Vesayet ve savaş

Suat BOZKUŞ yazdı —

  • “Dış güçler”e güven vermek için batmış ekonominin yönetimini Mehmet Şimşek ekibine devreden Erdoğan, güvenliği de NATO’culara bırakmış görünüyor. Böylece her alanda vesayet bekçiliğine devam edilecek demektir.

Dünya sanki bir mayın tarlasına dönmüş durumda. Her an, her yerde bir çatışma patlak verebilir. Varlık gerekçesi olarak SSCB’yi ve Varşova Bloku’nu gösteren NATO devletleri, her ikisinin de dağılmasından sonra mantıken NATO’nun varlığına son vermeleri gerekirken, tam tersi bir yöne girdiler. Hem NATO’yu daha çok güçlendirdiler hem de bütün Doğu Avrupa devletlerini NATO üyesi yaptılar. Bu da yetmedi Ukrayna’yı da fiilen NATO üyesi yaptılar.

Artık NATO sadece Kuzey Atlantik Savunma Örgütü değildir.

Sıra İskandinav ülkelerine geldi. Finlandiya ve İsveç de NATO üyesi olma yolunda.

Son toplantısında aldığı kararlarla Rusya ve Çin’i de hedef aldığını resmen ortaya koymuştur. Vilnius zirve belgesinde formüle edildiği şekliyle NATO’nun kendi iradesini tüm dünyaya dayatma iddiası çılgınlık sınırındadır. Ancak bu, köşeye sıkışmış bir egemen sınıfın çılgınlığıdır. Bu da bir dünya savaşı demektir.

Türkiye, İkinci Paylaşım Savaşı’ndan sonra, soğuk savaş denen uzun yıllar boyunca Varşova Bloku’na karşı NATO’nun ileri karakolu olmuştu. Bu konumunu kullanarak NATO şemsiyesi altına girmiş ve böylece hem askeri yardımlardan faydalanmış hem de komünizme karşı güvencede olduğunu zannetmiştir. Şimdi Varşova Bloku ve SSCB dağıldığına göre NATO’da niye kalıyor? Kalmak bir yana niçin konumunu güçlendirmeye çalışıyor?

Erdoğan’ın Yeni Osmanlı ve Hilafet rüyaları boşa çıktıktan sonra, düne kadar düşman ilan ettiği BAE, Suudi Arabistan ve Mısır ile ilişkilerini yeniden geliştirmesi, Suriye ile de aynı çabayı göstermesi, NATO ve AB paralelinde yeni ataklar olarak dikkati çekiyor.

Bunlar sadece para bulma çabaları değildir. Aynı zamanda İslam aleminde lider olamasa da etkili olma çabalarıdır. Günümüz şartlarında bütün ileri kapitalist devletlerin uykusunu kaçıran yığınsal göçe karşı en öndeki karakol Türkiye olmuştur. AB devletleri adeta Türkiye’ye haraç vererek ilticacı akınını durdurmasını istiyor. Türkiye de onları hem tehdit ederek haracı artırmaya hem de Kürtlere karşı onların desteğini almaya çalışıyor. Libya’da çatışmalar başladığında NATO’nun burada ne işi var diye itiraz eden Erdoğan, çatışmalar Suriye’ye de sıçrayınca ani bir değişiklikle Amerika’ya “Siz havadan, biz karadan Şam’a kadar girelim” önerisinde bulunmuştur. Uluslar arası arena her zaman bir aç kurtlar sofrasıdır ve zayıf düşeni yerler.

Erdoğan iktidarının ilk yıllarında her alanda reformlar vaat ediyor ve açılım üstüne açılım ilan ediyordu. Ancak 2013 sonrasında attığı bütün reformcu adımları yarıda bırakıp tam tersine statükoyu ve vesayeti savunmaya girişti. Vesayet sisteminin gözü kapalı muhafızı oldu. Bu amaçla kendi partisinin bölünmesini bile göze alıp Ergenekoncularla, MHP-BBP, YRP, Sian Oğan ve Hüda-Par hatta İP ile bile birleşti.

İşte seçimlerden sonra batağa saplanan ve her gün yeni bir zam yağmuru ile ayakta kalmaya çalışan Erdoğan, dış politikada da U dönüşü yaparak iktidarını sürdürmek istiyor. Hem para için hem de siyasal destek için başka seçeneği yok.

Çakma darbe destekçisi dedikleri bütün ülkelerle, BAE-Suudi Arabistan ile para için can ciğer-kuzu sarması oldular. Sisi ile zaten kardeşler. Esat evet dese ona da "Kardeşim Esat" diyecekler ama Esat da telefonlara çıkmıyor. "Önce işgal kuvvetlerini çekin" diye haber salmış.

Erdoğan, Kürtlerle anlaşmak ve kirli savaşa son vermek yerine, dünyadaki kargaşadan da yararlanarak Kürtlere ve tüm emekçilere diz çöktürmek için işgali, savaşı, katliamları sonuna kadar sürdürmekte inat ediyor. Bu amaçla Kürtlere karşı bütün “dış güçler”le her türlü ittifakı yapıyor. Bu da savaşı uzatıyor ve çıkmaza sokuyor.

Vesayet rejimiyle kirli savaş iyice birleşip kaynaşmış bulunuyor. Bu kirli ittifak parçalanmadıkça çözüm ve demokratikleşme olmayacaktır.

“Dış güçler”e güven vermek için batmış ekonominin yönetimini Mehmet Şimşek ekibine devreden Erdoğan, güvenliği de NATO’culara bırakmış görünüyor. Böylece her alanda vesayet bekçiliğine devam edilecek demektir.

 

 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.