Dananın kuyruğu ve Sözcü’nün ihaneti

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • “Dananın kuyruğu” yakın bir gelecekte kopacaktır. Kuzey Kıbrıs, ya yeni bir savaşla ilhak edilecek ya da kaybedilecektir. Kaybetmemek için girişilirse, savaş Türk devletinin kaybetmesiyle sonuçlanacaktır.

Feshedilmeden önce PKK Yürütme Komitesi Üyesi olan Duran Kalkan, en az bir yıl önceden Türk devletini şu sözlerle uyarmıştı:

“Dananın kuyruğu Kıbrıs’ta kopacak.”

Şu anda kuyruk kopmadı ama dananın kulakları kopmuş durumda. Türk devletinin Kıbrıs’taki sömürge valisi Ersin Tatar, devletin Kuzey Kıbrıs’taki kulaklarıydı.

Durumun vehametini saniye içinde Devlet Bahçeli anladı ve “seçimi iptal edin, Türkiye’ye Hatay misali derhal katılın” dedi. Bir tür “parlamenter darbe” çağrısı yaptı.

Böyle bir darbe, Kıbrıs’ta savaş demektir. Türkiye Kıbrıs’ta savaşı göze alamaz. Şartlar 1974 yılının tam ters yönünde gelişmiştir. O yıl Yunanistan’da Albaylar Cuntası hakimdi ve Kıbrıs’ta da “bloksuz ülkelerden” biri olan Kıbrıs Cumhuriyeti’nde Sampson denilen faşist Albay darbe yapmıştı. Türkiye’nin başında ise Ecevet-Erbakan koalisyonu bulunuyordu. Daha önemlisi NATO, Makarios’u, Kıbrıs Komünist Partisi AKEL’le ittifak halinde  “ikinci Kastro” ve Kıbrıs’ı da “ikinci Küba” olacak diye Türk devletinin Kıbrıs’ı işgal etmesini gizli anlaşmalarla destekliyordu. Nitekim Dışişleri  Bakanı Turan Güneş, güya ingiliz MI6 servisinden “gizli” “Ayşe tatile çıkabilir” şifresiyle Ecevit’e Kıbrıs’ın işgaline destek aldığını bildirmişti.

Şimdi durum çok farklı. Türk devletinin “Güney Kıbrıs Rum Yönetimi” dediği AB üyesi ve artık fiilen NATO müttefiği, Birleşmiş Milletler’in tanıdığı Kıbrıs Cumhuriyeti, ABD ve İsrail tarafından silahlandırılıyor. Türkiye gibi Kıbrıs’ta garantör olan Yunanistan, Türkiye’nin alamadığı F-35 uçaklarıyla donatılmak üzere. NATO haritasında artık Kuzey Atlantik Paktı’nın sınırları Türk devletini fiilen dışta bırakmıştır.

Kıbrıs adası Akdeniz’de NATO ve İsrail için “batmayan uçak gemisidir.” Bu gemi Akdenizdeki karbon yataklarının bekçisidir. Üçüncü Dünya Savaşı’nda bu bölge ABD ve İsrail’in hegemonyasındadır. Libya yıkılmıştır. Mısır çoktan beri Cemal Nasır’ın Mısır’ı olmaktan çıkmış, İsrail-ABD ekseninde yerini almıştır. Suriye’nin artık bölgede söz hakkı kalmamıştır. Ve Türkiye tarihinin en ağır ekonomik krizini yaşıyor, ülke mafya gruplarının iç savaşına şahit oluyor ve AKP-MHP İttifakı yıkılmanın eşiğinde bulunuyor.

“Dananın kuyruğu Kıbrıs’ta kopacak” teşhisi, aşağı yukarı bu analizin sonucudur ve artık bölgenin güncel gelişmesine dönüşmüştür.

Türkiye’den Kuzey Kıbrıs’a göç ettirilen Türk nüfusu, Bahçeli’nin konuşmasını duyduğu anda, eminim ki, dehşete düşmüştür. Çünkü bu ahali şu anda Türkiye’deki asgari ücretin dört katını almakta ve ilhak gerçekleştiğinde dört kat fakirleşeceğini bildiği için, yüzünü Türkiye’ye değil, AB üyesi Kıbrıs Cumhuriyeti’ne çevirmekte, dünyada Erdoğan’dan başka kimsenin tanımadığı KKTC yerine Federatif Kıbrıs Cumhuriyeti’nin, yani Avrupa Birliği’nin vatandaşı olmayı hayal etmektedir. Ağızlardaki milliyetçilik ya da Anavatan Türkiye aşkı, emekçinin cebinde bir TL bile etmemektedir. Kuzey Kıbrıs seçimleri bu sosyo-ekonomik kanunu bir kere daha doğrulamıştır.

Şu anda Türk devleti Bahçeli’nin çizgisiyle, Kuzey Kıbrıs “davasını” kaybetme ihtimali arasına sıkışmış bulunuyor. “Dananın kuyruğu” yakın bir gelecekte kopacaktır. Kuzey Kıbrıs, ya yeni bir savaşla ilhak edilecek ya da kaybedilecektir. Kaybetmemek için girişilirse, savaş Türk devletinin kaybetmesiyle sonuçlanacaktır.

İmralı ve Kandil bu aşamada bu krizden çıkışın yolunu göstermiştir. 60 milyonluk Kürt halkıyla 70 milyonluk Türk halkının tarihi kardeşliği canlandırdığı gün, öyle bir barışçı güç ortaya çıkacaktır ki, Türkiye hem Kıbrıs Cumhuriyeti’ni, hem de Suriye Cumhuriyeti’ni ABD-İsrail’in hegemonyasında Üçüncü Dünya Savaşı’nın askeri üsleri haline getirmesinin önüne yenilmez bir set çekecektir. Federal Kıbrıs ve Federal Suriye devletleri bölgede barış etkeni haline gelecektir. Türkiye her türlü hegemonyacı hayallerden vazgeçerek ya böyle bir çözüme “evet” diyecek ya da sonu belirsiz maceralara sürüklenecektir.

O halde şu son günlerde yaşanan gürültü neyin nesidir? DEM Parti’ye yönelik saldırılarla, TBMM Komisyonunu felce uğratma yeltenişinin amacı nedir? Erdoğan Komisyon çalışmalarını uzattıkça uzatmakta, CHP içine yuvalanmış İttihat geleneğinin uzantısı maceraperestler TBMM’de kurulan masayı tekmelemekte, böylece Türkiye, Başkan Apo’nun verdiği “son şansı” bozuk para gibi harcamaktadır.

Sözcü yazarlarından emekli general Babüroğlu, Türkiye’nin tarihindeki en büyük tehditlerle karşı karşıya olduğunu söylüyor ve ardından susuyor. Bu tehditlere karşı ne yapmalı sorusuna cevabı yok. Çok iyi biliyor ki, bugünkü dünya durumunda Türk devletinin ordusu kendi başına bu tehditlerle başa çıkamaz. Tehdit eden NATO’ya, İsrail’e karşı Rusya-Çin ekseni Babüroğlu da bilir ki, alternatif bile değildir.

O halde?

O halde Sözcü Gazetesinde Türk-Kürt kardeşleşmesine, 120-130 milyonluk savaş karşıtı iki halkın ittifakına karşı düşmanlık, Türkiye’nin çıkarlarına karşı düşmanlık olduğu için, bu kirli ajitasyona son verilmeli, Yılmaz Özdil adlı provokatörün hem DEM Parti’ye, hem de CHP’ye yönelik kışkırtmalarından her yurtsever Türk aydını uzak durmalıdır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.