Mülteci faciaları

Suat BOZKUŞ yazdı —

  • Yunanistan’da gericiler ilticacılara saldırırken, demokrasi güçleri de Atina’da büyük bir eylem düzenleyerek mülteci haklarını savunuyor. Birkaç gün önce turistlerin Yunanistan’a gelmesini protesto eden halk bir kampanya açmıştı. Selanik'te sosyalistlerin asmış olduğu bir pankart Akdeniz’deki ilticacı katliamlarını hatırlatarak "Turistler! Avrupa’nın en büyük göçmen mezarlığının içinde yapacağınız gemi seyahatinin tadını çıkarın" diyor.

“İleri kapitalizm” çağı her alanda vahşi kapitalizme hatta tarihin taş devrine dönmüş durumda. Hem ekonomi politikasında hem de siyasi konularda bu açıkça görülüyor. Uzun süredir “Üçüncü paylaşım savaşı” tahlili yapanlar vardı. Bugün bu durum en kör gözlere batacak hale geldi.

Bu tekil bir durum değil, dünyanın dört köşesini saran sistemli bir katliamlar ve hukuksuzluklar bütünüdür. Son yıllardaki belli başlı ilticacı patlamalarına bakarsak hepsi de yeni paylaşım savaşı bölgelerinden kaçıp kurtulma çabasında olan yoksullardan ibarettir. Yoksa durup dururken kimse vatanını terk edip canını tehlikeye atıp çoluk çocuk yollara düşmez.

“Dünya Mülteci Günü” Birleşmiş Milletler tarafından her yıl 20 Haziran'da dünyanın her yerindeki mültecileri onurlandırmak adına düzenlenmektedir. 1951 Mülteci Sözleşmesi'nin 50. yılını anmak adına ilk kez 20 Haziran 2001 yılında kutlanmaya başlamıştır.

“Dünya Mülteciler Günü” kutlamaları yapılacak olan bir günde yeni katliam haberleri geliyor.

Yunanistan’da gericiler ilticacılara saldırırken, demokrasi güçleri de Atina’da büyük bir eylem düzenleyerek mülteci haklarını savunuyor. Birkaç gün önce turistlerin Yunanistan’a gelmesini protesto eden halk bir kampanya açmıştı. Selanik'te sosyalistlerin asmış olduğu bir pankart Akdeniz’deki ilticacı katliamlarını hatırlatarak "Turistler! Avrupa’nın en büyük göçmen mezarlığının içinde yapacağınız gemi seyahatinin tadını çıkarın" diyor.

Akdeniz’de daha önce de Kuzey Afrika’dan İtalya’ya göç etmeye çalışan yüzlerce ilticacı boğulup-boğdurulup ölmüştü. Benzeri bir durum Latin Amerika’dan Kuzey’e göç etmek isteyen göçmenler için de sözkonusu oldu.

Uzun yıllar boyunca Berlin duvarını diline dolayan ve duvarın yıkılmasıyla bayram yapan Batı’nın sözde özgürlükçü devletleri, şimdi kendi yaptıkları insani anlaşmaları da hiçe sayarak, dünyanın her köşesinde görünen ve görünmeyen duvarlar örüyor. Görünmeyen duvarlar vize vb. yetmezse modern çağın surları-duvarları örülüyor. Bunlar hukuk ve ahlak dışı, utanmaz duvarlarıdır. ABD Latin Amerika’ya karşı, İsrail Filistin’e karşı, Macaristan ve Yunanistan Suriyeli-Afgan ve Asyalı mültecilere karşı duvarlar örüyor, tel örgüler çekiyor.

Türkiye ise hem Kürtlere karşı duvar örüyor hem de Suriyelileri geri göndermek için her türlü saldırıyı mubah görüyor. Son seçimlerde 3-5 oy alırız hesabıyla siyasi partiler arasında Suriyeli düşmanlığı yarışı yapıldı. Oysa Suriyeli ilticacıların gelmesine sebep olan da Erdoğan’ın Suriye’yi bakiye toprak ve içişi sayan “Yeni Osmanlıcı” yayılmacı-işgalci saldırılarıydı. Hatta Erdoğan ve Bahçeli’ye kalsa -güçleri yeterse- Şam’a kadar, Kahire’ye kadar her yeri işgal edeceklerdi. Bugün Suriyeli mültecilere saldıran muhalefet partileri de hep Erdoğan’ın yanında oldu. Şimdi Suriyeliler üzerinden Erdoğan’ı eleştirmeleri sahtekarlıktır. Bunu solculuk adına yapmak ise tam bir alçaklıktır.

Bu mülteci sorununu yaratan ABD, AB ve diğer devletler ise, sığınmacı göçüne de ortak çözüm bulmak zorundadır. Denizin ortasında “karşıya itme ya da denize dökme” operasyonlarıyla sorumluluktan kurtulamazlar. Yoksa göçmen katliamının sorumlusu olduklarını hiç gizleyemezler.

Erdoğan ise hem kirli emellerini sürdürmekte hem de mültecileri bir şantaj ve tehdit unsuru olarak elinde tutmaktadır. Eskiden komünizme karşı NATO’nun ileri karakolu olan Türkiye, şimdi de mültecilere karşı bir ileri karakol olmaktadır. Şu anda tam bir sığınmacı deposu haline gelmiş olan Türkiye, hem mültecileri ucuz işgücü olarak hem de Avrupa’ya karşı bir tehdit unsuru olarak koz gibi kullanmaktadır.

Erdoğan hala Kurdistan’a yönelik saldırı ve işgalleri sürdürerek daha çok sığınmacının gelmesine sebep oluyor. Erdoğan şefliğindeki çamur cephesi ezilen halklara saldırdıkça insanlığa en büyük zararı vermektedir. Erdoğan, “Ensar” deyip Suriyelilere sahip çıkar görünürken Rojava ve Güney Kurdistan’a yönelik saldırılarla kan dökmeye ve insanları göçertmeye devam etmektedir. Bu durumda savaş daha da kızışacak ve de daha çok mülteci akını olacak demektir. Erdoğan’ın katliamlarla Kurdistan’ı boşaltma ve insansızlaştırma saldırıları durdurulmalıdır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.