Ağaca toprağa suya ormana kurda kuşa ağıt

İlham BAKIR yazdı —

  • "Erkekler susar zulüm karşısında, ama kadınlar asla susmazlar. Ağlarlar, çığlık atarlar ve ağıt yakarlar, ama asla susmazlar.” İşte bu kadınlar da susmuyorlar devletin bu zulmü karşısında.

Kadınların ağıtları yeri göğü inletiyor. Kaybettiklerine, bir daha geri dönmeyeceklerin acısına isyanları, acı çığlıkları göğe yükseliyor bu ağıtlardan. Ağıt yakanların acı çığlığına direniş sloganları eşlik ediyor. Ağıtlar göğe yükseliyor. Ağıtlarla direniyor kadınlar. Aysel Doğan “ Kendini Doğuran Kadınlar” belgesel filminde şöyle diyordu ağıtlar için. “Ağıtlar kadınların direnişidir. Erkekler susar zulüm karşısında, ama kadınlar asla susmazlar. Ağlarlar, çığlık atarlar ve ağıt yakarlar, ama asla susmazlar.” İşte bu kadınlar da susmuyorlar devletin bu zulmü karşısında. Kuru kavruk yüzlerinde çorak susuz topraktaki yarıkları andıran kurumuş, çatlamış dudaklarından ağıtlar yükseliyor göğün gaz bombasıyla bulanmış dumanlı yüzüne. Acı var, yas var, keder var, çaresizlik var, direnişe ve mücadeleye, adalete çağrı var, isyan var bu ağıtlarda. Bütün tarih boyunca ağıt yakanların ağıtının içinde taşıdığı ne varsa, var bu ağıtlarda. Ama en çok devletin zulmünün, bu zulmü onlara niye reva gördüğünü anlayamamanın şaşkınlığı var, sitemi var bu ağıtlarda.

Hayır, bu ağıtların yakıldığı yer, her gün ormanların yakıldığı, gencecik insanların kesilmiş bir fidan gibi toprağa düşürüldüğü, yaşamlarından zulmün, dudaklarından ağıtların hiç eksilmediği kadınların yaşadığı Kurdistan coğrafyası değil. Türkiye’nin taa batısında, en batısında ünlü tatil beldesi, deniz, kum ve güneşine akın akın turistin aktığı tatil beldesi Marmaris’in kenarındaki Akbelen ormanlarından yükseliyor. Yoksa Kurdistan köylüsünün şaşırmayacağı bir tek şey vardır bu yaralı göğün altında, o da devletin kadim zulmüdür.

Muğla, Marmaris- Akbelen ormanlarında, devletle, iktidarla iş tutan, talan ve yağma yapan bir şirket, maden arama faaliyetlerini genişletmek için ormanları kesiyor acımasızca. Köylüler, bu yağmacı şirket ve talancı iktidar ortaklığına karşı iki yıldır direniyorlar, kesilecek ağaçların altında nöbet tutuyorlardı. Yeni bir seçim zaferi kazanmış olsa da yağma ekonomisinin ülkenin maliyesinde yarattığı kara delik, bu galibiyeti iktidar için bir Pirus zaferine dönüştürmüş durumda. Zamları, vergileri yoksul halkın üzerine bir yağmur gibi yağdıran iktidar bir yandan da dağdan denize, ormandan yaylaya ne varsa satıyor, yağmalıyor zaferinin bir yenilgiye dönüşmemesi için.

İşte bunca vergiye, bunca zamma şaşırıyor Türkiye insanı, tıpkı Akbelen köylüsünün ormanının peşkeş çekilmesine, kesilmesine yakılmasına şaşırması gibi. Öyle ya devlet onların devleti, değil mi? İnsanın devleti, kendi insanına böyle zulmeder mi? Ece Ayhan’ın “Meçhul Öğrenci Anıtı” şiirinde söylediği gibi “Devlet Dersinde öldürülmenin” şaşkınlığını yaşıyor Anadolu köylüsü, şehirlisi, öğrencisi, esnafı. Hep yanında saf tuttuğu, “Allah zeval vermesin” diye dua ettiği devletle kurduğu ilişkinin aslında bir öldürülme dersi olduğunu yeni yeni fark ediyor.

Kürt’ün yakılan, kesilen ormanına; yakılan, boşaltılan köyüne; Kürt’ün öldürülen, kemikleri bir torba içinde babasına teslim edilen çocuğuna yaktığı ağıtı duymazdan gelenler, şimdi maruz kaldıkları devlet zulmüne ağıtlarla direnmeye çalışıyorlar. Terörle mücadele adı altında şehirde, köyde, dağda, tarlada, sokakta, evinde Kürt’e reva görülen zulmün şimdi aynı gerekçeyle kendilerine yönelmesinin şaşkınlığını yaşıyorlar. Doğasını, ormanını, ağacını, kuşunu, suyunu, toprağını korumak için verdiği direnişe terör damgası vurulmasının, vatan hainliğiyle suçlanmanın şaşkınlığını yaşıyorlar. Öyle ya, hepsi de en az kendilerine saldıran jandarma kadar, jandarmaya bu emri verenler kadar vatanseverlerdi.

Türkiye halkı, Ermeni’ye, Kürt’e, Süryani’ye, Rum’a, gayrimüslime uygulanan zulmün binde birine bile denk gelmeyen zulüm karşısında şok yaşıyor, travma geçiriyor. Bu zulüm daha da büyüyecek. Zamla, vergiyle, ormanının, denizinin, suyunun, toprağının talanıyla daha da büyüyecek. Bu zulme karşı direnmeye çalıştıkça bedenine, ruhuna devletin çıplak şiddeti daha fazla yönelecek. Ya bu coğrafyanın bütün ötekileri gibi aslında devletin gözünde kendinin de bir öteki olduğunu, parya olduğunu anlayacak ve bütün ötekilerle bir direnişte buluşacak ya da yaktığı ağıtı sadece kendinin duyduğu bir yalnızlıkta kaybolacak.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.