Karışık kafalar…
Cihan DENİZ yazdı —
- Kafa karışıklığının en temel nedenlerinin başında bu sürecin hedefleri, bu yan yana gelişin amacı konusundaki belirsizlik, her öznenin kendi pozisyonundan bunu tanımlaması gelmektedir.
İlk önce PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın görüntülü mesajı; bunu takiben yapılan sembolik silah yakma töreninin ve tüm bunların ardından Cumhurbaşkanı’nın açıklaması “Türk” siyasetinde zaten karışık olan kafaları iyice bulandırdı.
Günler öncesinden iktidar kanadından yapılan açıklamalarla Cumhurbaşkanı’nın Cumartesi günü yapacağı konuşmada sürecin geleceğine, iktidarın atacağı adımlara ilişkin büyük beklenti yaratılmıştı. Cumartesi gelip Cumhurbaşkanı konuşmasını yaptığında, verilen mesajlar yaratılan beklentilerin çok uzağında kalsa da, iktidarın atacağı adımlara ilişkin ciddi hiçbir şey içermese de, hiçbir ipucu vermese de, konuşmadaki bir vurgu, deyim yerindeyse Türk siyaset çarşısını karıştırdı.
Cumhurbaşkanı, “AKP, MHP, DEM Parti beraber yürümeye karar verdik” sözleri adeta bu üç parti arasında bir siyasi ittifak kurulduğu mesajını veriyordu. Bu mesaj ile iktidarın amacının DEM Parti ve Kürtleri muhalefet denkleminin dışına çıkarıp onu iktidar denklemine dahil ederek yalnızlaştırmak, muhalefeti de siyasetin en politik ve en dinamik kesimi olan Kürt halkı ve dostlarını kopararak pasifize etmek olduğunu söylemek çok da yanlış olmayacaktır.
Bununla birlikte, bu sözler siyaseti gayet iyi okuyan, bölgenin en politikleşmiş halkı olarak Kürtler arasında bir kafa karışıklığı yaratmadı, kafalarda soru işaretleri doğmasına yol açmadı. Kürt halkı için AKP, MHP ve DEM Parti arasındaki ilişkinin silahı siyaset denkleminin dışına çıkartmayı hedefleyen bu sürecin gerektirdiği bir yan yana gelişin ötesinde bir anlamı olmadığı açıktır.
Ama Türk siyaseti açısından durumun bu kadar net olmadığı ortada.
İktidar bloğu içinde zaten sürece mesafeli duran kimi kesimler arasında, Cumhurbaşkanı’nın bu sözünün ciddi bir rahatsızlık yarattığı görüldü. Nitekim bu rahatsızlığı ortadan kaldırmak için iktidar kanadından ardı ardına yapılan açıklamalarla bunun siyasi bir ittifak olmadığı mesajı verilmeye çalışıldı.
Aynı kafa karışıklığı muhalefetin içinde de görülmektedir. Aslında sürece ilkesel olarak karşı olmayan ama iktidara duydukları güvensizlik nedeniyle kafalarında çeşitli soru işaretleri olan muhalif kesimler içinde bu sözlerin belli bir rahatsızlık yarattığı, kafaların karışmasına yol açtığı açıktır. Tam da iktidarın CHP’li belediyelere karşı başlattığı operasyonların ortasında bu sözler, bu kesimlerdeki sürecin barış için değil iktidarın Türkiye’yi siyaseten yeniden şekillendirmek, otoriter ve totaliter yönelimleri kalıcılaştırmak için başlatıldığı endişesini körükledi. Bu endişeler karşısında, DEM Parti EşBaşkanı, bizzat bu endişelerin en çok dillendirildiği televizyon kanallarından birine çıkarak bu sözlere açıklık getirdi ve bu yan yana gelişin bu sürecin gerektirdiği bir yan yana geliş olduğunu belirtti. Bu program, DEM Parti’nin duruşunun kamuoyu ile paylaşılması bakımından ama en çok da DEM Parti’nin bu sürece yaklaşımını, toplum içinde ortaya çıkan hassasiyetleri önemsediği ve bunları ikna etmenin çabası içinde olduğunu göstermesi açısından çok önemlidir.
Geçerken belirtelim ki, bir de tekçilikten, Kürt karşıtlığından gözü kör olmuş ve bu körlükleri nedeniyle de mevzu bahis özellikle Kürtler olduğunda kafası asla karışmayan bir kesim var. Adeta ezberlenmiş bir şekilde her seçim öncesinde Kürtler iktidar ile anlaşacak diyerek muhalefeti bölen, nerdeyse tamamı yeminli Kürt düşmanı olan, tek gayeleri Kürtlerin kazanımlarının ülke içinde ve dışında tasfiyesi olan bu kesim de bu sözlerin üstüne atladılar. Ama bu körlükleri yüzünden maalesef akılcı bir tartışma yürütmenin, ikna etmenin neredeyse imkansız olduğu bu kesimi bir kenara koyalım.
Sonuç olarak, bu kafa karışıklığının en temel nedenlerinin başında bu sürecin hedefleri, bu yan yana gelişin amacı konusundaki belirsizlik, her öznenin kendi pozisyonundan bunu tanımlaması gelmektedir. Kürt siyaseti bu süreçteki hedefleri olan barış ve demokrasi noktasında net olduğundan ve bu konuda Kürt halkını büyük oranda ikna ettiğinden, Kürtler nezdinde bir kafa karışıklığı söz konusu değildir. Ama “Türk” siyaseti açısından, iktidar ve muhalefet olarak çok muğlak “terörsüz Türkiye” sloganı dışında ve istendiği ve bunun için ne adımlar atılması gerektiği noktasında bir netlik olmadığından, her açıklama kafaları daha da karıştırmaktadır.
Bunu ortadan kaldırmanın yegane yolu süreci toplumsallaştırmak, onu iktidar DEM Parti denkleminden çıkartıp tüm toplumsal kesimlerin paydaşı olacağı bir zemine oturtmaktır.
