Almanya’ya Rojava baskısı  

Cafer TAR yazdı —

  • Eğer bütün bunlara rağmen sonuç alamazsa şiddetin dozajını artırarak yeniden olağanüstü hâl ilanı ile hibrit faşizmi, açık faşizme dönüştürerek yollarına devam etmek istiyorlar.

Erdoğan/Bahçeli rejimi dünyanın geri kalanı tarafından, eskiden daha çok Türkiye’nin iç meselesi olarak görülüyordu; fakat rejim artık küresel bir tehdit haline geldi. Doğu Akdeniz’den, Rojava ve Güney Kürdistan’a oradan Kafkasya’ya kadar rejim artık küresel ölçekte barış ve istikrarı tehdit eden bir unsura dönüşmüş durumdadır. 
 
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun Alman mevkidaşına yönelik üstelik İstanbul’da saldırgan tavrı gerçekten rejimin hem içerde hem de dışarda nasıl bir sıkışmışlık yaşadığını hiçbir kuşkuya yer vermeyecek bir biçimde ortaya koydu. 
 
Çavuşoğlu karşısındaki insanın kendilerini ziyaret eden bir kadın bakan olduğu gerçeğini görmemezlikten gelerek; bütün diplomasi kurallarını hiçe sayan bir tutum içerisine girdi. Rejim artık ne uluslararası platformlarda ne de iç kamuoyundan rıza alamıyor. 
 
Peki Çavuşoğlu neden bu kadar öfkeliydi?
Bunun birden çok nedeni var; bunlardan ilki rejim artık Batı ülkelerini göçmenlerle tehdit edemiyor, Avrupa Birliği ve Yunanistan Ege’de ve Meriç nehri üzerinde yasadışı göçü önleyici ciddi tedbirler aldı. 
 
İkincisi her ne kadar kabul etmeseler de Ege’de özellikle havada ve denizde Yunanistan ABD ve Avrupa ülkelerinin desteği ile ciddi bir askeri üstünlük sağladı; olası bir çatışmada kaybeden tarafın Türkiye olacağını artık kendileri de itiraf etmek zorunda kalıyorlar ve bu Türkiye’yi yönetenleri çok öfkelendiriyor. 
 
Havada ve Denizde üstünlüğü Yunanistan’a kaptıran Türkiye Yunanistan’ı kara gücü ile tehdit ediyordu; bunun önünü de ABD özellikle Dedeağaç olmak üzere bölgede kurduğu askeri üstlerle kesmiş oldu. 
 
Bütün bu gelişmeler Türkiye’nin Akdeniz ve Ege’de Yunanistan’la bir çatışmaya girmesini neredeyse imkânsız hale getiriyor. Dünyanın her yerindeki despotlar yeryüzünün en korkak insanlarıdırlar. Erdoğan kaybedeceği hatta güçlerin eşit olduğu bir durumda bile bir çatışmaya girmez. 
 
Türkiye’yi yöneten Mukaddesatçı/Ulusalcı koalisyonun Mavi Vatan yaklaşımı üzerinden daha birkaç yıl bile geçmeden karşılıksız kaldı. Gelinen noktada bırakın Mavi Vatanı bir süre sonra Türk askerinin Kıbrıs’ta kalması bile imkânsız hale gelebilir.  
 
Dolayısıyla Yunanistan Türkiye’yi yönetenler açısından kolay hedef olmaktan çıkmış durumda; bir kez daha Kardak benzeri tiyatrolarla gerici çevreleri etkilemek ve buradan oy devşirmek pek mümkün gözükmüyor.  
 
Erdoğan/Bahçeli rejiminin iç politikada etkisi her geçen gün azalırken; başta HDP olmak üzere muhalefet gün geçtikçe kitleler üzerindeki etkisini artırıyor. AKP işte tam da bu etkiyi kırmak için yeniden Rojaya’ya saldırıyı gündemine aldı. 
 
Bunun için bütün muhataplarından rıza almak istiyor; Alman Dışişleri Bakanı Baerbock’a bu kadar tepkili olmasının nedeni Almanya’nın olası bir Rojava operasyonuna destek vermemesidir. Yoksa bu aşamada ne Osman Kavala davası ne de her şeye rağmen Ege ve Doğu Akdeniz’de yaşananlar Erdoğan/Bahçeli rejimini çok ilgilendirmiyor. 
 
Son günlerde yapılan kamuoyu yoklamaları hem MHP’nin hem de AKP’nin müthiş bir oy kaybı yaşadığını gösteriyor; bunu ne yaparlarsa yapsınlar tersine çeviremeyecekler. Artık cin şişeden çıktı; normal koşullarda iktidarlarını sürdüremezler. Bu onları muazzam öfkelendiriyor.  
 
Tek adam rejimi ülkeyi yönetemiyor; ekonomi, güvenlik, sağlık, sosyal yaşam gibi çok temel konularda Türkiye toplumu çaresizlik içerisinde ve Erdoğan’dan umudunu kesmiş durumda. Bu koşullarda inisiyatif önemli ölçüde muhalefete geçti.  
 
Rejim Rojava’ya saldırarak düzen muhalefetinin yeniden kendisini eleştiremeyeceği bir gündem oluşturmak istiyor. Bununla hem muhalefeti etkisiz hale getirebileceğini hem de Kürtlerin Rojava’daki kazanımlarını gerileteceğini düşünüyor.  
 
Eğer bütün bunlara rağmen sonuç alamazsa şiddetin dozajını artırarak yeniden olağanüstü hâl ilanı ile hibrit faşizmi, açık faşizme dönüştürerek yollarına devam etmek istiyorlar.  
 
İşte Erdoğan/Bahçeli faşizmi tehditle baskıyla herkesi bu siyasetine alet etmek, yok bu olmuyorsa en azından tarafsızlaştırmak istiyor. Türk Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun Alman Dışişleri bakanına öfkesini bu noktadan okumak lazım.  
 
Ayrıca birkaç gün sonra Erdoğan/Putin görüşmesinin ana gündemi de Rojava olacak; fakat bu görüşmeden ne çıkarsa çıksın rejim Rojava’ya saldıracak ve asıl kıyamet ondan sonra kopacak! Nasıl ki DAEŞ Rojava’da yenildiyse Türkiye’de tek adam rejimi de Rojava’da yenilecek ve başta Kürtler ve Türkler olmak üzere bütün bölge halkları rahat bir nefes alacaklar!

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.