Siyaset ve nüfus mühendisliği
Suat BOZKUŞ yazdı —
- Seçim döneminde halkın direniş odaklarının ezilmesi için, direnen halkın hala çoğunluk olduğu yerlere nüfus kaydırması yapılarak seçimleri kazanmak hedeflenmektedir.
Egemen siyasi sistem sarsıldıkça yeni restorasyonlar kaçınılmaz oluyor. Bunların en göze çarpanı her zaman görülen nüfus bileşimini yani demografik yapıyı değiştirme çabalarıdır. Bütün işgalciler ve sömürgeciler gibi Türkiye’nin diktatörleri de sürekli olarak demografik yapıyı değiştirmek için acımasız bir çaba içindedir. Bu amaçla ya politik yöntemlerle ve onlar yetmezse askeri yöntemlerle bir bölgede yaşayan halk toptan ya da kısmen göçertilmektedir.
Gözümüzün önünde Filistin halkı açıkça saldırıya uğramakta ve göçe zorlanmaktadır. Çoğu çocuk olan yirmi binden fazla insanın ölümünden sonra yüzbinlerce insan göçertilmiştir. İşgalci İsrail ise Gazze’nin tümden boşaltılmasını istemektedir. Yoksa tünellere deniz suyu basarak boğmakla tehdit etmektedir.
İsrail’i gölgede bırakan bir diğer zorbalık ise Anadolu’da ve TC sınırları içinde yaşanmaktadır. Gerçi artık sayısı unutulmuş olan ve “sınırötesi” denen işgal harekatlarıyla bütün bölgede bir göçertme görülmektedir. “Sınırötesi” sözüne aldanmamak gerek. Sınırın ötesi de berisi de Kurdistan’dır. Sınır da sömürgeciler tarafından çizilen yapay bir paylaşım sınırıdır.
Çok eskilere gerek yok. Sadece son yüzyıla baksak durum açıkça görülür. Yüzyılın başında Anadolu şehirlerinde ciddi bir ağırlığı olan Ermeni, Rum, Süryani nüfustan bugün eser kalmamıştır. İnsanlarla birlikte ibadet yerleri de yakılıp yıkılıp iz kalmamacasına yok edilmiştir. Mezarlıklar bile talan edilip mezar taşlarına kadar çalınmıştır. Soykırımcılar sanki hiçbir delil bırakmamak için en kaba ve en ince yöntemleri birlikte kullanmaktadırlar.
Yakın geçmişte Kurdistan’ın yeniden boşaltılıp nüfus kaydırmalarına en iyi örnek Rojava ve Efrîn olmuştur. Buraları Suriye sınırları içinde görünmesine rağmen fiilen işgalci Türk ordusunun yönetimindedir.
Seçimler yaklaşınca her seçimde olduğu gibi yeni “nüfus planlamaları” gündeme gelmektedir. Kurdistan’da yıllardır süren boşaltma-göçertme planları sonucunda nüfus bileşimi zaten büyük ölçüde bozulmuştur. Seçim döneminde halkın direniş odaklarının ezilmesi için, direnen halkın hala çoğunluk olduğu yerlere nüfus kaydırması yapılarak seçimleri kazanmak hedeflenmektedir. Bu amaçla sadece yurtiçinden değil yurt dışından da seçmen kaydırılmakta, asker-polis-korucu gibi bindirilmiş kıtalar muhalefetin güçlü olduğu yerlere kaydırılarak azaltılmış yerli nüfusa karşı sandıklarda çoğunluk oluşturulmaktadır. Bunlar da yetmezse her türlü sayım hileleri gündeme gelmektedir. O da yetmezse seçilmişleri zindana atıp yerlerine Ankara’dan kayyımlar atanmaktadır. “Atanmışlar değil seçilmişler yönetmeli” diyerek iktidar olan Erdoğan diktası sözlerinin tam tersine her yeri atanmışlarla yönetmek istiyor. Seçilmişler Erdoğan’a biat etmiyorsa zindana atılıp susturulmak isteniyor.
Seçimler, toplumun siyasi iradesini ortaya koyması için yapılır. Türkiye’de ise özellikle AKP döneminde toplumun ortaya çıkan siyasi iradesini kırmak, çarpıtmak ve teslim almak için yapılıyor. Halkın iradesini temsil esen HDP’li vekillerin ve belediye başkanlarının katledilmesi ya da hala zindanlarda olması bunu net olarak gösteriyor.
Vedat Aydın’lardan Mehmet Sincar’lardan Şenyaşar ailesine kadar birçok siyasetçinin katledilmesi bunun göstergesidir.
Erdoğan’ın prenslerinden Mehmet Şimşek ekonomik durumu değerlendirirken “Türkiye'nin rasyonel bir zemine dönme dışında bir seçeneği kalmamıştır.” diyordu. Bu durum siyaset alanında fazlasıyla geçerlidir. Halkın iradesine ters olan, halkın istemlerine kulak asmayan bir zorbalığın ve diktatörlüğün sonsuza kadar sürmesi mümkün ve rasyonel bir tercih değildir. Duvara çarpmadan rasyonel bir zemine dönmek zorundadır. Bahçeli, Ergenekon ve Hüda-Par desteğiyle bu yapı ayakta tutulamaz.
Öcalan ve siyasi tutsaklar üzerindeki tecridi kaldırmak ve siyasette de, toplumsal yaşamın bütün alanlarında da rasyonel zemine dönmek kaçınılmazdır.