Öcalan ve ezilen halklar

Suat BOZKUŞ yazdı —

  • Komplonun 25. yılında halkların bütün alanlarda ortaya koyduğu sahiplenme tüm komplocuları ürkütmüş olmalıdır. O nedenledir ki bugün bütün parçalarda sömürgeci-işgalci saldırılar artarak sürmektedir.

Öcalan şahsında Kurdistan ve tüm ezilen halklara karşı girişilen uluslararası komplo 25 yılı geride bıraktı. Komplocular dört koldan saldırarak çarmıha gerdikleri Kurdistan halkını adeta çapraz ateşe aldılar. İlk andan itibaren hukuk dışı, insanlık dışı olan komplo 25 yıldır sürüyor. Komplocular Öcalan’ı tecrit ederek halkı başsız bırakıp parçalayıp susturacaklarını sanıyorlardı. Öcalan’ın şahsında halkı da esir alabileceklerini sanıyorlardı. Çok fena yanıldıklarını daha ilk günden anladılar. ABD yetkilileri “Komplonun bu kadar sert tepkiye yol açacağını tahmin etmiyorduk” diyordu.

Sömürgeci-işgalci komplocular “Biz teröre karşıyız. PKK’ye karşıyız. Aslında Kürtleri çok severiz, onlarla kardeşiz” falan gibi palavraları akşam sabah tekrar etseler de, daha ilk andan beri halk komplonun önderleri şahsında kendilerine yönelik olduğunu görmüş ve muhteşem bir direniş göstermişti. Dört parçada ve dünyanın her köşesinde o günden beri hiç durmadan süren direniş, İmralı’da ve tüm zindanlardaki direnişle birleşerek komploya set çekmişti. Zaten süregelen saldırılara bakarsak, komplocuların gerçek yüzü daha iyi anlaşılır. O günden beri gerek doğrudan gerekse DAİŞ gibi işbirlikçi paravan örgütleriyle aralıksız olarak saldırdıkları tek hedef Öcalan şahsında daima Kurdistan halkları olmuştur.

Komplonun 25. yılında halkların bütün alanlarda ortaya koyduğu sahiplenme tüm komplocuları ürkütmüş olmalıdır. O nedenledir ki bugün bütün parçalarda sömürgeci-işgalci saldırılar artarak sürmektedir.

Türkiye’deki yerel seçimlere bir de bu açıdan bakmak gerekiyor. Ne kadar sağlıksız olursa olsun seçimler halkın tepkisinin bir göstergesi olmaktadır. Seçtiği bütün temsilcileri zindana atılan, belediyelere atanan kayyım adlı işgalcilerle “oy hakkı, seçme ve seçilme hakkı” gasp edilen Kurdistan halklarının bu zulme bir kez daha hayır dediğini gösterebileceği bir olanaktır. Yani seçimleri sadece aday listeleri, eksikler ve yanlışlar açısından değil genelde halkların tavrı ve tepkisi açısından değerlendirmek gerekiyor.

Halkın sesini her alanda duyurabilmek, siyasete ağırlığını koyabilmek, ırkçı-dinci savaş ittifakına karşı diyalog-barış ve çözüm yolunu açabilmek gerekiyor. Bunun yolu da İmralı’daki hukuksuz tecrit sistemini yıkmaktan geçiyor.

Kim ne derse desin ve DEM Parti ne yaparsa yapsın seçimlerin en önemli ve belirleyici gücü olacaktır. Bunu gören diğer partiler de DEM Parti desteğini alabilmek ya da seçmenini parçalayıp yem etmek için her yola başvurmaktadır. Bu da komplonun güncel biçimi olarak görülmelidir.

Siyaset sahnesinde ortaya çıkan daha doğrusu hiç sahneden çekilmeyen bir eğilim de DEM Parti’ye öğüt hatta ayar vermeye kalkışan eğilimlerdir. Bu eğilimler DEM Parti ne yaparsa yapsın memnun olmazlar. Her seferinde kulp takacak bir bahane bulurlar. Sanki DEM Parti onların safsatalarına ve saçmalıklarına destek olmak için kurulmuştur. Hala daha DEM Parti’nin halkların özgürlüğünü temel alan demokratik ve bağımsız bir parti olduğunu, kimseye kuyrukçuluk yapmayacağını anlamayanlar her türlü iftira ve suçlama ile DEM Parti’ye saldırıyor. DEM Parti bu saldırılara karşı durabildiği ölçüde bağımsızlığını koruyabilecek ve ayakta kalıp rolünü oynayabilecektir.

Bu seçimlerde kayyımlara bir daha defol deyip geldikleri yere geri göndermek ve yerlerine halkın temsilcilerini seçmek birinci hedef olmalıdır. Bu başarıldığı ölçüde diğer hedeflere de yaklaşmak mümkün olacaktır.

Şüphesiz ki DEM Parti seçimden seçime sahneye çıkıp oy kapmaya çalışan bir parti değildir. Özgürlük ve demokrasi mücadelesinde halklarımızın mücadelesini zafere ulaştırmak için 24 saat mücadele etmektedir. Mücadelenin her alanında müttefikleriyle birlikte direnmektedir.

Çapraz ateşe alınan bir halkın özgürlüğü kolay kazanılamayacaktır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.