Obez devlete demokratik diyet 

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Aday diye odunu piyasaya sürseniz, vatandaş Erdoğan’dan kurtulmak için ona dört elle sarılacak. Odun’dan maksadım adayın kim olduğunu merak edenleri uyarmak. Adayın kim olduğu değil, ne yapacağı önemli.

“Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı kim olacak?”
Önüne gelenin sorduğu soru bu. Sanırsınız dünyanın en önemli sorusu. Oysa beş parlalık değeri olmayan bir soru.

Şunu bilelim: Aday diye odunu piyasaya sürseniz, vatandaş Erdoğan’dan kurtulmak için ona dört elle sarılacak. Odun dediysem yanlış anlamayın. Maksadım adayın kim olduğunu merak edenleri uyarmak. Adayın kim olduğu değil, ne yapacağı önemli.

Muhtemel adaylara soruyorlar: Ne yapacaksın? 
“Güçlendirilmiş parlamenter rejim yapacağım” diyor.  
Vatandaşın “güçsüzünden ağzı yanmış”, bunlar bir de “güçlendirmekten” söz ediyor.  
Biri çıksa “hepten zayıflatacağım” dese inanın yüzde doksanla seçilir. Neden? İster parlamenter, ister tek adam rejimi olsun, bu rejim güçlendikçe millet tiride dönmekte.  

Bakın bu develet obez. Kendi başına obez olsa fazla sorun değil, lakin milletin sırtına binmiş. Semirdikçe vatandaşın beli bükülmekte.  

Demek ki “güçlendirilmiş” laflarını bırakmak gerek. Çıkın bağırın: Bu devlete öyle bir diyet reçetesi vereceğim ki, altı ayda hırası çıkacak, vatandaşın beli doğrulacak. Sonrası keyfinize kalmış. İsterseniz silkelenip sırtınızdan atarsınız, isterseniz “ne de olsa benim devletim” diyerek taşımaya devam edersiniz. Sırttan atmaya devrim deniyor. Zayıflatıp taşımaya reform.

Hangisini seçeceğiniz size kalmış.  
Ama ilk iş obezi zayıflatmak. 
Adaylara bakıyorum, hiç birinin zayıflatmaya niyeti yok. Niyeti olsaydı işe nereden başlardı? 
Devlet hamuduyla neyi yutuyorsa oradan başlardı. Örnek vereyim: 
Ordu. Zayıflatsanıza şunu. Barış ilan edin. On ton ise bir tona anında iner.  
Polis. (Jandarmayla Sahil Güvenlik de buna eklendi.) Demokrasi ilan edin. Anında bir deri bir kemik kalır. 

Diyanet. Allahtan korkmayan dev göbekli imamı zayıflatmak dini devletten, devleti dinden özgürleştirmeye, yani demokratik laikliğe bağlı. 

Böyle yaptınız mı vatandaşın sırtındaki yüz milyarlarca dolarlık dış borç da, enflasyon da, zamlar da, vergiler de tüy gibi hafifler. 

Şimdi soralım. Adayın kim olduğu mu önemli, ne yapacağı mı? 

6 Partinin adayı kim olursa olsun, bu “üç kara deliği” tıkamayı aklının ucundan bile geçirmez. Orduyu mu hafifleteceksin? Daha der demez CHP’nin ulusalcısı Kılıçdaroğlu’nu “hiziplerin vuruştuğu Kurultaylar dizisine” mahkum eder. O halde polisi mi diyete sokalım önerisi yaptığın anda eski polis şefi Akşener sana dünyanın kaç bucak olduğunu gösterir. Eh geriye kaldı Diyanet dedin miydi, Karamollaoğlu kurmaya kalkacağın 6 parçalı hükümetin cenaze namazını kıldırır. O halde hangisinin aday olacağını merak ede ede ölmenin anlamı yok.  

Ama yine de ihtiyatlı olmakta yarar var.  
6 partinin adayı bir başka açıdan önemli. Varolan muhtemel adaylar arasında faşizmden ve dincilikten, diğerlerine göre nisbeten uzak sayılanı, görünüşe bakılırsa İmamoğlu. Bana sorarsanız ondan sonraki sıraya Kılıçdaroğlu’nu yerleştiririm. Geriye kalan iki adayı, Yakış ile Akşener’i sormayın. Buradan ne çıkar? Kesinlikle demokrasi çıkmaz. Ama faşizmden nisbeten uzak birinin seçilmesi, o seçilen demokrasi getirecek diye değil, demokrasi güçlerinden yana denge değişecek diye olumlu sonuç doğurur.  

Aslında sırf Erdoğan’ın yıkılması da demokrasi için imkanları genişletir. Bir milimlik demokrat birinin seçilmesi daha da genişletir. 

İşte hesap bundan ibarettir. 
Yani iş başa düşmektedir. 
Seçimde erdoğan’ı devireceksin. 
Yerine mümkün olduğu kadar faşizme uzak birisini getirmek için gücünü kullanacaksın.  

Sonucu ne olursa olsun seçimden sonra kolları sıvayacak, demokrasiyi adım adım inşa etmek için asıl stratejik mücadeleye atılacaksın. 

Yani önümüzdeki seçim esas olarak devlet sistemine göbekten bağlı partiler arasında büyük olasılıkla kirli bir yarış olacak. HDP bu yarışa sistemin izniyle değil, kendi öz gücüyle katılacak. Taktik hedef Kürdistan’da en yüksek oranla halk iradesini açığa çıkarmak, Demokratik İttifak çerçevesinde Türkiye çapında, örneğin yüz vekille TBMM’ye zorla, hileyi hurdayı kıra kıra girmek, stratejik hedef ise bu seçim kavgasının yaratması mutlak olan siyasi kriz koşullarında demokrasinin, barışın, refahın yolunu açmak… 

O halde “aday kim olacak” sorusuyla vakit öldürmenin anlamı yok. 

Seçim demokrasi getirecek diye boş hayallere de yer yok. 

Seçime var güçle hazırlanmak ve esas olarak seçim sonrasına kuvvet biriktirmek üçüncü yolda yürümek demektir. 
HDP sanırım durumu bilinçli bir şekilde kavramış bulunuyor. Bu partide Millet ve Saray ittifaklarındakine benzer bir telaş, çırpınma yok. Üstelik kapatılma tehdidi altında. Tutuklamalar, dokunulmazlıklara saldırılar ona vız gelip, tırıs gidiyor. Soğukkanlı bir şekilde yoluna devam ediyor.  

Seçimin asıl galibi HDP olacak. Daha önemlisi seçim sonrasında halk için biricik alternatif haline gelecek. 
Haydi bakalım. Kolay gelsin.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.