Şarkılar söyledik, Sipan üzerine
İlham BAKIR yazdı —
- Belki de hiçbir Kürt şairi Arjen kadar dağlara sığınmamış, dağlardan beslenmemiş, kimsenin sözcükleri onunki kadar dağlaşmamıştır.
Me, lome nekir ji wan / Na na, û ne ji yekî! / Navê lawê xwe kiribe Sîpan, kurdekî / Me lîland,Loma, bi Sîpan in stranên me/Ka bistrê, heyran!
Gabar, Cudi, Bagok, Sipan, Herekol, Zagros, sizler şahitlik ettiniz, sırtı yere gelmedi kavgada sizleri kendine ad kılan binlerce kahramanın. Bu dağlar ne zaman kahramansız kaldı, ne zaman kavgasız. Tarihin hangi deminde yiğitler gezmedi bu dağlarda, hangi deminde bu dağlar sırt vermedi, yol olmadı, yoldaş olmadı. Bu dağların hangi çiçeğinin kırmızısına Kürt’ün kanı vermemiştir rengini. Hangi taşının altında sevdasını, hasretini kalbine gömmüş bir oğlunun bir kızının ruhu, bedeni saklı değildir.
Dağlar “rûspî”sidir Kürtlerin Arjen Arî’nin dediği gibi.
“Ev Nemrûd e / Ev Agirî ye/Ev Sîpan e / Kîjan e nerûspî heyran / Bêrûmet kî ji van e? Bu Nemrut’tur / Bu Ağrı’dır/Bu Süphan’dır / Bunlardan hangisi bilge değildir (diğer anlamıyla yüzü ak, başı dik) Bu dağlardan hangi biri kıymetsizdir bir diğerinden.”
Tanrı ile hasbıhal eden engin doruklarında, kurumuş sevdalı dudaklara su taşır gibi çatlayan topraklara su taşıyan derin vadilerinde, düşmana tuzak, yiğitlere kucak derin uçurumlarında Kürt’ün bütün serencamını biriktiren bu dağların emzirdiği bir şairidir Arjen Arî. Tıpkı bu dağlar gibi Arjen de halkının “rûspî”sidir. Hem bilgesidir, halkının tüm acılarını yüreğinde demleyen, demlediği acılardan hem tevekkülü hem direnişi terennüm eyleyen. Hem halkının yüz akıdır hiçbir sözcüğü düşmana, namerde, zalime boyun eğmeyen.
Dağ köylerinde anlatılan bir destan
Bir namlunun ucunda fırlayan bir mermi gibidir her bir sözü bir isyan, en ücra dağ köylerinde anlatılan bir destan, sevdalı yüreklerde dolaşan bir stran. “Me, lome nekir ji wan / Na na, û ne ji yekî! / Navê lawê xwe kiribe Sîpan, kurdekî / Me lîland,Loma, bi Sîpan in stranên me/Ka bistrê, heyran! / Onlara bir sitemimiz yoktur / Hayır, hayır bir tekine bile / Oğlunun adını Sipan koymuşsa bir Kürt / Şarkılar söyledik, bu yüzden şarkılarımız Sipan üzerine / Hadi şarkılar söyleyelim sevgili.”
Halkının yaşadığı bütün acıları içinde biriktiren, tüm hücrelerine kadar halkının ağrısıyla ruhu ve bedeni sızlayan Arjen Arî’nin bedenine musallat olan kanser hastalığı, yurdunu işgal eden kolonyalistler gibidir. Asla boyun eğmez bu hastalığa, halkının diline, halkının sözüne, özüne düşman sömürgecilere boyun eğmediği gibi. Bedenini parça parça kemirir, sömürür hastalık. O bedenindeki hastalıkla savaşırken bile aklı her daim halkının çocuklarındadır. “Li şevên şemalê, dengê zarokên min di xewnê de tê / Kuzeyin gecelerinde, çocuklarımın sesi rüyama gelir.” O çocuklar senin rüyalarını gerçek kılacak Arjen, bunu en iyi sen bilirsin. Kargaburunlu keskin bir Kürt hançeri gibi umudu en iyi sen bilersin.
Arjen’in şiirleri de sürgüne gitti
1956 yılında Nusaybin’e bağlı Çalê köyünde doğar şair Arjen Arî. Edebiyata, şiire, öyküye, romana gönül veren pek çok Kürt gibi kendi dilinden uzak, sözcüklerinin sürgün olduğu başka bir dille Türkçe ile alır edebiyat eğitimini. 1979 yılında Diyarbakır Eğitim Enstitüsü Türkçe bölümünü bitirir ve ilk şiiri aynı yıl Tîrêj dergisinde yayınlanır. İlk basılı şiirinin ise öğrenci iken arkadaşlarının yazıp bastıkları bir bildiride yer aldığından söz eder Arjen Arî. İlk basılı şiirinin bir bildiride olması tesadüf değildir. Arjen’in, kısacık ömrüne sığdırdığı tüm şiirleri halkına yapılan zulme karşı yazılmış bir başkaldırı bildirisidir aynı zamanda. Yazdığı şiirlerle birlikte Nusaybin’de gözaltına alınan Arjen, daha sonra kendisi serbest bırakılsa da şiirleri, çocukları gibi sevdiği sözcükleri tutsak kalır düşmanın elinde.
