İp üstünde “son tango”
Veysi SARISÖZEN yazdı —
- Türkiye, sırat köprüsü gibi ipten ince kılıçtan keskin bir köprünün üstündedir ve herkes aklını başına toplasın. Çözüm süreciyle istikrar sağlanamazsa bir cuntanın, itmesi kaçılınmaz.
VEYSİ SARISÖZEN
CHP Kurultayı “Şimdi İktidar Zamanı” sloganıyla yapıldı. 20 küsurluk Kılıçdaroğlu tarafının geçersiz oyuna karşılık, Özgür Özel tüm geçerli oyları alarak Genel Başkan seçildi. Denildiğine göre; yönetici organlara seçilenler, CHP’nin “iktidara hazır” olduğunu gösteriyormuş. Her şey hazırmış.
Acaba öyle mi?
Mesela medya? AKP medyasından söz etmiyorum. TRT’nin AKP’lileşmiş olmasından da. CHP’ye “yakın” medyadan söz ediyorum. Bu medya CHP’nin iktidar yürüyüşünün neresinde? Sözcü TV, Halk TV, Sözcü, Nefes, Cumhuriyet gazeteleri ne alemde?
Sözcü grubunda darbe gibi bir şeyler oldu ve grubun başına Yılmaz Özdil getirildi. Yılmaz Özdil müthiş bir demagog. Vaktiyle Sedat Peker’le, Peker’in dediğine göre “kokainman” ve fuhuş işlerine bulaşmış bir subayı “parlatmak” için birlikte çalışmışlar. Özdil bu adamı parlatan kitap bile yazmış. Hala Peker’in en has “kankası”. Şu sıralar Ekrem İmamoğlu’nu destekler gibi yapıyor ve Özgür Özel’in mitinglerindeki her konuşmasından sonra CHP’ye karşı yeni bir operasyona sebep olduğunu bile yazıyor. Kesin olan şu: Sözcü grubunun başına geçen Yılmaz Özdil, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e fena halde karşı.
CHP’ye yakın medyayı, işim gereği izliyorum. Görünüşe göre CHP’nin iktidar yürüyüşünü destekliyorlar ama Özgür Özel’in TBMM’de kurulan Komisyon’dan “çekilmesi” için, CHP’nin İmralı’ya gitmeyişinden aldıkları cesaretle bu iktidar yürüyüşüne verdikleri desteğin on katı bir enerjiyle yıkıcı yayın yapıyorlar. İstisnasız tümü, Özgür Özel’in Komisyon'dan çekilmeme kararına tek sözcükle destek vermiyor. AKP ve CHP arasındaki “iktidar savaşları"na her programda ve gazete nüshasında benzin döküyorlar.
Çözüm sürecini baltalıyor
Bir tarafta “iktidar savaşları”, karşısında da (Komisyon’un adına bakılırsa) “milli dayanışma.” CHP ne yapıyor? Bu iki işi birbiriyle bir türlü, şu ara dilimizden düşürmediğimiz terimle söylersem, “entegre” edemiyor. Edemez. Bir yandan Erdoğan’ı “alaşağı edecek”, “demokrasiye” yürüyecek, bir yandan da “alaşağı edeceği” Erdoğan’la Komisyon’da “milli dayanışmaya” girecek ve “barışı” sağlayacak. CHP’ye “yakın” medya da zaten bu çelişkiyle oynuyor ve tüm gücüyle çözüm sürecini baltalıyor, iktidar savaşlarını kışkırtıyor.
Sonuç şu: Özgür Özel yönetimi “iktidar savaşları"nda bu medyanın desteğine sahip ama ısrarla savunduğu “çözüm süreci"nde medyası yok. Bu tek ayakla 100 metre yarışında rekor kırma iddiası gibi bir şey. Maraton demeyişimin sebebi, CHP’nin iktidara “çözüm süreci"nin başarısından sonraki seçimle değil, “erken seçimle” hemen yarın koşuyor olması. Oysa “iktidar koşusu” engelli koşu. Çözümsüzlük engelini aşacaksın ki, demokratik bir ortamda normal bir seçim olsun. Özgür Özel bu gerçeğin bilincinde ama “medyası”, onun bilincini bulandırıyor. Bakın bu medyaya, çözüm sürecinin baş düşmanları Zafer Partisi'nin ve İyi Parti’nin temsilcileri programlarda “onur konukları.” Bunlar hep bir ağızdan DEM Parti’ye saldırıyorlar. Amaçları Özgür Özel grubunun “Kürt demokratları” diyerek savunduğu, DEM Parti’yle “Türkiye ittifakını” imkansız hale getirmek.
