Özgürlük mücadelesinde yeni dönem
Suat BOZKUŞ yazdı —
- Bulanık suda balık avlayacağını zannedenlere şunu da hatırlatmak gerek. Seçimler de önemlidir ama demokrasi mücadelesi sadece seçimler ve sandıklar değildir. Hele hileli ve şaibeli seçimleri ölçü almak hiç de doğru olmaz.
Seçim sonuçlarının değerlendirilmesi ve tartışmaları sürüyor. Şüphesiz ki seçimlerin değerlendirilmesi ve gerekli eleştiri-özeleştirilerin yapılması, dersler çıkarılarak yeni bir atılımla mücadelenin sürdürülmesi kaçınılmazdır.
Ancak, HEP’in kuruluşundan beri defalarca yapılan ve çoktan bitmesi gereken tartışmalar sanki hiç yapılmamış gibi ya da ilk defa yapılıyormuş gibi ısıtılıp yeniden tartışılıyor. Bunlarla vakit kaybetmek yerine gerekli dersleri çıkardıktan sonra hep önümüze bakmalıyız.
HEP kurulurken de en geniş demokrasi güçlerinin birliği amaçlanmıştır. Ama çeşitli sebeplerle bu kolay olmadı. Bir yandan konunun kavranmaması, “solcu ve Kürtçü” keskinlikler ve bir yandan da ağır saldırılar, tutuklamalar nedeniyle parti bir türlü kıvamına gelemedi.
2011 seçimlerine “Bin umut adayları”yla girilmesi, sonra da HDK’nin oluşturulmasıyla geniş demokrasi güçleri bir araya geldi. Bu birikim HDP olarak partileşti ve 2015 seçimlerinde barajı aşarak güçlü bir grupla meclise girdi. Yeni yaşam ve Üçüncü Yol paradigması böylece ete kemiğe büründü.
Baştan beri Özgürlük Hareketi’ni boğmak isteyenler hep bu geniş ittifaka karşı çıktılar. Özgürlük Hareketi’ni yalnızlaştırmak ve boğmak onlar için daha kolay olacaktı. Bu nedenle seçimler ve milletvekili sayısı ne olursa olsun Özgürlük Hareketi’nin demokrasi güçleriyle ittifakı ve dayanışması yaşamsal öneme sahiptir. İttifaklara sadece sandık ve milletvekili sayısı açısından bakmak yanıltıcı olur. Bilinçli yapılıyorsa halklarımızın geleceğine ihanet etmektir.
Halkların Demokratik Partisi’nde ifadesini bulan Üçüncü Yol paradigmasına inadına asılmak ve güçlendirmek gerekiyor. Aslında HEP ve sonrasında kurulan partilerin de paradigması aynıydı. Ama en geniş ittifak kurulamadığı için yüzde 4-5’i aşamadı. Bu ittifak kurulunca barajı rahatlıkla aşarak Türkiye siyasetinde kalıcı bir seçenek olduğunu gösterdi. Ayrıca HDP dışında birçok “Kürt partisi” var. Hatta demokratik özerkliğe karşı çıkıp federasyon ve ayrı devlet bile istiyorlar. Ama ya seçimlere katılamadılar ya da katıldıklarında yüz de bir oy bile alamadılar. Keskin solcuların ve keskin milliyetçilerin bütün saldırıları bu gerçeği örtemez, halklarımızın geleceğini karartamaz.
Siyasette bazen başkalarından hatta düşmandan da öğrenmek-ibret almak gerekir:
Artık tek partinin topluma güven vermesi ve iktidara gelmesi olanaksızdır.
Yıllardır tek tek diyen Erdoğan bile MHP yetmeyince 7 partili bir ittifak kurmak zorunda kalmıştır. Yüzde bir oyu bile olmayan partilerle, Hizbullah ve Adnan Hoca uzantısı partilerle Cumhur İttifakı’nı kurmuştur. Gene CHP lideri Kılıçdaroğlu yıllar öncesinden Altılı Masa’nın zeminini hazırlamıştır. Şüphesiz ki bu ittifaklar kendi içlerinde ve dışarıdan eleştirilecektir. Bu eleştiriler daha iyi ittifaklar için değerlendirilmeli. Ama bu durum ittifakların gerekli değil, zorunlu olduğu gerçeğini değiştirmez. Bu ittifakı yapmasaydı Erdoğan’ın siyasi hayatı çoktan bitmişti.
HDP’ye gelince, bu parti kuruluşundan beri zaten bir ittifaklar partisidir. Otuza yakın parti-çevre ve eğilimden oluşmuştur. Bütün ezilenlerin eşit ve özgür olarak bir arada yaşayabileceğine ve yaşaması gerektiğine inanan demokratik bir ittifaktır. Sadece Türkiye ve Kurdistan’da değil, bütün Orta Doğu’da ve her yerde halkların özgürlüğünü savunan bir ittifaktır. Bu anlayışla bütün dünyaya örnek olmuştur. Rojava devriminden sonra dünyanın her yerinde ilgi odağı olması boşuna değildir.
Bulanık suda balık avlayacağını zannedenlere şunu da hatırlatmak gerek. Seçimler de önemlidir ama demokrasi mücadelesi sadece seçimler ve sandıklar değildir. Hele hileli ve şaibeli seçimleri ölçü almak hiç de doğru olmaz. Demokrasi deyince akla gelen bütün ülkelerde, sandık kadar hatta bazen sandıktan da fazla olarak iki sandık arasındaki toplumsal mücadele belirleyici olur. Çünkü oralarda çok güçlü bir sivil toplum örgütlülüğü ve mücadelesi vardır.
Erdoğan-Bahçeli diktası seçimleri hile ile kazanıp sivil toplumu da bastırarak iktidarını sürdürmek istiyor. Buna karar verecek olan halklarımızın özgürlük ve demokrasi mücadelesi olacaktır. Erdoğan hileli seçimi kazandığına pişman olmalıdır.
Durmak yok, zafere kadar yola devam!