Tecride karşı direniş

Suat BOZKUŞ yazdı —

  • Tecrit uygulaması, siyasi süreci özetleyen-belirleyen bir tavırdır ve uygulanma biçimi de her dönemin şifresi demektir. Öcalan’a uygulanan tecrit tüm halka yapılan baskı ve zulmün, sömürgeci imha planlarının bir habercisidir, bir özetidir.

Zindanlardaki PKK ve PAJK’lı tutsakların, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin sonlandırılması talebiyle 27 Kasım’da başlattığı süresiz-dönüşümlü açlık grevi eylemi, 65. gününde sürüyor.

Herkes biliyor ki, devletin Sayın Öcalan üzerindeki tecrit politikası ona yönelik ağır bir insan hakları ihlali olmakla birlikte, sadece bununla sınırlı değildir, aynı zamanda Kürdistan halkının tümüne yönelik ağır bir inkar ve imha saldırısının bir parçasıdır. Bu ilk günden beri böyledir ve en ince detaylarına kadar güncellenip uygulanmaktadır.

Tecrit zaman zaman şartların zorlamasıyla gevşese de, değişik biçimlerde hep süregelmiştir. İlk günden beri devletin yönlendirdiği medya aracılığıyla ve ağır bir baskıyla, saldırıyla ve kara propaganda ile Öcalan’ın görüşleri-önerileri karartılmak ve halka iletmesi engellenmek istenmiştir. Ama bunlar zorlu mücadelelerle ve ağır bedellerle etkisiz hale getirilmiştir.

Öcalan’ın devletlerarası bir korsanlıkla, komplo sonucu tutsak alınmasıyla İmralı’da kurulan hukukdışı zindan içindeki zindan uygulamasıyla tecrit zirveye ulaşmıştır. Öcalan’ın deyişiyle onu gözümüzün önünde beton tabutluğa “diri diri gömmek” istiyorlar.

Tecrit uygulaması, siyasi süreci özetleyen-belirleyen bir tavırdır ve uygulanma biçimi de her dönemin şifresi demektir. Öcalan’a uygulanan tecrit tüm halka yapılan baskı ve zulmün, sömürgeci imha planlarının bir habercisidir, bir özetidir.

Geçmişe bakılırsa, Öcalan’a tecrit uygulamasına, her zaman devletin sınırsız baskı ve zulmü, işgaller, katliamlar eşlik etmiştir. Bugün de, tecrit döneminde sadece zindanlarda değil her yerde zulüm artmaktadır. Hukuk ayaklar altındadır.

AİHM, AYM kararları pervasızca çiğnenmektedir. Üstelik Erdoğan ve Bahçeli her gün işçilere, gençliğe, aydınlara, barolara, tabiplere kılıç sallamaktadır.

İktidar, HDP’yi etkisiz hale getirmek için kuşatma altına alıyor. HDP’ye yönelik hukuk dışı baskılarla kapatmayı sürekli olarak gündemde tutuyor. HDP’yi kapatmasalar da seçime giremez, girse de oy alamaz-oylarını koruyamaz hale getirmek istiyorlar. Bu amaçla seçim yasalarıyla oynuyorlar. İnce hesaplarla en az oyla en çok milletvekili elde etme, HDP’nin oylarını ve vekilliklerini gasp etme hazırlığı yapıyorlar.

Bütün bunlar olurken iktidarın baskısı-zorbalığı kadar sözde muhalefetin sessizliği ve karanlıkta göz kırpması da utanç vericidir. Muhalefet geçinenler hala HDP’ye şantaj yaparak devlete yaranmaya çalışıyor.

Rojava’ya ve Güney’e yönelik kuşatma, işgal-imha hazırlıkları alenen sürmektedir.

Erdoğan-Bahçeli diktası yüz yıllık inkar ve imha politikasını gözü kara olarak sürdürmekte ve askeri çözümde inat etmektedir.

Bölgeden pay kapmak peşinde olan süper güçler ya da bölgesel güç odakları da kendi emperyal çıkarları peşindedir. Doğal olarak kendi çıkarlarına geldiği ölçüde ve geldiği kadar duyarlılık gösteriyorlar. AİHM’in Öcalan ve Demirtaş hakkında kendi aldığı kararları yerde bıraktığını görüyoruz. Aslında bu da tecridin bir başka boyutta sürdürülmesidir.

Devlet dilinde “etkisiz hale getirildi” diye bir kavram var. Bu fizik olarak imha anlamına geliyor. Siyasi imha ise siyaseten etkisiz hale getirmektir.

Kürdistan halkları ve tüm muhalefet üzerinde “etkisiz hale getirme” operasyonları her iki metotla azgınca sürüyor. İpler azgın milliyetçiliğin, sahte dinciliğin ve ırkçılığın elinde. Şimdi tetikçi çeteleriyle sokakları da teslim almak istiyorlar.

Ferman padişahın, sokaklar ve dağlar halklarındır. Yoksa hiç birimize hayat hakkı yok.

Tecride karşı yaşasın halkların direnişi!

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.