Ortalama memur Kılıçdardoğlu
Bir de Kılıçdaroğlu var. Tuhaf ama O, CHP’ye “yakın” medyada değil, AKP medyasında arz-ı endam ediyor. Kılıçdaroğlu, işin gerçeği, ortalama bir memur. Ben siyasete aklının erdiğinden şüphe duymaktayım ama etrafındakiler “kulağı kesik” cinsinden olmalı ki, Kılıçdaroğlu’na, şeytanın aklına gelmeyecek bir “siyasi akıl” zerketmişler. “Hem İBB iddianamesini destekle, CHP kirlenmiş arınmalı” de “hem de çözüm sürecinde Özel parmağını koymaz, ben taşın altına kellemi koyarım, de; Erdoğan CHP’yi kapatmak, devlet de çözüm sürecini başarmak için seni CHP’nin başına geçirsin” demişler. Bunların aklına uymuş, Sabah’a verdiği demeçte “hem CHP kirlendi, arınmalı, ben arındırım” hem de “çözüme yanaşmıyor, ben yanaşırım” demiş. Sonuçta Kılıçdaroğlu CHP’nin başına geçmeyecek olsa da partiyi kesinlikle bölmek üzere harekete geçecek.
Sürecin başarısızlığı ihtimali
Şimdi sanıyorum, Yılmaz Özdil tıpkı Korkut Ekenleri parlattıkları gibi, bölünme sonrası kurulacak partinin başına geçirmek üzere Kılıçdaroğlu’nu değil, kim bilir kimi parlatacaklarına dair, “kankası” Peker’le görüşmeye başlamış olmalıdır. Başkan Öcalan İmralı’ya gelen heyete, “eğer bu süreç başarısızlığa uğrarsa darbe mekaniği işler ve herkesi hedef alır” mealinde çok önemli bir uyarıda bulunmuştu. “Herkesten” kastı; AKP, CHP, DEM Parti ve diğerleri, yani zaten işlevsizleştirilen TBMM’dir. Devletin “terörsüz Türkiye” projesi, 41 yıldır süren savaşa son vermek amacıyla sınırlı değil. Ortadoğu’daki yeni güç dengesinde Türk devletinin, sonunda yıkıma sürükleneceği savaşta bölünme tehlikesini önleme projesi. Yani “hayat-memat-beka” meselesi. Öyle olunca eğer AKP ve CHP "iktidar savaşları"na son vermezse, bu iki partinin tereddütlü olsa bile çözüm sürecinde yer almaları, sürecin başarısızlığını önlemeye yetmeyecektir. İçeride medyasından CHP hiziplerine, dışarıda İsrail’den Britanya’ya kadar “darbe mekaniğini” kurcalayan bin bir çeşit el var.
"Darbe mekaniği" çalışmaz demeyin
Düşünelim: Türkiye’nin şu hali mi küresel güçlerin dünya savaşındaki çıkarlarına uygundur, yoksa “darbe mekaniğinin” tik-takları mı kulaklarına daha hoş gelmektedir. Hiç kimse ordu Erdoğan’ın elinde filan diye "darbe mekaniği" çalışmaz demesin. İlk aklıma gelen örneği hatırlatayım: Şili’de darbeyi, Allende’nin ordunun başına getirdiği “güvenilir” Pinoşet gerçekleştirdi. Fidan’ı da yabana atmayın. Sorayım: Şu anda ordunun başındaki paşaları Erdoğan mı durdurur yoksa diyelim ki Trump mı harekete geçirir? Darbe oldu olacak, demiyorum. Olmaz diyenleri uyarıyorum. Devletin artık tabanı eriyen, miadı dolan Erdoğan’ı sırtından atmak ve AB yanlısı CHP’den kurtulmak istediğini de yavaş yavaş düşünmekte fayda var. CHP’nin bir mitinginde bomba patlasın, etraf kana bulansın, "darbe mekaniği" öyle hızlı çalışmaya başlar ki, sonucu tahmin etmek hiç de zor değildir.
Türkiye sırat köprüsü gibi ipten ince kılıçtan keskin bir köprünün üstündedir ve herkes aklını başına toplasın. Çözüm süreciyle istikrar sağlanamazsa bir cuntanın iktidarı, küresellerin Türkiye’yi dünya savaşının cehennemine işte bu ipten ince, kılıçtan keskin köprüden bir itişte yuvarlamak için en iyi çözüm demektir. Savaş söz konusu olunca küreseller için demokrasi hesaba katılmayacak bir teferruattır.
Türkiye’nin iki partisi “iktidar savaşları"nı çözüm sonrasına ertelemeli, CHP kendisine “yakın” medyanın alternatifini yaratmalı. Her iki parti, DEM Parti ve Başkan Öcalan’la, unutmayalım Bahçeli’yle birlikte barış ve demokrasi sürecini, artık gecikmeden başarıya ulaştırmak için demokratik uzlaşma yoluna girmeli.
Hava gök gürültülü, sağanak yağışlı ve fırtınalı. Köprüde dengede durmak çok zor.