Sonrasında 12 Eylül askeri darbesinin karanlık zulmü çökerken Kürt halkının üzerine bütün ağırlığıyla, Kürt’ün dili kökünden kopartılmak istenirken, Diyarbakır 5 Nolu Zindanı Kürt’ün direniş kalesine dönüşürken Arjen’in şiirleri de sürgüne gider. Arjen dağların doruğuna çıkarıp, büyütüp zirveleştirmek üzere yurtdışına çıkarır sözcüklerini. Şiirlerini İsveç’te sürgünde çıkan Tîroj, Rewşen, Gulistan, Nubihar, Kevan, dergilerinde yayınlar. Başurê Kürdistan’da çıkan Peyv, Karwan, Nûbûn, dergileri de Arjen’in şiirlerine ev sahipliği yapar.
Şiirlerini sürgünden öz yurduna geri getirdi
Oğullarından kızlarına, yaşlılarından çocuklarına, dağlarından ovalarına, yağmur damlalarından ırmaklarına varasıya Kürdistan’ın her varlığının en ağır bedelleri ödeyerek, Kürtçe bir tek sözcüğü özgür kılmak için ölümüne direnerek yarattığı koşullarda Arjen Arî, şiirlerini sürgünden öz yurduna geri getirdi. Kürdistan’ın dağında taşında, yolunda ovasında bir yiğit süvari gibi dörtnala koşturdu sevdasının, özleminin imbiğinden süzdüğü sözcüklerini. Damla damla biriktirdiği sözcükleri nehir oldu, kitap kitap büyüdü. 2000 yılında "Ramûsana Min Veşartin Li Geliyekî, 2002'de Ev Çiya Rûspî Ne, 2003'te Destana Kawa, 2006'da "Eroûtîka, 2007'de "Bakûrê Helbestê/Antolojiya Helbesta Bakûr" 2008'de “Şérgele” kitapları yayınlandı peş peşe.
Sözcükleri sırtını dağlara yaslar
Arjen Arî’nin her bir şiiri Kürtçenin bir direniş kalesidir. Ahval ne olursa olsun direnişi ve umudu terennüm etmekten geri durmaz şiirlerinde. Onun aklı, vicdanı, hafızası, kurdundan kuşuna, ağacından çiçeğine nasıl eşsiz bir direniş tarihine sahip olduğunu bilir Kürdistan’ın. Direnir sözcük sözcük, umuda sarılır imge imge. “Hêleke min diqutife ji sermê / Çiya keleheke asê, rê asê, dem asê /Hêviya min kulîlka binê berfê / Ha bel bû ha bel bibê / Û berf tê tê /tê ! / Bibare berfê / Li ber xwe bide kulîlkê / Tu ji vê axê yî, ez ji vê axê..! / Bir yanım titrer soğuktan / Dağlar bir aşılmaz kale / Yollar kapalı, zaman kilitli / Umudum karın altındaki tomurcukta / Ha açtı ha açacak / Ve kar yağıyor durmadan / Yağıyor / Sen yağmaya devam et ey kar / Sen diren ey tomurcuk / Ben bu topraklardanım, sen bu topraklardan.” Onun sözcükleri sırtını dağlara yaslamıştır. Sözcükleri, imgeleri, dizeleri yalçın dağların doruklarındaki rüzgarlarda çeliklenmiş, dağların fırtınalarında demlenmiştir. Kılıç kesmez, kurşun işlemez kurduğu anlam dizgelerine. Belki de hiçbir Kürt şairi Arjen kadar dağlara sığınmamış, dağlardan beslenmemiş, kimsenin sözcükleri onunki kadar dağlaşmamıştır.
Ramûsan min veşartin li geliyekî
Adeta dağların doruklarından, derin uçurumlardan emzirmiştir sözcüklerini tek tek. Dağlardan başka dostu olmadığını Kürtlerin bir Arjen’in dizeleri iyi bilir bir de bu dağların özgürlüğe sevdalı yiğit oğulları ve kızları. Arjen en çok bu yiğitlerin hasretini çeker şiirlerinde, dağ kokan, özgürlük kokan, Kürdistan kokan bu yiğitlerin yolunu gözler. Onlar şehirlere insin, dağları şehirlere indirsin, şehirler dağ koksun, özgürlük koksun ister. Sanki bugünü müjdelemek istermiş gibi, seslenir yıllar öncesinden. Savaş bir gün bitecek. O dağ yürekli çocuklar dağlardan inecek. “Ramûsan min veşartin li geliyekî / Ew gelî yan ê elî, yan jî li cûdî/bi têhn dimînin li wir bi hij dimînin ramûsanên min / Şer betal bibin, çek rawestin / Ji çiyan şerker dadikevin / Ezê di nav wan de bim / İleh ileh, tu bê pergî min /Da te himbêz bikim ji dêvla çiyê…/ Gülüşlerim bir vadide saklı / O vadi ya Eli ya Cudi / Orada susamış duruyor hala gülüşlerim. Savaş dursun, silahlar sussun / Savaşçılar insin dağlardan / Ben onların içinde olacağım / Sen illa ki geleceksin yamacıma / Ben seni kucaklayacağım dağların yerine.”
Şimdi, bugün yaşasaydı Arjen, özgür dağlardan şehirleri özgürleştirmeye yürüyen özgür gülüşlü çocukları kucaklayacaktı. Fakat gam yeme sevgili Arjen. Senin şiirlerin dağlardan inen tomurcuk yüzlü çocukların dudaklarında özgürlüğü fısıldayan bir ıslık, yüreklerinde dağlaşmış birer imge. Senin şiirlerinle kucaklayacağız onları. Senin şiirlerinle direneceğiz şehir şehir hep birlikte. Özgür olacak o senin sevdalandığın ırmak akışlı Kürtçe.
