Apocu üçüncü yol

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Dünya savaşında üçüncü yol nedir? Halklar açısından Türk-Kürt kardeşliği temelinde Ortadoğu halklarının kardeşliğidir. Devletin acilen atması gereken adım açısından ise Halep’ten Gürcistan sınırına uzanan dört parça Kürdistan’la savaşta tarafsızlık temelinde barışmaktır.

ABD’nin Türkiye Büyükelçisi ve Suriye görevlisi Barrack, Bahreyn’de şöyle dedi:

“Türkiye ile İsrail arasında Hazar Denizi’nden Akdeniz’e kadar işbirliği göreceksiniz”.

Cumhuriyet yazarlarından, kendisini Kürt kökenli Türk olarak adlandıran Mehmet Ali Güller Bahçeli’nin Barrack eleştirisini eleştiren yazısında şöyle yazdı:

“Türkiye, en önemli komşusu İran’la işbirliğini güçlendireceğini ilan etmeli ve Türkiye, Çin ve Rusya’yla işbirliği modeline, Çin ve Rusya’nın bölgedeki en önemli ortağı olan İran’ı dahil etmelidir.”

İşte dünya savaşının yeni aşamasında olduğumuz şu sırada Türk devletinin artık tercihini “ABD ve İsrail’den” yaptığı açık-seçik ortadayken, bu “birinci yola” karşı Güller “ikinci yolu” böyle ifade etti.

Gören göz her iki yolun sonuna baktığı zaman, bu yolların Türkiye Cumhuriyeti’ni gelecekte belki de nükleer silahların kullanılacağı dünya savaşına sürüklemenin yolları olduğunu kolayca anlar. Birinci yolun başında Erdoğan varken, ikinci yolun devlet içinde savunucusunun kim olduğunu bilmiyorum. Vaktiyle asker çoğunluklu Milli Güvenlik Kurulu’nun bir Genel Sekreteri’nin bu ikinci yolu savunduğunu hatırlıyorum.

Belli ki M. Ali Güller benim bilemediğim bir ismin sözcülüğünü yapıyor. Kendinizi zorlasanız, sıfır enformasyonla bu odağın NATO generallerini ve subaylarını hapse atan “Ergenekoncular” olduğunu kolayca teşhis edebilirsiniz. Bunlar NATO’ya karşı 1 Kasım tezkeresinden beri ABD’nin “cezalandırma” hedefinde olanlar. İsim çok gizemli ve çok yüzlü, gizli İrancı mıdır, yoksa Amerikancı mıdır bilemeyeceğimiz Hakan Fidan da olabilir, tahmin edilemeyecek bir isim de. En iyisi bu ismi Güller’e sormak.

Aslında bunların isimlerini TBMM Komisyonu’nda süre giden barış ve demokrasi sürecini gittikçe azgınlaşarak çürütmeye yeltenenlerin arasında teşhis etmek olabilir.

Çünkü Başkan Öcalan’ın inisiyatifiyle başlayan bu süreç, bir düzlemiyle Kürt sorununu çözmede “demokratik uzlaşma”yı hedefliyorsa, bir başka düzlemiyle Türkiye’yi, Suriye’yi, Irak’ı ve İran’ı, yani Türk, Kürt, Arap ve Fars halklarını Üçüncü Dünya Savaşı’na sürüklenmekten kurtarma stratejik amacı taşımakta. Ondandır ki, barış ve demokrasinin yanında Başkan Öcalan her fırsatta “üçüncü yol”dan söz ediyor.

Dünya savaşında üçüncü yol nedir?

Halklar açısından Türk-Kürt kardeşliği temelinde Ortadoğu halklarının kardeşliğidir. Devletin acilen atması gereken adım açısından ise Halep’ten Gürcistan sınırına uzanan dört parça Kürdistan’la savaşta tarafsızlık temelinde barışmaktır. Toplam 130 milyonluk Kürt-Türk ve onlarla ittifak içindeki milyonlarca Arap-Fars halklarının ekonomik ve askeri güçlerinin ittifakı Ortadoğu’da kimsenin savaşamayacağı ve dünya savaşında kullanamayacağı bir güç demektir.

İki küresel düşman güçten birine yaslanmak Türkiye’yi de İran’ı da yıkıma sürükler. Ulusalcıysanız bir kere daha Mustafa Kemal gibi, bu defa nankörlük yapmamak niyetiyle sırtınızı Kürdistan dağlarına ve Kürt halkına dayamalısınız.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.