Tecrit ve seçimler

Suat BOZKUŞ yazdı —

  • Esas hedefleri halklarımızın özgür iradesini kırmak, teslim almak ve siyaset dışı bırakmaktır. HDP’ye yönelik olarak “terörle iltisaklı” suçlaması ve Öcalan’ı sindirmek-susturmak-teslim almak mümkün olmayınca tecrit yoluyla sesinin kesilmesi bu amaçla yapılıyor.

Erdoğan-Bahçeli ittifakı şaibeli bir azınlık diktasıdır. Bu dikta, 7 Haziran 2015 seçimlerini kaybettikten sonra zorbalıkla kurulmuştur. “Allah’ın bir lütfu” dedikleri çakma darbeden sonra anayasaya-yasalara aykırı bir diktatörlük ilan etmişlerdir. HDP’li seçilmişlerin çoğunu ve bütün belediye eşbaşkanlarını hemen zindana atarken yerlerine kayyımları getirmişlerdir. Çakıcı, Kürşat vb. MHP çetelerini serbest bırakmışlardır. Onları sokağa salarak sokaklara egemen olmaya girişmişlerdir. Bu da yetmeyince kendi içlerinde cinayetlere başlamışlardır. Ankara’nın göbeğinde işledikleri Sinan Ateş cinayeti, yüzlerindeki “Vatan kurtaran Şaban” maskesini yırtıp atmıştır. Artık soru soran gazeteciler bile tartaklanıp linç edilmektedir.

7 Haziran 2015 seçimlerinden bu yana bu diktatörlük girdiği bütün seçimleri, referandumu kaybetmiştir. Ama YSK, AA ve elindeki medya aracılığıyla kazanmış gibi göstermeyi başarmıştır. Direnişler Suruç’tan Lice’ye, Nusaybin’den Cizre’ye, Sur’a kadar Esadullah çetelerinin vahşetiyle bastırılmıştır. Ama halk teslim olmamıştır. Her fırsatta yeniden örgütlenip atağa geçmiştir.

 Bütün bu vahşete rağmen gene de iktidarları sallanınca, yıkılmaktan kurtulmak için muhalefete saldırıyorlar. Mızrağın sivri ucu her zamanki gibi Kürtler’e ve Sol’a dönüktür. Böyle olunca diğer muhalefetten de ses çıkmıyor. Hatta çoğunlukla sessiz de olsa destek veriyorlar.

Son dönemde artan ölçüde iç ve dış operasyonlara, işgal provalarına girişilmesi tehlikeli bir döneme işaret ediyor. HDP’ye yönelik kapatma davasında Anayasa Mahkemesi, mahkeme değil de, Erdoğan diktasının emir eri olduğunu gösteriyor. HDP’nin kapatılmasının tam da seçim öncesine denk getirilmesinin anlam ve amacı çok açıktır. Önce Hazine yardımını bloke ettiler. Bunun kar etmeyeceğini görünce de kapatma davasını hızlandırıyorlar. Seçime çok az bir zaman kala HDP’yi kapatmakla HDP potansiyelini dağıtamazlar. Ama sandıklarda HDP temsilcisi kalmayacağından sandıklara da fiilen kayyım sistemi getirip her türlü sandık hilesini yapmaya çalışacaklar. Yani evdeki hesaba göre halk kime oy verirse versin sandıktan AKP çıkacak. Bakalım çarşıyı da, hesabın çarşıya uyup uymayacağını da göreceğiz.

Seçim ortamına girilmişken iktidarın unutturmaya çalıştığı esas önemli konu, Sayın Öcalan üzerinde sürdürülen hukuk dışı tecrit zulmüdür. Aslında bu da HDP üzerindeki oyunlarla birlikte entegre olarak yürütülen bir saldırıdır. Esas hedefleri halklarımızın özgür iradesini kırmak, teslim almak ve siyaset dışı bırakmaktır. HDP’ye yönelik olarak “terörle iltisaklı” suçlaması ve Öcalan’ı sindirmek-susturmak-teslim almak mümkün olmayınca tecrit yoluyla sesinin kesilmesi bu amaçla yapılıyor.

Buraya kadar her şey normal. “Kış kışlığını puşt puştluğunu yapıyor.”

Normal olmayan, Altılı Masa’nın suskunluğudur. Altılı Masa liderlerinin bu gerçekleri göremediğini düşünmek aşırı saflık olur. Ama HDP’nin kapatılmasına, Öcalan üzerindeki hukuksuz tecrit uygulamasına karşı çıkmayan bir muhalefetin kendisi de aynı sonuca hazır olmalıdır. Daha önce HDP’li vekillerin tutuklanmasına ses çıkarmayanlar, an geldi kendi vekillerini hapiste gördüler. HDP’li Belediye Başkanları’nın yerine kayyım atanmasına karşı çıkmayanlar şimdi Ekrem İmamoğlu’nu kurtarmaya çalışıyor.

Demirtaş’ın son mesajı da bu gerçeğin ifadesidir:

“Tüm liderlere sesleniyorum, yakında hepinizle bir araya geleceğiz. Ya içeride ya dışarıda!”

“Anayasa’ya aykırı ama EVET”, “Aman haa, HDP’lilerle birlikte görünmeyelim, söz olur” politikasının sonu budur.

İçeride bir araya gelmemek için dışarıda bir arada olmak ve birlikte direnmek şarttır.

Seçime çeyrek kala Altılı Masa’nın adayı kim olacak tartışmasından çok daha önemli olan “bu memleketin hali ne olur” diye düşünmektir.

Ankara’da düelloya başlayan çetelerin eline kalırsak hiç birimize yaşam hakkı olmayacaktır.

Uluslararası Komplo’nun yıldönümü yaklaşırken tecride karşı direnişin her yerde yükselmesi de şarttır. Irkçı-dinci gericiliğin acımasız saldırısına karşı tüm ezilenlerin direnişi yükseltmekten başka yolu yoktur.

 

suatbozkus@gmail.com

twitter.com/suatbozkus

 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.