“Sessiz istila”

Suat BOZKUŞ yazdı —

  • Türkiye bu işgal politikasına son verip işgal ettiği yerlerden çekilmedikçe mülteci sorunu da bitmez. Hiç kimse de onları zorla geri gönderemez. Boşuna konuyu saptırıp halkı aldatmayın.

Ekonomik kriz ve siyasal kriz derinleştikçe işler iyice zıvanadan çıkıyor. Türkiye hem uluslararası hukukun hem de kendi hukukunun dışında garip bir dikta rejimine dönüşüyor.

Perdeyi en başta “Ananı da al git lan”, “Burada racon kesilecekse ben keserim” vb. postalar atan Erdoğan açmıştı. Erdoğan’ın mafya bozuntusu bakanları da ondan hiç geri kalmadı. Ama İçişleri Bakanı olan Soylu hepsinin rekorunu kırdı. Bahçeli desteğinde herkese kudurmuş gibi saldırıyor. Belki de gibisi fazla oldu, basbayağı kudurmuş herif.

Görülüyor ki, Erdoğan’ın diktatörlüğünü seçim kılıfıyla sürdürme şansı azaldıkça seçimleri her yolla “kazanmak” yani ertelemek ya da kazanmış göstermek için her şeyi yapacaktır.

Bunun ilk adımı HDP’ye yönelik açık saldırılardır. Artık tek tek saldırılar yerine doğrudan HDP genel merkezine ve milletvekillerine yönelik saldırılarla HDP etkisiz hale getirilmek isteniyor. Bunlar yeterli olmazsa HDP’nin kapatılması da gündeme gelebilir.

Kasımpaşalı Recep, Oflu Süleyman gibi kendisini yetiştiren amirlerini örnek alan bir tetikçi polis, HDP’lilere genel merkez önünde saldırıp onları tehdit ediyor.

Son dönemde sınır ötesi operasyon adı altında Güney Kürdistan ve Rojava’ya yönelik işgal saldırıları amansızca artmış bulunuyor. KDP gibi yerel işbirlikçilerin de desteğiyle, gerillayı imha amaçlı saldırılar her türlü kimyasal silah da kullanılarak sürüyor. Dünya Ukrayna ile meşgul iken fırsattan istifade eden Erdoğan diktası da, Kürdistan’ın işgali ve direnişin ezilmesi için saldırıyor. Son dönemde Avaşin, Zap ve Şengal’e yoğunlaşan saldırılar tam bir imha amacını taşıyor.

Son günlerde “Sessiz istila” deyip Suriyeli mültecilere karşı bayrak açan ve kamuoyunu onlarla kışkırtıp meşgul etmek isteyen ırkçı-milliyetçi çeteler, Erdoğan’ın sesli ve bol gürültülü - bombalı - sihalı istila-işgal harekatına hiç ses çıkarmıyor. Türkiye’nin saldırgan-işgalci politikasının bir sonucu olarak Suriyeli mülteciler sorunu doğmuştur. Dolayısıyla Türkiye bu işgal politikasına son verip işgal ettiği yerlerden çekilmedikçe mülteci sorunu da bitmez. Hiç kimse de onları zorla geri gönderemez. Boşuna konuyu saptırıp halkı aldatmayın.

Muhalefet partileri, yaptıkları basın açıklamalarının ötesine geçerek savaşa, işgale karşı barışçı bir çözüm cephesi kurmak zorundadır. HDP’ye yönelik artan saldırılara karşı çıkmaları kendi varlıklarını korumak için ilk şart olmuştur. Açıktır ki, HDP’ye yönelik saldırıların ardından sıra diğer muhalefet partilerine ve muhalefet odaklarına da gelecektir. Geçmişten beri süre gelen HDP karşıtlığı artık HDP’den çok kendilerine de zarar verecektir. Mecliste ya da sokakta, HDP olmadan hiç bir ilerici gelişme olamaz. HDP’nin hala mecliste olması Türkiye’nin tüm sorunlarının çözümü için bir şanstır. Bunu tüm halkların, tüm ezilenlerin özgür geleceği için değerlendirmek tüm muhalefetin görevi olmalıdır. Yoksa muhalefet de inandırıcılığını yitirir ve Erdoğan’ın kuklası haline gelir.

Siyaset alemi mafyavari babaların racon kesme sahnesine dönerken bu gidişatı durdurabilecek en önemli güç HDP’dir. Geçmişteki gibi HDP’yi diktatörlüğe kurban veren bir muhalefet, kendi ipini de çekmiş olacaktır.
Katil Soylu, halkı yeni bir darbe ile açıkça tehdit ediyor. 15 Temmuz’da yarım kalan işi bitireceklerini söylüyor. Bütün muhalefet partileri 15 Temmuz çakma darbesinin ve o günden beri işlenen tüm suçların hesabını sormak için, barış ve gerçek bir demokrasi için acilen birleşmelidir.

Deniz-Yusuf-Hüseyin’i ve tüm devrim şehitlerini minnetle anarken, onların “Yaşasın Türk ve Kürt haklarının ortak mücadelesi” şiarını gerçekleştirmek görevimiz olmalıdır. Onları anmak ve sahiplenmek kağıt üzerinde kalan sloganlarla olmaz. Onların hayallerini, ideallerini gerçekleştirmekle olur.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.