Teori hayatın yeşilinde yaşar 

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • “Halk Meclislerini”, “demokratik özerkliği”, kısaca halkın “devlet olmayan devlet biçiminde” aşağıdan yukarıya örgütlenme anlayışını hatırlamalıyız. Her sokakta “devlet olmayan devlet biçiminde örgütlenme” anlayışı depreme hazırlığın biricik yoludur.

Şu deprem günlerinde milliyetçiliği ve dinciliği, liberalizmi ve devletçiliği, Kemalizmi ve Erdoğanizmi, güncel gerçekliğin terazisinde tartın, bunlardan her birinin felakete çare olamadığını görebilirsiniz. Bu doktrinlerin her biri bir diğerinin işe yaramazlığını dile getirmekten başka hiç bir  şey yapamıyorlar. Topunun birbiri hakkında söyledikleri gerçeğin bir kısmını yansıtıyor, söylenenlerin tümü ise bu doktrinlerin hepsinin işe yaramaz olduğunu kanıtlıyor.

Doktrinler birbirleriyle kavga ediyor ama, bunların hiç biri Apocu teoriler hakkında tek bir kelime bile edemiyor. Öcalan’ı İmralı’da tecritle susturuyorlar, Apocuları tutukluyor ve öldürüyorlar, ama Apocu teorilerin bir satırına bile saldıramıyorlar.

Bunların jeologları, mühendisleri, şehircilik uzmanları var. Depremleri neredeyse günü gününe biliyorlar. Dev bütçeleri var. Yani ellerinde yağ var, şeker var, un var, ama helva yapamıyorlar. Depreme bir türlü hazırlanamıyorlar. Çünkü helva yapacak teorileri yok. Liberal, unu fazla kaçırıyor. Devletçi hepsinden tasarruf adına çalıyor. Milliyetçi, şeker yerine baldıran zehiri kullanıyor. Dinci, yağ yerine Cafer efendinin abdest suyunu boca ediyor.Helva olmuyor. Ülke depreme bir türlü hazırlanamıyor. Deprem hepsini sınadı ve topunun geçersizliğini kanıtladı.

Öcalan deprem uzmanı değil. O bütünsel ve dogma olmayan bir doktrin inşa etti. Her yeni gelişmede kendini yeniledi. Bu yenileme süreci, teori-pratik diyalektiği temelinde gerçekleşti. Pratiği analiz etti, sonuçları genelleştirerek teori düzeyine yükseltti, sonra teoriyi pratik gerçekliği değiştirme sınavına tabi tuttu, değişime yol açmayan teoriyi yeniden ele aldı, geliştirdi.

Ortaya her yeni gerçekliğe tatbik edilebilecek bir teorik bütünlük böyle ortaya çıktı.

Depreme şu anda nasıl hazırlayabiliriz sorusunun somut cevabını onun eserlerinde elbette bulamayız. Cevabı, onun devlet teorisini deprem gerçekliğine tatbik ederek bulabiliriz.

Apo’nun sosyolojik analizi “klanla” başlar. “Habbe kubbeyi kapsar” diyalektiğiyle işe girişir. Toplumun hücresinde geleceğin “demokratik modernitesini”, kadın özgürlüğünü, doğayla/insan uyumunu, eşitlik ve dayanışmayı keşfeder. İnsanlık böyle bir dönemi yaşamıştır ve spiral bir gelişmeyle yeniden yaşayabilir.

Lafı uzatmayayım. Şehirlerin “hücresi” nedir? Nitel bakımdan kıyaslanamasa da nicel bakımdan “klana” tekabül eden en küçük birim “sokaktır.” O halde depreme hazırlık meselesinin çözümünü “sokakta” aramak Apocu paradigmayı deprem mesesine tatbik etmenin başlangıç noktasıdır. Hazırlığı devletten ya da Büyükşehir Belediyeleri’nden beklemek yerine, o devlete ve Büyükşehir Belediyesi’ne alternatifi “sokakta yaratmak”, geleceğin konfederal devrimini “dünyayı sarsan on gün” sonunda değil, bugünden inşa etmek depreme hazırlanmanın Apocu çözümüdür.

Ve bilelim ki, Türkiye gerçekliğinde depreme hazırlanmanın bir başka yolu yoktur. Sistem içi hiçbir doktrin depreme hazırlık meselesini çözemez.

“Sokak”deyince bir çoğumuz “sokak eyemlerini”, “sokakta yapılan basın açıklamalarını” ya da daha radikallerimiz “sokak savaşlarını” anlıyor. Hepsi yerindedir. Ama Öcalan’ın “sokak” anlayışını bu dar anlayışla karıştırmamak gerekir. “Halk Meclislerini”, “demokratik özerkliği”, kısaca halkın “devlet olmayan devlet biçiminde” aşağıdan yukarıya örgütlenme anlayışını hatırlamalıyız. Her sokakta “devlet olmayan devlet biçiminde örgütlenme” anlayışı depreme hazırlığın biricik yoludur.

Her sokakta tüm sokak sakinlerinin, konuşmaya başlamış çocuklar da içinde bir “sokak meclisi”… Depreme hazırlanmanın bütün sorunlarının burada ele alınması. Devletten ve belediyeden hiçbir şey beklemeden “çadır, battaniye, ilaç, hijyen, süt, bebek bezi, su, gıda depolamak, sokağa jeneratör temin etmek, yangın söndürme tüpleri sağlamak, mali dayanışma kasası kurmak, sokağın gençlerini arama-kurtarma ve ilk yardım birlikleri olarak örgütlemek, yağmaya karşı öz savunmaya hazırlanmak, depremde yıkılacak evlerin sakinlerini, onlar sağlam evlere taşınana kadar hemen şimdiden evlerimizde misafir etmek, öksüz-yetim kalacak çocukları evlatlık edinecek aileleri şimdiden saptamak depreme Apocu tarzda hazırlanmanın önlemleridir.

Çok zor diyeceksiniz. Öyledir. Ama PKK öncesinde sömürgecilikle başa çıkmanın da zor olduğunu söylüyordunuz. Zor olan “başlamaktır.” Başlayan başarır. İstanbul en büyük Kürt kentidir. Bu kentte Kürtlerin dostları da var. Kürtlerin kapı komşularının Kürt olduğu “sokak”, binlerce yıl öncesinin “klan”ı gibidir. Depremde çocuğunu kaybedecek olan kadın, şimdi “sokağın ana kraliçesi” olarak kolları sıvadığı zaman, “depreme hazırlık” başlamış demektir.

Yarın, birkaç ay sonra, depremin acıları belki azalacak, deprem tehlikeleri belki unutulacak, gündemimiz yeniden şekillenecektir.

Ama nasıl şekillenirse şekillensin, depreme sokakta hazırlık süreciyle oluşacak örgütlenme, öne çıkan bütün gündemleri halk yararına ele almamızı sağlayan güçlü bir temel olmaya devam edecektir.

İstanbul sokaklarında böyle bir örgütlenme, seçime hazırlığın da, tecritle mücadelenin de, savaşa karşı barışı kazanmanın da yolunu açar.

Sokaklar yürümekle aşınmaz demişti Demirel, ama sokaklar örgütlenmeyle zorba devleti aşındırır ve depremin yapamadığını yapar: Yıkar ve ülkeyi yeniden yeni temelde kurar.

Lenin vaktiyle partiyi kaldıraca benzetmiş, bana bir parti verin Rusya’yı yerinden oynatayım demişti. Şimdi parti var, o partiye “sokak meclislerini” verin ki, Türkiye’yi yerinden oynatsın.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.