Siyasi ve hukuki gereklilikler

Suat BOZKUŞ yazdı —

  • Türkiye’nin bütün sorunları patlama noktasında kaynamaktadır. Ya bilinen gereklilikler yerine getirilecek ya da kaynayan kazan patlayıp gidecektir. Sürecin ilerlemesi için halkın mücadelesi ne kadar önemliyse iktidar sahiplerinin çabası da o kadar gereklidir.

Öcalan’ın 27 Şubat tarihli çağrısı “Bunun için Devletin de üzerine düşen siyasi ve hukuki gereklilikleri yerine getirmesi şarttır” cümlesiyle bitiyordu.

Son bir yılda yaşanan gelişmelerden sonra, son görüşmede gelen açıklama da şöyledir:

“27 Şubat açıklamasında belirttiğimiz, sürecin gelişmesinin siyasi ve hukuki gerekliliklere bağlı olduğu cümlemizin arkasındayız' diyen Sayın Öcalan, gelinen aşamada hukuksal gerekliliklerin doğru ve bütüncül bir bakış açısıyla tespit edilerek hayata geçirilmesinin son derece önemli olduğunu” vurgulamıştır.”

Bahçeli daha önce de bu anormalliğe dikkat çekerek “Bir kuşun tek kanatla uçamayacağını” söylemiştir.

Görülüyor ki, Türkiye’nin ve bölgenin en önemli, en yakıcı sorunu olan Kürt sorununun çözümü ile siyasi iktidara sahip olanların kendi iktidarlarının bekasını sağlama endişesi arasındaki karmaşık ilişkiler süreci de zehirlemektedir.

Buna paralel diğer bir konu da Rojava’nın statüsüdür. Bazı bakanların açıkça ilan ettiği konu SDG güçlerine teslimiyeti dayatmasıdır. Daha önce de, 2015 yılında süreci çıkmaza sokan ve bitiren konu Rojava’nın statüsü olmuştu. Burada teslimiyet ile entegrasyon arasındaki çizgi belirsizleştirilmekte ve bir oldu bitti ile süreç boşa çıkarılmak istenmektedir. Erdoğan, Şara iktidarı eliyle Kürtleri tasfiyeye yönelmektedir.

Bunun yerine süreci başarıya götürebilmek için “Siyasi ve hukuki gerekliliklerin” hızla yerine getirilmesi şarttır. Bu konuda iktidar kanadının ayak sürümekte olduğu görülüyor. Öyleyse onları bel bağlamak yerine halkın harekete geçmesi gerekiyor.

Aslında iktidarın süreci geliştirmek için çok şey yapmasına da gerek yoktur. Öncelikle ve acilen kesinleşmiş yargı kararlarını uygulaması şarttır. Erdoğan’ın şimdiye kadar yargı kararlarını “uygulamam, saygı da duymam” tavrını bırakıp hepsini uygulaması gerekiyor. Demirtaş’tan, Yüksekdağ’dan, Kavala’dan Can Atalay’a ve tutsak belediye başkanlarına kadar bütün tutsakların serbest bırakılması, hasta tutsaklardan başlayıp zindanların boşaltılması ilk adım olabilir. Bu hem halka güven verilmesi hem de sıradaki diğer konulara geçilmesi için şarttır.

Erdoğan’ın kurtarıcı olarak yeniden ekonominin başına getirdiği Mehmet Şimşek işe başlarken kısaca “Rasyonele döneceğiz” demiştir. Aslında bu iki kelime her şeyi özetliyordu.

Ekonomiyi toparlamak için rasyonele dönmek şart ise bu siyasette kat be kat geçerlidir. Bunun için de “Hukuki ve siyasi gerekliliklerin” yerine getirilmesi şarttır.

Türkiye’nin bütün sorunları patlama noktasında kaynamaktadır. Ya bilinen gereklilikler yerine getirilecek ya da kaynayan kazan patlayıp gidecektir. Sürecin ilerlemesi için halkın mücadelesi ne kadar önemliyse iktidar sahiplerinin çabası da o kadar gereklidir. Halk pasif bir bekleyiş içinde değil mücadele içinde olmalı ancak iktidar da halkın mücadelesini bastırma girişimlerinden vazgeçmeli, kendi üstüne düşenleri yerine getirmelidir.

Hep hatırlattık: Bal demekle ağız tatlanmaz. TBMM açılışında gülümseyen fotoğraflar çekip servis etmek yetmiyor. Halkın yüzünü güldürecek somut adımları atmak gerekiyor. Meclis açıldığına göre atılacak adımları da göreceğiz. Bu konuda sadece iktidara değil muhalefete de büyük sorumluluk düşmektedir. Muhalefet de seyirci konumunda bekleyemez. İktidarın hasıraltı ettiği sorunları öne çıkarmak ve bu yönde mücadeleyi yükseltmek de muhalefetin görevidir. İktidarın vurdumduymazlığı ya da kirli oyunları başta DEM parti olmak üzere muhalefet tarafından bozulabilir ve bozulmalıdır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.