Kadınların karar vermediği gün
Selim FERAT yazdı —
- “Kadınların özgürlüğü yoksa, erkeklerin de özgürlüğü yoktur. Bir kadının iradesini ifade etmesine izin verilmiyorsa, bir erkeğe neden izin verilsin?“
“Pastadan bir parça istemiyoruz, bütün pastayı istiyoruz” sloganı Uluslararası Kadınlar Günü’nün ilk kutlanışından 110 yıl sonra (2021’de) atılanlardan sadece biri.
Bu sloganın önemi, birçok hakkın kazanılmasına rağmen; deyim yerindeyse sadece bir arpa boyu yol katedildiğine de işaret ediyor.
Kadınlar erkek payına düşen pastayı mı istiyorlar gibi bir polemiğe girmeksizin not etmek istiyorum:
Bugün, erkek Putin, Biden, Erdoğan ve savaşa dair söz sahibi olan erkeklerin savaş için start verdikleri yerkürede, kadın bu 8 Mart’ta iradesini ifade etme hakkına sahip, ancak yerkürede karar verme hakkından yoksundur.
Doğru olan, kadınları kurban olarak görenlerin dünyalarının başlarına yıkıldığıdır. Ancak, erkeklerin maddi dünyadaki enstrümanları kadınlarınkinden daha da etkin.
8 Mart mücadelesinin kaynaklarına bakılırsa, eskiyle karşılaştırıldığında, erkek hükümranlığının zirvede olmadığını saptamak mümkün.
Bu kadar mesafe kaydedilmesine rağmen, UN WOMEN'in tahminlerine göre, dünya çapında en az 200 milyon kız çocuğu ve kadın sünnete mecbur ediliyor. Almanya'da bile yaklaşık 75.000 vaka var, ancak bildirilmeyen vakaların sayısı daha da yüksek.
2019'da Almanya'daki kadınlar erkeklerden ortalama yüzde 19 daha az kazanca sahip olmuşlar.
Geçen yıl, dünya çapında tahminen 650 milyon kız 18. yaş öncesi evlendirilmiş.
…
Bu tablodan sonra, 8 Mart’ın start aldığı tarih öncesinde, ender bir kadın şahsiyeti kısa da olsa resimlemek istiyorum:
8 Mart, kadınların özgürlük için mücadele verdikleri gün olarak tarihe geçti.
Enternasyonal Kadınlar günü 1911’de start almış.
Bu mücadele gününü sahneye taşıyan iki güçlü kadın: Clara Zetkin ve Käte Duncker.
Öncesinde ise yukarıda resmedeceğimi belirttiğim o tarihi kadın var:
Hedwig Dohm (831-1919).
Herkes için eğitim hakkı, kadınların çalışma yaşamında yer alması ve kadınlara seçim hakkı için mücadele eden öncü kadın olmuş.
Dohm haklı olarak son 200 yılın farklı çehresine sahip şahsiyeti olarak anımsanıyor. Nedeni 19. Ve 20. Yüzyılda Kadın Hareketinin önemli seslerinden biri olması.
Dohm‘dan tarihi not:
“Düşünmeyin: öyle olmalı, çünkü asla başka türlü olmadı. İmkansızlıklar kısır beyinler için bahanedir.”
1919’da Berlin’de hayata veda eden Dohm‘ın Schöneberg’deki mezar taşına şu tarihi notu yazılı: “İnsan haklarının cinsiyeti yoktur.”
1876 yılında yayınlanan “Kadınların doğası ve hakları” yapıtı, feminist dünyanın klasiklerinden biri.
Derin polemiklere eğilimli, alaycı kadın düşünür Dohm, 1876’da günümüz dünyasında hala egemen olan bir erkek anlayışına karşı, sempatik bir saptamada bulunuyor:
"Çünkü kadınlar çocuk doğuruyor, bu yüzden siyasi hakları olmamalı. Erkekler çocuk doğurmadığı için, siyasi haklara sahip olmamaları gerektiğini iddia ediyorum. Ve bir iddiayı en az diğeri kadar derin buluyorum.”
Dohm bir yerde düşünür olarak vasiyete denk düşen bir şerh koymayı unutmuyor: "Yazdığım her şey kadınların hizmetinde."
Kadınların karar organlarında iradelerini hala yaşama geçiremedikleri tarih tünelindeyiz.
Bunu bilen öncü şahsiyet Hedwig Dohm yüz yıl önce yazmış:
“Kadınların özgürlüğü yoksa, erkeklerin de özgürlüğü yoktur. Bir kadının iradesini ifade etmesine izin verilmiyorsa, bir erkeğe neden izin verilsin?“
100 yıldan sonra, kadınlar iradelerini ifade ediyorlar.
Ancak sosyal yaşamda kadınların iradelerini ifade etmesine artık engel olma kudretinde olmayan erkekler, iradelerini hala kanunlarla, yasaklarla yaşama geçirebiliyorlar.
Bunun için de Hedwig Dohm çözüm öneriyor ve kadınlara sesleniyor: “Kendin ol!”
Selimferat@web.de