Kürtler ve Orta Doğu savaşı
Suat BOZKUŞ yazdı —
- Orta Doğu’daki kızışan savaş dönemiyle Kürtlerin barışçı çözüm için atağa geçmesinin çakışması bir tesadüf değil, birbirini tamamlayan iki gelişme olmuştur.
Dünya son yüz yılda üç büyük paylaşım savaşına sahne oldu. Birçok belgede yer aldığı gibi bu savaşlarda esas amaç Orta Doğu’nun paylaşılmasıydı. İlk iki savaşta fiili durumlar olsa da resmen bir paylaşım yapılamadı. Şimdi bu yarım kalan paylaşım tamamlanmaya çalışılıyor. Kürtler ise Orta Doğu’nun göbeğinde ve dört devletin işgalinde bir ulus olarak ateş çemberinden geçiyor.
Kürtlerin özgürlük mücadelesi son yüzyılda iki defa vahşice ezildi. Önce Kuzey ve Güney Kürdistan yeniden işgal edildi. İkinci paylaşım savaşı sonrası da Doğu Kürdistan’daki Mahabad Cumhuriyeti kanla bastırıldı. Din, mezhep, aşiret bağları içinde eli ayağı bağlanmış olan Orta Doğu halkları bir de emperyalist müdahale altında kalınca kıpırdayamaz hale getirilmişti. Bunun en ağır bedelini de adı bile yasaklanan Kürtler ödüyordu. “Denize düşen yılana sarılırmış” deseler de Kürtler bunu inatla ve özenle reddetti. Boğulma riskine karşı mücadeleyi yükselterek ayakta kalmakta direndi. Kendilerine altın tepsilerde sunulan hiç bir zehire kanmadı. Devletlerin ihyasına kapılmadan ezilen emekçi halklarla birlik yolunu aradı. Bu süreçte çok ağır bedeller ödense de, demokratik Kürt uluslaşması büyük gelişme gösterdi. Bugün Kürtler dört parçada da, Kürtlerin yaşadığı her coğrafyada da uluslaşmasını ve ulusal kurumsallaşmasını gerçekleştirmiş bulunuyor. Geçmişte çok sözü edilen amiyane tabirle “Kürtler kimin kartı olacak” lafı artık pek edilmiyor. Bütün farklı eğilimleriyle birlikte Kürtler her konuyu tartışıp olgunlaştırıp karar verebilecekleri bir düzeye, özgür bilince ve bağımsız örgütlülüğe kavuşmuş durumdadır.
Bugün Kürtler, hem kendi mücadelelerinin hem de dünyadaki tüm devrimci mücadelelerin deneyimlerini içselleştirip bir atılım içine giriyorlar.
Orta Doğu’daki kızışan savaş dönemiyle Kürtlerin barışçı çözüm için atağa geçmesinin çakışması bir tesadüf değil, birbirini tamamlayan iki gelişme olmuştur.
Çözülmeyen-çözülemeyen-çözdürülmeyen Filistin sorunu bir bölge savaşına doğru evrilirken Kürtler kendi özgürlük davalarını çözüme götürerek bölge barışına da en büyük katkıyı yapmaktadır. Dört parçadaki ve tüm coğrafyalardaki Kürt hareketi örgütlü-bilinçli gücüyle dosta güven veren-düşmana korku salan barışçı bir çözüm gücü haline gelmiştir.
Devrimler objektif olarak “yayılmacı”dırlar. Etkilerini bölgeye ve dünyaya yaymadan edemezler. Bu subjektif bir arzudan öte objektif bir etkilenme durumudur. Devrim ihraç edilemese de devrim ideolojilerini ihraç ve ithal etmeye gerek yoktur, zaten olmaz. Ama ışığın yayılması gibi ideolojiler ve devrimler de dinler gibi her alana yayılır ve her yerde yerleşirler.
Orta Doğu tarihin ilk dönemlerinden beri dünyaya öncülük etmektedir. Bütün medeniyetler, semavi dinler burada doğmuş ve buradan tüm dünyaya yayılmıştır. Halen en etkili olan üç dinin doğduğu yer burasıdır.
Orta Doğu sadece zengin petrol-gaz-su kaynaklarına değil, çok zengin bir medeniyet birikimine sahiptir. Günümüzde yapabileceği bir atılımla sadece kendisini değil tüm dünyayı değiştirebilecek bir potansiyele sahiptir. Günümüzde Orta Doğu’nun halkları bu gerçeklere sahip çıkıp çözüm yollarını açabilirse dünyanın kaosa gidişini durdurabilecek ve özgürlükler çağının kapısını açabilecektir.
Kürdistan devriminin bugün geldiği aşama bunun mümkün ve zorunlu olduğunu müjdeliyor. Tarihteki bütün gelişmeler gibi bu da tesadüfen ya da kendiliğinden olmamıştır, olmayacaktır.
Cehenneme dönen Orta Doğu’ya bir nebze su ve temiz hava getiren Kürdistan devrimi kapitalist moderniteye son verip demokratik modernite ile sömürü ve zulüm çağını kapatabilir.
