14 Temmuz ruhu ve silah bırakma eylemi

Hüseyin GEDİK yazdı —

  • Barış ve Demokratik Toplum hedefiyle 11 Temmuz’da sembolik silah bırakma eylemi, ölüm orucu eylemcilerinin hedefine farklı bir kulvardan varmadır.  Hayri arkadaşın dile getirdiği sözün ruhu İmralı zindanında kaleme alınmış yeni bir manifestoda tekrardan can buluyor.

“Tüm insanlığın özgürlüğü ve mutluluğu için omuzdan düşmeyi göze almış bir başın üzerinde egemen hiçbir güç yoktur.” 

Kürtler açısından geleceğin en belirleyici ve yol gösterici kilometre taşlarından biri olan Diyarbakır Zindanı ölüm orucu direnişinin 44. yıl dönümü, sembolik silah bırakma eylemine denk günlere gelmesiyle yeni bir anlam kazanmıştır.  

Diyarbakır zindanında, çıplak bedenleriyle direnerek tarih yazan büyük ölüm orucu eyleminin önderi Mehmet Hayri Durmuş yoldaşın kendisine ait bir sözü belki de ilk kez gün yüzüne çıkıyor. Çıkmışsa da en azında ben bilmiyorum.

“Tüm insanlığın özgürlüğü ve mutluluğu için omuzdan düşmeyi göze almış bir başın üzerinde egemen hiçbir güç yoktur” sözü, Önder Apo’nun İmralı zindanında geliştirdiği yeni dönem manifestosu için yol gösterici ve kısa özeti gibidir.

Büyük eylem sahibinin sözü gerçekten de büyük bir anlam taşıyor. Bu direniş geleneğinin ardıllarına yeni mücadele döneminin yol haritası, bir nevi kılavuzu gibidir. Barış ve Demokratik Toplum çağrısına nasıl yaklaşılması gerektiğini belirleyen en veciz ifadedir.

“Tüm insanlığa özgürlük ve mutluluk” istemek demokratik topluma ve sosyalizme işarettir. Aynı zamanda enternasyonal bir bakış açısıdır. Enternasyonalizmin dayanışma ruhunu, mücadele azmini, eylem anlayışını göze alarak bedel vermeye hazır bir duruşu sergiliyor. İnsanlık için kurulan özgürlük hayalinin gerçekleşmesi önünde hiçbir engelin tanınmadığını ve tanınmayacağının keskin bir ifadesidir.

“Omuzdan düşmeyi göze almış bir baş” belirlemesi, ulaşılan düşünce gücünün, bilinç düzeyinin en üst seviyede, zirvede kararlaşmasıdır. Hiçbir tereddütte, ikircikliğe, kaygıya, kuşkuya yer vermeyecek kadar bir netlik kazanmasıdır. Öyle bir baş ki, halkların ve tüm insanlığın mutluluğu için omuzdan düşmeyi göze almıştır. Geleceğin zaferine inanmışlık, adanmışlık, bağlılık ve en önemlisi de sahip olduğu düşüncenin planlayıcısı, pratik uygulayıcısı, eylemcisi ve önderi olarak kendisine son derece güvenmenin en üst aşamasında seyretmesidir.

Özgür düşünen bir baş, eğer omuzdan düşmeyi göze almışsa onun üzerinde “hiçbir egemen güç yoktur” tanımlaması büyük bir iradenin sahibi olduğunu göstermektedir. Gerektiğinde, hemen her koşul altında direnişin kazanacağına şartlanmadır. Düşmanla arasındaki aşırı güç dengesizliğine rağmen, hiçbir imkana sahip olmadan, şartlar ve koşullar aleyhinde de olsa, çıplak bedeniyle insanlık onuruna sahip çıkacağını, zindanın karanlık dehlizinde olsa bile ışık saçacağının nişanesidir.

Mehmet Hayri Durmuş, Diyarbakır zindanında, ağır işkence koşullarında kendisini yargılayanlara karşı mahkemede ölüm orucu eylemine başlama kararı alması, sarf ettiği bu anlamlı cümlenin gereğini yerine getirmiştir.

Zindanın bilge dervişi Hayri yoldaş, sadece kendisi değil, kendisiyle birlikte yürümek isteyenlere, nasıl bir yolda yürünmesi gerektiğini de göstermiştir. Kemal Pir, Akif Yılmaz ve Ali Çiçek’le birlikte altı kişi daha derken kısa sürede Diyarbakır zindanı direnişin kalesine döner. Evet, özgürlük tutkunu bir başın yüreğini de cesaretini de en umulmadık yerde ve zamanda, ince hesaplanarak, son derece bilinçli ve planlı bir strateji temelinde, dahice ortaya koymuştur.

Diyarbakır Zindanında, 1982 yılı 14 Temmuz sıcağında, ölüm orucu eylemini başlatan Hayri yoldaşın şehadet yıl dönünde yepyeni bir mücadele sayfası açılmıştır. Yeni bir aşamaya geçilmiştir. Barış ve Demokratik Toplum hedefiyle 11 Temmuz’da sembolik silah bırakma eylemi, ölüm orucu eylemcilerinin hedefine farklı bir kulvardan varmadır.  Hayri arkadaşın dile getirdiği sözün ruhu İmralı zindanında kaleme alınmış yeni bir manifestoda tekrardan can buluyor.

“Tüm insanlığın özgürlüğü ve mutluluğu için omuzdan düşmeyi göze almış bir başın üzerinde egemen hiçbir güç yoktur” şiarını bayrak edinerek yol yürümek isteyenlerin pusulası ve koordinatları bu söz de gizlidir. Anlam verdikçe, anlamlandırdıkça başarı ve zafer kendiliğinden gelecektir.

Silah bırakmanın rotasını ölüm orucu eylemcileri çok önceden çizmiş gibidir. Çıplak bedenleriyle mücadele ederek Kürdistan devrimine büyük yol aldıranların ardılları, bugün daha donanımlı, daha örgütlü, imkanları daha fazla, şartlar ve koşulların daha uygun olduğu bu dönemde düşünce gücüyle, siyasetle daha büyük başarılara yol aldıracakları muhakkaktır.

 İmralı zindanında vücut bulmuş demokratik toplum manifestosu da en umulmadık bir anda, hiç kimsenin tahayyül edemediği bir yöntemle ortaya çıkmıştır. Tıpkı Diyarbakır ölüm orucu eyleminin kararlaşmasına benzer aşamaların devamı gibidir.  Uçurumun kenarında kanatlanmanın en iyi örnekleridir. Her şeyin bittiği anda yeni bir başlangıcın yapılmasıdır. 

Demokratik toplum hedefine ulaşmak, tüm insanlığın özgürlüğü ve mutluluğu için omuzdan düşmeyi göze almış bir baş, her türlü engeli aşarak yol almaya devam edecek ve mutlaka menzile ulaşacaktır. Bu bir rivayet değil, Diyarbakır zindanında test edilmiş, sınanmış ve doğruluğu ispatlanarak başarı sağlamış bir deneyimdir.

Hayri arkadaşın bu sözü yeni döneme bir çağrı olarak algılanması ve gereklerinin yerine getirilmesi, anılarına bağlılığın bir gereğidir.

Hiçbir egemenliği tanımadıklarını şehadetleriyle ispatlayan ölüm orucu direnişlerini bir kez daha saygıyla selamlıyoruz.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.