Kobanê davasına müdahil olmak

Suat BOZKUŞ yazdı —

  • Her gün onlarca fetva veren ya da açıklama yapan Diyanet, şimdiye kadar hakkı hukuku savunan tek bir açıklama yaptı mı? Hayır, çünkü Diyanet her zaman dört bacak siyasetin ve özel savaşın içinde oldu. 

Dünyanın ve Kurdistan’ın her köşesinde 15 Ağustos’un yıldönümü kutlanıyor. Halklarımız bu günü “Diriliş bayramı” olarak kutluyor. O güne kadar yok sayılan ve yok edilmek istenen Kurdistan halkı, tarihi bir atılım ile var olduğunu ilan etmiş, o günden beri de sürdürdüğü mücadele ile varlığını bütün dünyaya kabul ettirmiştir.

Ancak bu mücadele sürecindeki gelişmeler ve yaşananlar sadece bir kahramanlık destanından ibaret değildir. Bu destanın sayfaları arasında her türlü saldırı, ihanet ve alçaklık da yaşanmıştır. Erdoğan diktası Kurdistan ulusal direnişini din silahıyla bastırmak ve hayal ettiği hilafet sancağını açmak için DAİŞ’i Kürtlerin üstüne sürmüştür. Güya Beşar Esat’a karşı savaşan DAİŞ çeteleri önce Musul’a ve ardından hemen Şengal’e saldırdıktan sonra tam hızla Rojava devrimine, Kobanê’ye saldırdılar. Fiili DAİŞ halifesi Erdoğan da sınıra kadar giderek müjdeyi vermişti:

-Kobanê düştüü düşeceek!

Ama Kobanê düşmedi, tam tersine görülmemiş bir kahramanlıkla direndi. Sonuçta bozguna uğrayan, kaçan ve çöken DAİŞ çeteleri oldu. Bu sadece onların değil, Erdoğan’ın da yenilgisi ve Yeni Osmanlı-hilafet hayallerinin suya düşmesiydi.

Savaşın ilk günlerinden beri Diyanet İşleri Başkanlığı TSK’nin özel bir taburu gibi savaşın hep içindeydi. Bir yandan asker-polis-özel timler ve korucular saldırırken bir yandan da DİB hem istihbari hem de operasyonel bilgi veriyordu. Zaten askeri uçaklar-helikopterler köylere ayetler-hadisler atarak halkı özgürlük savaşçılarına karşı kışkırtıyordu. Bu durum Hz. Ali ve Muaviye arasındaki Sıffin Savaşı’na benziyordu. Bu savaşta Muaviye'nin ordusu mızraklarına Kur'an sayfalarını takarak hile yapmış ve Hz. Ali taraftarlarını kandırmıştı.

Diyanet İşleri Başkanlığı müdahil olsun mu?

İşte Diyanet İşleri Başkanlığı’nın her yere maydanoz olması yetmezmiş gibi Kobanê davasına da müdahil olmak istemesi aklıma bunları getirdi. Diyanet İşleri Başkanlığı, her zaman dört bacak siyasetin ve özel savaşın içinde oldu. Diyanete bu kadar kadro-bu kadar bütçe niye veriliyor diyen bizim yobaz laikçiler boşuna üzülmesin. Onlara boşuna yatırım yapılmıyor ve karşılığı fazlasıyla alınıyor. Sözde laik devlet, DİB sayesinde ayakta kalıyor.

Her gün gerekli gereksiz onlarca fetva veren ya da açıklama yapan Diyanet İşleri, şimdiye kadar hakkı hukuku savunan tek bir açıklama yaptı mı?

Müslümanların ve tüm insanların hakkını, hukukunu, yaşam hakkını savunan, emekçiyi savunan, işkenceye-zulme karşı tek bir açıklaması var mı?

Cumartesi Anneleri üzerindeki zulme karşı sesi çıktı mı?

İnsanlık dışı tecrit uygulamasına karşı mı?

Her gün şehit edebiyatı yaparken cenazeleri paramparça edilip derelere atılan Kürtler için bir kez cenazeye saygı açıklaması yaptı mı?

Kurslarda tecavüze uğrayan çocukların davasına müdahil olup da, bu suçtur dedi mi?

Tarikat şeyhlerinin sapık arzularına yem edilen çocukları savunan bir açıklama yaptı mı?

İşkenceyle yakılarak katledilen insanlar için, hatta askerler için DAİŞ’e karşı bir açıklama yaptı mı?

Yoksa tersine hepsine din adına caizdir diye fetvalar mı verdi?

İşte biz bu nedenle yıllardır bu özel savaş örgütünün dağıtılmasını ve inananların kendi örgütlenmelerini yapmalarını istiyoruz. İnsanlar arasında barışı ve barışçı çözümleri savunması gereken ama din adına özel savaş aparatına dönüşen bir örgüt hoş karşılanamaz. Dahası dinin ve inananların temsilcisi olamaz.

Diyanet İşleri’ne verilen bunca kadro ve bütçeye rağmen ateizm ve deizm güçleniyorsa artık hesap verme zamanı gelmiş demektir.

Evet, Diyanet İşleri Kobanê davasına müdahil olmalı ve yıllardır halka karşı işlediği suçların hesabını vermelidir.

Ne Hz. Muhammet’in ne de Hz. İsa’nın zırhlı Mercedes’i ya da başka bir lüksü vardı. Kılıçlı Ali Paşa’ya zırhlı Mercedes bahşedildiyse bunun da bir anlamı vardır. Kendisinin özel savaş kadrosunda olduğunun itirafı ve ilanıdır. Padişah Erdoğan’ın şeyhülislamı da hesap vermelidir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.