Yeni gelişmeler

• Yeni dönemi kavramakta zorluk çekenler endişeye ve korkuya kapılabilir. Ama bütün bunlara rağmen zamanı gelmiş olan değişimi hiçbir güç durduramaz, geciktiremez ve engelleyemez.

Sayın Öcalan’ın “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”ndan sonra hızlı gelişmelere tanıklık ediyoruz. PKK’nin 12. Kongresi ve aldığı kararlar yeni bir tarihi dönemi başlatmıştır. Her sabah yeni bir gelişmeyle karşılaşıyoruz. Boşuna “Gün doğmadan neler doğar” dememişler.

Yenilik dönemleri her zaman önce bir tedirginlik ve kuşku yaratabilir. Yeni dönemi kavramakta zorluk çekenler endişeye ve korkuya kapılabilir. Ama bütün bunlara rağmen zamanı gelmiş olan değişimi hiçbir güç durduramaz, geciktiremez ve engelleyemez.

Bahçeli’nin son çağrısında bütün partilerin temsil edileceği 100 kişilik bir komisyon öneriliyor. Konunun detayları önemli değildir. Esasen TBMM’nin tümü bir çözüm komisyonu gibi çalışmalıdır. TBMM, ülkenin en önemli sorununu çözmedikten-çözemedikten sonra ne yapabilir ki?

Bu açıdan, “sorunun çözümü bu dönem bitmeli” derken bayram tatili, yaz tatili vb. düşünürsek vakit yetmez. Bu nedenle TBMM bir karar alarak, bu konu yasalaşana kadar tatil yapmadan çalışmalı ve sorunu çözüm yoluna koymalıdır. Bu çalışmaların verimli olması ve hızla yürümesi için olmazsa olmaz bir konu da Sayın Öcalan üzerindeki bütün kısıtlamaların kaldırılması ve medya ile halk ile ilişki kurmasının önündeki tüm engellerin kaldırılması şarttır. Bu arada hasta ve yaşlı tutsakların serbest bırakılması, kadın ve işçi cinayetlerinin durdurulması acilen temin edilmelidir. Yol haritası kadar yol temizliği de gerekir. Bazı sorunların çözümü zaman alsa da öncelikle halka güven vermek için ön adımların atılması da şarttır.

Türkiye siyasetinde konuyu sürüncemede bırakmak, zamana yayıp çürütmek için “Komisyona havale etmek” deyimi kullanılır. Ama bu defa o anlamda değil, sorunun çözüm yoluna girmesi için farklı görüşleri, eleştirileri dikkate alacak ve ortak çözümü formüle edecek bir komisyona ihtiyaç vardır.

TBMM bir bütün olarak bu soruna yoğunlaşıp çözebilir mi?

Bu soru bile anlamsızdır. Esasen TBMM’nin görevi zaten budur. Bugüne kadar güvenlikçi-ez-çözcü, inkarcı-imhacı, tek tekçi zihniyet yüzünden iç kanama sürmüştür. Tartışma, müzakere ve çözüm yoluna girilirse sorunların çözümü hızla gerçekleşecektir.

Türkiye tarihi boyunca farklılıkları ezmek ve bastırmak için sarfedilen maddi-manevi kaynaklar halkların refahı ve de barışçı ilişkiler için sarfedilirse kısa zamanda büyük bir atılım yapılabilir. Savaşa-silahlanmaya harcanan kaynaklar gençliğin eğitimine, halkın refahına harcanırsa hızla ekonomik-toplumsal gelişmeyi sağlayacaktır. Savaş halinde bile Türkiye’nin pazarı haline gelmiş olan Suriye, Irak ve Kürdistan barış şartlarında büyük bir ivme kazanarak Türkiye ekonomisiyle bütünleşecektir. Bu belki Türkiye’nin bugüne kadar savaşla yapamadığını barışla yapması anlamına gelecektir. Ama bunun kimseye bir zararı olmayacağı gibi herkese de faydası olacaktır.

Cumhuriyetin birinci yüzyılında hep zulme ve ihanete maruz kalmış olan Kürt halkının ve tüm ezilenlerin yapılan vaatlere hemen kanması mümkün değildir. Ama savaşın sürgit devam etmesi de kimsenin çıkarına değildir. Bu nedenle örgütsüz ve kendiliğinden bir şey de olmayacağından halkların yeni paradigma doğrultusunda hızla örgütlenmesi ve tüm potansiyelin barışçı siyasete kanalize edilmesi gerekiyor.

DEM Parti ve tüm demokratik oluşumlar yeni süreçte bir araya gelebilirse sürecin başarısını temin edeceklerdir. Sürecin garantisi de budur.

PKK kendisini feshettiğine göre artık “Terör örgütü üyesi olmasa da terör örgütü lehine faaliyet gösterenler üyeymiş gibi cezalandırılır” gibi zulüm yasalarının bir geçerliliği kalmamıştır. Bu sopa ile insanları korkutup susturmak ve cezalandırmak da olanaksızdır. O zaman bu maddelerden zindanlara tıkılan siyasetçi ve aydınların da derhal bırakılması gerekir.

Tabii ki bunlar yönetenlerin keyfine bırakılamaz. Halkın bu talepler doğrultusunda mücadeleyi yükseltmesi şarttır.