2015 yılından beri Erdoğan-Bahçeli çetesi HDP’yi kapatmadan felç etmek istiyor. HDP’yi seçime giremez, girse de barajı aşamaz bir hale düşürmek istiyor. Yüzlerce kişilik yasaklı listeleriyle milyonlarca insanın seçme-seçilme hakkı, eşit ve genel oy hakkı, düşünce ve örgütlenme özgürlüğü üstüne zincir vurmak istiyor. HDP’ye “Terörle ilişkisi var” deniyor. Terör dedikleri de PKK oluyor.

Şimdi açık konuşalım:

Devlet bütün organları ve kollarıyla PKK ile ilişki kurmadı mı? Başka türlü bu sorunları nasıl çözecekler? Diyalog sürecini müzakere aşamasına geçmeden durduran ve yeniden inkar-imha-katliam politikasına ağırlık veren AKP-MHP çetelerine hatırlatmak gerekir:

Sizin düşündüğünüz her şeyi Evren çetesi fazlasıyla denedi. Ama yenildi. Hitler gibi toplama kampına çevirdiği Amed zindanlarında tarihin görmediği bir zulümle Kürt halkını ve devrimcileri teslim almak istedi, Ama zalimler değil Mazlumlar kazandı.

Diyalog sürecinde devlet kendi kadrolarını Oslo’ya, İmralı’ya, Kandil’e niye gönderiyordu?

AKP temsilcileri Avrupa’da PKK’lilerle görüşmek, ilişki kurmak için niye yalvarıyorlardı?

Daha Öcalan Bekaa’da iken devletin bütün kanatları temsilcilerini niye Bekaa’ya gönderip Öcalan ile görüşebilmek için yalvarıyorlardı?

Açıktır ki, siyasi çözüm için ilişki kurup görüşmekten başka bir yol yoktur ve HDP de bunu yapmaktadır. HDP’yi devre dışı bırakarak, İHD’yi ve tüm demokratik kurumları susturarak diktanızı sürdüremezsiniz. Tam tersine saraylarınız, saltanatlarınız çöker. Türkiye’de ve bölgede siyaset yapan her güç PKK ile ilişki kurmak zorundadır. Başka türlü birikmiş ve patlama noktasına gelmiş olan sorunların hiçbiri çözülemez.

Halklarımızın tepesinde yine karabulutlar dolaşıyor. Newroz meşalesi bu karanlığı yırtarak önümüzü aydınlatıp bu karabulutları dağıtacaktır. İnsan haklarını savunmaktan başka suçu olmayan Gergerlioğlu’nun onurlu direnişi bunun göstergesi ve habercisidir.
Newroz pîroz be!