AKP silahlı terör örgütüdür; HDP değil AKP kapatılsın

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Sedat Peker’in son açıklaması rejimin ne yapacağını dehşet verici bir şekilde gözler önüne serdi. AKP 15 Temmuz çakma darbesinden beri silahlanıyor. Soylu AKP Gençlik kollarına sandık sandık “keleş” dağıtıyor.

Ulusalcılar Kürt halkından feci şekilde şüpheleniyor. Yazılarının ve konuşmalarının satır ve laf arasını okuduğunuzda şöyle demek istediklerini hemen anlıyorsunuz: “Bunlar var ya bunlar, nasıl Birinci Dünya Savaşı’nda Araplar bizi sırtımızdan hançerlediyse, Erdoğan ‘çözüm’ vaat etsin, bunlar da bizi sırtımızdan hançerlerler”.

Biden Erdoğan’a “Kürt sorununu çöz” demişmiş. Erdoğan da şimdi yeni bir “çözüm” fırsatı kolluyormuş. Kürtler  de rejimle uzlaşma hazırlığı içindeymiş.

Şu “sırtımızdan hançerlediler” zevzekliğine bir bakalım. Araplar sizi sırtınızdan hançerlemedi. Size, yani sömürgeci Osmanlı’ya karşı ayaklandı. Tıpkı Araplar, Hellenler, Bulgarlar, Arnavutlar, tüm Balkan halkları gibi, Kürtler de sizi sırtınızdan hançerlemediler, Türk devletine karşı ayaklandılar. Ayaklanma sürüyor. Siz sömürgecilikten vazgeçmiyorsunuz, onlar da ayaklanmadan vazgeçmiyorlar.

Daha açık konuşursak, savaş ortamında Türk devleti Kürt halkının, Kürt halkı Türk devletinin düşmanı. Düşmanlar birbiriyle savaşırlar, kim galip gelirse onun dediği olur. Ya bir türlü yenişemezlerse ne olur? Düşmanlar önünde sonunda birbiriyle “uzlaşır”. Bu uzlaşmanın adına da barış denir.

Barış denir denmesine de Kürtlerden şüphelenen ulusalcılar, ortada fol yok yumurta yokken, savaş Kuzey Kürdistan’dan Rojava’ya ve Başur’a kadar yayılmışken, zindanlar Kürtlerle dolup taşıyorken, silahlı mücadelenin alternatifi olan HDP ha kapandı, ha kapanacakken, Biden Erdoğan’ın kulağına yapışmış Türkiye’yi Afganistan bataklığına sürüklerken muhayyel bir “uzlaşmaya” yani Kaf dağının arkasında bekleyen “barışa” kudurgan bir şekilde karşı çıkıyorlar.

Bugünkü rejim, olacak iş değil ama, ansızın “akıllansa”, yeni soğuk savaş ortamında Kürt özgürlük hareketinin bugünle kıyaslanmaz ölçüde yeni uluslar arası ittifaklarla güçleneceğini, Türk devletinin hava üstünlüğünü yok edecek silahlarla donanacağını ve savaşın çok daha dehşetli bir hal alacağını anlasa ve “buraya kadar” deyip, düşmanı olan Kürtlerle “uzlaşmak” zorunda kalsa, Kürt özgürlük hareketi “uzlaşma yani barış yok, savaşa devam” mı diyecek?

Ulusalcı neye karşı çıktığının farkında bile değil. Şöyle kafasını kaşıyıp bir düşünseler Kürt halkını Türkiye’ye karşı ilelebet savaşmaya teşvik ettiklerini anlayacaklar.

Ama anlamıyorlar.

Dar kafalı ulusalcı “vatanının selametini” düşünmüyor, partisinin seçim hesabını yapıyor. Hem HDP’den uzak duruyor, hem de HDP rejimle uzlaşmaya hazırlanıyor diye siyasi dedikodu yapıyor. Bunlar akılları sıra HDP’yi ahlaki açmaza alıp, hiçbir şey vermeden Kürdün oyunu cukkalama peşinde.

Burada duralım. Bu kafayla giderseniz, Kürt halkının deneyimli aklı seçimlerde rejimle de, sizinle de uzlaşmayabilir. Kürdistan kana kesmiş, halkın önderi tecrit işkencesi altında, ne haliniz varsa görün diyebilir. Sizi seçimde rejimle baş başa bırakabilir. Babamın ünlü sözüyle söyleyecek olursam, size şöyle diyebilir: “Ne şaaptın avucuma, ne çalayım yüzüne”…

Ama şunu aklınızın bir köşesine hemen şimdiden büyük harflerle yazın: Diyelim ki seçim olmuş; Sandıklar açılmaktaymış, rejim kaybettiğini anlamış. O zaman Erdoğan ne yapacak?

Sedat Peker’in son açıklaması rejimin ne yapacağını dehşet verici bir şekilde gözler önüne serdi. AKP 15 Temmuz çakma darbesinden beri silahlanıyor. Soylu AKP Gençlik kollarına sandık sandık “keleş” dağıtıyor.

Sizin “keleşiniz” var mı? Erdoğan’ın seçim darbesine karşı, vazgeçtim “keleş”ten, çakınız çakmağınız var mı? Erdoğan’ın bir buçuk milyon sahte oyla kazandığı seçimde Kılıçdaroğlu neden sokağa çıkamadıklarını “çünkü sokaklarda silahlı AKP milisleri vardı” diye açıklamadı mı? Peker AKP’nin “silahlı bir terör örgütü” olduğunu ispat etti. Rejim seçime silahlanarak hazırlanıyor. Parlamenter cıvıklığın manası yok.

Kürtler rejimle uzlaşmaya hazırlanıyormuş.

Boşverin mügalatayı…

Kürt halkı darbe mekaniğini keşfedeli yıllar oldu. Bir seçim darbesi yapıldığı gün, “silahlı terör örgütü AKP milislerinin” karşısında kalaşnikofa “keleş” diyen Kürt özgürlük hareketi darbecileri caydıracak yegane güç olmayacak mı? Beş yıldan beri rejimin alçakça saldırılarına rağmen sokakları terketmeyen HDP’liler seçim darbesine karşı biricik güvenilecek güç değil mi? “Marjinal” dediğiniz sosyalistler bir seçim darbesine karşı tüm ülkeyi “Gezi”ye çevirme yeteneğine sahip en fedakar güç olarak sokakları doldurmayacak mı? Ya kadınlar? Ya başı açık, başı türbanlı, başı tülbentli kadınlar, Cumartesi anneleri?...

O gün geldiğinde kim rejimle uzlaşıyormuş, kim “silahlı terör örgütü AKP’ye, MHP’ye, kontralara” karşı direniyormuş göreceğiz.

Bırakın oy hesaplarını, seçim ittifakı hokkabazlıklarını… “Silahlı terör örgütü AKP-MHP-Ergenekon” faşizmini nasıl yıkacağınızı, umutla beklediğiniz seçimde halkın “kağıttan oyunu” faşist milislerin “silahından” nasıl koruyacağınızı düşünün.

Ve HDP’nin kapatılmasına karşı çıkın, “HDP değil,silahlı terör örgütü AKP kapatılmalı” diye haykırın.

Heyhat! Ne “keleşi” var, ne sokağa çıkacak takati… Bir de “üstünüze afiyet soğuk almışım, sesim kısık” demez mi? Faşizmde parlamenter muhalefet böyle olur erenler…

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.