Süreç ve Öcalan
Suat BOZKUŞ yazdı —
- Barış ve demokratik çözümden yana olanlar her alanda aktif olarak sürece dahil olmalıdır. Bu süreç fal bakarak ya da bekle-gör denerek kazanılamaz. Bu yeni bir mücadele sürecidir ve kıran kırana bir mücadele ile kazanılabilir.
- Çok merak ediyorsanız, müracaat edin ve Sayın Öcalan ile görüşün. Öcalan size merak ettiğiniz her şeyi detaylarıyla açıklayacaktır. Ama ne derse aynen yayınlayıp halka da açıklamak şartıyla…
Barış ve Demokratik toplum çağrısı yerli yerine oturdukça kamuoyunda tepkiler de artıyor. Bir yanda sürecin başarıyla tamamlanmasını isteyenler karşı tarafta da ne edip edip süreci çıkmaza sokmak isteyenler bütün güçleriyle ve her alanda seslerini yükseltiyorlar. Devletin içinde de, medyada da bu çatışmanın belirtileri her gün daha da artıyor. Böyle giderse daha da şiddetlenip artması kaçınılmaz olacak. Çünkü birinci yüzyıldaki statüko değişecek. O zaman ikinci yüzyıl bambaşka bir dönem olacak. Bu da basit bir olay değildir. Sadece Türkiye ve Kürdistan’ın değil, bütün bölgenin kaderi değişecek ve bunun bütün dünyada etkileri olacak. Bu durum her türlü savaş rantçısının uykusunu kaçırdığı için kabus görmeye başlayan rantçı takımı saldırıya geçmiş bulunuyor. Filmlere, romanlara konu olmuş olan Amed zindanlarındaki her türlü zulmü halka müstehak gören ve bütün ülkenin Amed zindanı olmasını isteyen bir çete 30 -35 senedir zindanda olan tutsakların yasal olarak serbest kalmasına karşı çıkıyor. Utanmaz herifler, ellerine yetki geçse tüm devrimcileri çarmıha gerip işkenceyle katledecekler. Zulümleri Esat Oktay’ı da geçecek. Bunlar hala “İmamoğlu, Kavala, Demirtaş-Yüksekdağ içeride ama teröristler çıkıyor” diye yaygara yapıyorlar. İmamoğlu ve Kavala’yı hapse atan-attıran sizsiniz. Hepsini de serbest bırakın o zaman. Bizim isteğimiz budur. Hasta tutsaklar ve cezası bitmiş olanlar derhal serbest bırakılmalıdır.
Rantçılar, en alçakça demagojileri de komisyon çalışmalarına yönelik olarak sürdürüyorlar. Şimdi de yeni bir yalan kampanyasına başladılar. Komisyon gizlilik kararı alınca hep bir ağızdan “Öcalan ve Kandil bilecek ama biz bilmeyeceğiz” diye zırlıyorlar. Komisyonun kararları elbette tartışılabilir. Ama hem komisyona girmeyip hem de şikayetçi olmak ne utanmaz bir yüzsüzlüktür.
Bre utanmazlar,
Birincisi size “minik kuşlar” nasıl olsa haber getirir, merak etmeyin.
İkincisi, “minik kuşlar” da sizi ciddiye almıyorsa, utanmayın. Çok merak ediyorsanız, müracaat edin ve Sayın Öcalan ile görüşün. Öcalan size merak ettiğiniz her şeyi detaylarıyla açıklayacaktır. Ama ne derse aynen yayınlayıp halka da açıklamak şartıyla… 1991-93 sürecindeki, Birand hariç, Altaylı gibi bazı gazeteci taslaklarına benzeyip röportajları sadece MİT’e ve Genel Kurmay’a vermemek, aynen yayınlamak şartıyla…
Sürece herkes bir çomak sokunca, halkta da tereddüt yaratıyor.
Bahçeli’nin son açıklaması olumlu olmakla birlikte yetersizdir.
Sürecin başında “Öcalan gelsin, Meclis’te DEM grubunda konuşsun” diyen Bahçeli sanki bu sözlerini unutmuş gibidir. İlk günden beri bu konuda ağır bir tecrit uygulanmaktadır. Öcalan Meclis’e gelmese de meclis Öcalan’a gitmelidir. İsteyen herkes Öcalan’ın kabul etmesi halinde onunla görüşebilmelidir. Öcalan da istediği her kişiyle görüşebilmelidir. Bunlar Öcalan’a ayrıcalık-iltimas olsun diye değil, Öcalan’ın temel insan hakları olduğu için ve ayrıca sürecin hızlı ve başarılı olması için zorunlu olan adımlardır.
Sürecin başında Türkiye ve Kürdistan siyasetinin ana akımları süreci desteklediği için halkta bir umut yaratmıştır. Ama devlet kanadının Rojava’ya yönelik DAİŞ-Şara planlarına destek olması süreci çıkmaza sokabilir. Bu durumda atılan bütün adımlar da boşa gider.
Öcalan üzerindeki kısıtlamalar kaldırılmalı, Rojava’ya karşı Şara ile işbirliğinden vazgeçilmelidir. Kürtlere karşı DAİŞ ile işbirliğinin kimseye yararı olmamıştır ve de olmayacaktır.
Bazıları da sürece fal açıyor. Üçüncü şahıslar ve o pozisyondakiler elbette istediğini yapabilir. Ama barış ve demokratik çözümden yana olanlar her alanda aktif olarak sürece dahil olmalıdır. Bu süreç fal bakarak ya da bekle-gör denerek kazanılamaz. Bu yeni bir mücadele sürecidir ve kıran kırana bir mücadele ile kazanılabilir. Silahların susması mücadelenin susması-bitmesi demek değildir. Tam tersine mücadele her alana yayılmakta ve şiddetlenmektedir. Kazanmak için her alanda ve anlamda mücadeleyi yükseltmek şarttır.
