Öcalan ve siyaset mühendisliği

Suat BOZKUŞ yazdı —

  • Siyaset mühendislerinin esas yanılgısı Öcalan konusunda oldu. Öcalan üzerinde sürdürülen hukuk dışı-insanlık dışı tecrit de bunun açık göstergesidir.
  • Kılıçdaroğlu Almanya gezisindeydi. Geziyi kesip geri geldi. Görüldü ki Erdoğan-Bahçeli-Soylu çetesinin siyaset mühendisliği geçmiştekiler gibi karaya oturmuştur.
  • Siyaset mühendislerinin çürümüş sistemi kaçak yapılar gibi çöktükçe demokrasi gelişecektir. “Halk ne kadar özgürse ben de o kadar özgürüm” diyen Öcalan’a selam! 

Türkiye demokrasiye kavuşmak bir yana daha henüz tanışamamış bir ülkedir. Demokrasi adına tek gelişme eşit ve genel oy hakkıdır. Bunun bir sonucu olarak dört-beş senede bir göstermelik de olsa sandığa gidilmesidir. Göstermelik dedik diye bunu küçümsediğimiz sanılmasın. Sonuçta bu sandığın en azından bir gösterge olarak sembolik anlamı ve ağırlığı vardır. Arabanın sensörleri alarm verirken körü körüne gaza basan şöföre cesur değil andaval denir. Siyasetçi ise kendi ipini çekiyor demektir.

Türkiye’de halkların iradesine karşı olan ve bu iradeyi tanımayanların tek yolu zorbalık ve darbeler olmuştur. Halklara çok büyük acılar yaşatan ve hala izleri süren bu darbelerden sonra siyaset yeniden olağan mecrasına dönmüştür.

Arazi mafyasıyla birlikte memleketi talan edip istediği gibi gökdelenler ve oteller-villalar yapıp satan vurguncu müteahhit firmaların iktidarı siyaseti de aynı yöntemle yapıyor. Siyaseti de bir TOKİ inşaat projesi gibi planlayıp uygulayabileceğini sanıyor.

7 Haziran 2015 seçimlerini tanımayan ve bu sonuçları ters yüz etmek isteyen Erdoğan diktasına karşı halklarımız boyun eğmedi ve halkların direnişi sürüyor. Seçimlerin gerçek galibi olan HDP’nin eşbaşkanları, merkez yöneticileri, büyükşehir belediye başkanları ve on binlerce üyesi-seçmeni tutuklu. Ama bütün anketlere göre HDP oyları azalmadı arttı. Siyaset mühendisleri baltayı taşa vurdu.

Siyaset mühendislerinin esas yanılgısı Öcalan konusunda oldu. Öcalan üzerinde sürdürülen hukuk dışı-insanlık dışı tecrit de bunun açık göstergesidir. Öcalan’ı tasfiye için yapılan uluslar arası komploya, o günden beri sürdürülen her türlü saldırıya ve ağır tecride rağmen Öcalan’ın siyasi etkisi kırılamadı. Hatta tam tersine daha da artığına dair belirtiler çok. Bu nedenle Erdoğan bile tecridi sürdürüp onun adına efsaneler üreterek iktidarda kalmaya çabalıyor. Erdoğan istediği kadar efsane üretsin Öcalan halkıyla öylesine sağlam ilişki kurmuştur ki, hiç konuşmadan da anlaşabilmektedir. Öcalan’ı tecrit ederek, susturarak halkı kandırabileceklerini zannedenler bozguna uğramaktadır. Artık yapılacak iş onu susturmak değil, tecridi tamamen kaldırarak, Öcalan’ı özgürleştirmek ve siyasi haklarını tanımaktır. Yoksa boşa geçen her gün tüm halklarımızın can ve kan kaybı olmaktadır. Çürümeyi ve kanamayı durdurmanın yolu siyaset mühendisliğini reddedip siyaseti olağan akışına bırakmaktır.

Siyaset mühendisliğine itiraz anlamında olan “Altılı masa”nın Saraçhane mitingiyle halkın karşısına zorunlu çıkması olumlu olmuştur. Normalde böyle bir miting yoktu. Hatta Kılıçdaroğlu Almanya gezisindeydi. Geziyi kesip geri geldi. Görüldü ki Erdoğan-Bahçeli-Soylu çetesinin siyaset mühendisliği geçmiştekiler gibi karaya oturmuştur. Siyaseten yenemedikleri bir kişiyi uyduruk bir mahkeme kararıyla tasfiye etmek olanaksızdır. Mitingte kısa ve çok net bir konuşma yapan Babacan ilgi gördü. Babacan’ın Demirtaş ve kayyumlarla ilgili “Bu hukuksuzluğu kabul etmiyorum” sözleri en çok alkış aldı. Dilerim bu kararı verenler ve onları bu emirleri verenler de duymuştur. HDP’yi kapatsanız da halk konuşacak. 

Erdoğan giderse, altılı masa kazanırsa her şey düzelecek mi? Buna evet demek kolay değil ama nasıl düzelecek sorusunu tartışmanın önü açılacak. Yolun ortasına göktaşı gibi düşen ve yolu kapatan Erdoğan-Bahçeli-Soylu çetesi temizlenmeden demokrasiye-barışa yaklaşmak olanaksız görünüyor. Bu çetenin yıkılması için önce taşların yerinden oynaması gerekiyor.

Niyet ölçmeye, geçmişin yarım kalmış tartışmalarını hortlatmaya, boş spekülasyonlarla vakit kaybetmeye gerek yok. Halk siyasete ağırlığını koydukça sorunlar çözüm yoluna girecektir. Zaten demokrasi halkın kendisini yönetmesi ise halk ne kadar kendisini yönetiyorsa o kadar demokrasi var demektir. Şu anda halka siyaset dışına itildiği için darbeci tek adam diktası hüküm sürüyor. Halk kendi talepleriyle siyasete ağırlığını koydukça ülke demokratikleşecek ve en temel insan hakları tartışmasız uygulanacaktır.

Siyaset mühendislerinin çürümüş sistemi kaçak yapılar gibi çöktükçe demokrasi gelişecektir.

“Halk ne kadar özgürse ben de o kadar özgürüm” diyen Öcalan’a selam!

suatbozkus@gmail.com

twitter.com/suatbozkus

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.