Aydınlanmaya ve toplumsallığa sahip çıkalım!

Demir ÇELİK yazdı —

  • HDP’yi ‘terör odak’ı’ diyerek itibarsızlaştıranların asıl amacı Kürt aydınlanmasını engellemek; Kürt statüsünün önüne geçmek, Kürtlerin ulusal demokratik talepler etrafında oluşan toplumsallığını dağıtmak, onları örgütsüz, seçeneksiz, dağınık bırakmak, inkarcı ve katliamcı siyasal sisteme biat eder konumda tutmaktır.

1921 Anayasasını lağveden Türk ulus devletin kurucu iradesi, Lozan antlaşması ile elde ettiği diplomatik başarıyı, 1924’te yeni bir Anayasa yazımına dönüştürdü.

Bu Anayasa ile topluma sınır çizdi, toplumun çoklu kimliğine ve çoklu kültürüne adeta pranga vurulmuş oldu. Herkese Türk, herkese Müslüman diyerek farklı halklar ve inançlar inkâr edildi.

İtiraz eden, dilsel, kimliksel, kültürel ve inançsal taleplerini dile getiren ve mücadele edenler şaki, eşkıya, bölücü ve hain denilerek katliamlardan geçirildiler.

Şark Islahat Planı devreye konularak, farklı kimlikler ve kültürleri katliam ve soykırımlarla ortadan kaldırmaya, hayatta kalanları ise asimilasyonla Türkçü ve Sünni İslam değirmeninde öğütmeye baktı.

Bu vahşi katliam ve soykırımlardan yorgun düşen Kürtler, uzun süre boyunca çaresizlikler içinde bir yol bulmaya çalıştılar. Bu arayış uzun yıllara sarkınca inkarcı, katliamcı zihniyet sorunu hallettiğini düşündü, asimilasyona hız verdi.

1984 atılımı ile birlikte bu suskunluk sona ermiş, siyasal, kültürel, dilsel, inançsal ve kimliksel talepler yüksek sesle dillendirilmeye başlanmıştı.

Kürt aydınlanmasından etkilenen Kürt aydın ve siyasetçileri, 1990 yılında HEP (Halkın Emek Partisi)’i kurarlar. Kürtler ilk kez yasal bir parti üzerinden kendi meşru-ulusal ve demokratik taleplerini dile getirmeye, parlamentarizmin olanakları ile taleplerini toplumsallaştırmaya başlarlar.

HEP ile başlayan bu süreç tekçi, inkarcı ve katliamcı zihniyeti ürkütür. HEP, ÖZDEP, DEP, HADEP, DEHAP, ÖZGÜR Parti ve DTP ‘bölücülük’ yaptıkları, ‘terörün odağı partiler’ oldukları gerekçesi ile kapatıldılar.

Devletin kendi Anayasası ile kuruluşlarına izin verdiği bu siyasi partileri kapatmasının asıl nedeni; bu partilerin demokratik siyaset üzerinden devletin yok saydığı Kürtlerin dilleri, kimlikleri ve kültürleri ile var olduklarını topluma göstermiş olmalarındandır.

Hepimizin Türk, hepimizin Sünni İslam olmadığını bize gösteren bu partiler, Türkçü ezberi bozmuş, başta Kürtler olmak üzere halklar ve inançlar hem varlıklarının farkına varmış hem de haklarının kıymeti ve bilincine erişmenin yolunu açmışlardı.

Yaşanan bu siyasal ve kültürel aydınlanmayı inkarcı, katliamcı zihniyet yok hükmünde görmüş, hukuk diye ırkçı, inkarcı uygulamalarıyla Kürtlere karşı suç pratiğinde ısrarcı olmuştur.

Genelde yüzyıldır, özelde son otuz yıldır farklı olduğunu iddia eden, haklarının gasp edildiğini söyleyip hak talep eden, eşit haklar sahibi vatandaş olduklarını söyleyenler, bu zihniyet tarafından ‘terörist’ denilerek kriminalize ediliyorlar.

Her kim ki dilsel, kimliksel, kültürel ve inançsal taleplerde bulunuyorsa terörist diye yaftalanıyor, düşman hukukuna tabi tutuluyorlar.

Hak mücadelesine öncülük yapan bu partilere, bu nedenle ‘terör odak’ı’ denilerek önce itibarsızlaştırılıp kriminalize edilirler. Sonrasında da siyasal iktidar sahipleri, duydukları siyasi saiklerden hareketle sanki hukuki bir konuymuş gibi kapatma davalarını açtırır, kısa sürede davayı Kürtler ve ezilenler aleyhine sonuçlandırmanın ‘bitmeyen suç pratiği’ içinde olurlar.

Parti kapatmalarla önünü alamadıkları Kürt uyanışını engellemek üzere; askeri, siyasi, diplomatik, hukuk, eğitim, din, medya ve sosyal politikaları devreye koyarlar. Amaç Kürtlerin ulusal demokratik talepler etrafından güç olmalarını engellemektir.

O nedenle 2013 yılında 'çözüm' diye topluma umut pazarlayan iktidar, 28 Şubat 2015’te masayı devirmekle kalmaz; masayı devirenin Kürt tarafı olduğunu söyleme aymazlığında bulunur.

Halbuki ifşa edilen 30 Ekim 2014 MGK’nin ‘çöktürme’ planında özelde Kürt Siyasal Hareketine karşı, genelde Kürtlere karşı yapılması gerekenleri kalem kalem ele almış; topyekûn saldırıda muhalefet ile iktidar, askeri ile sivil bürokrasi Kürt karşıtlığında yeniden dizayn edilmiştir.

Dokunulmazlıkların kaldırılması, milletvekillerinin tutuklanması, belediyelere kayyumun atanması ve belediye eş başkanlarının tutuklanması, Kürtçe tabelalarının yasaklanması, eşbaşkanlık kavramının davalık olması, Gezi ve Kobanê davalarının açılması ve nihayettinde HDP’ye kapatma davasını açma son kırk yılın kazanımlarını darbeleme, Kürt toplumsallığını ve Kürt aydınlanmasını engelleme amaçlıdır.

HDP’yi ‘terör odak’ı’ diyerek itibarsızlaştıranların asıl amacı Kürt aydınlanmasını engellemek; Kürt statüsünün önüne geçmek, Kürtlerin ulusal demokratik talepler etrafında oluşan toplumsallığını dağıtmak, onları örgütsüz, seçeneksiz, dağınık bırakmak, inkarcı ve katliamcı siyasal sisteme biat eder konumda tutmaktır.

Anlaşılacağı üzere HDP üzerinden Kürtlere ve Kürt sorununa yaklaşım tek başına seçime endeksli değildir. Çok daha stratejik olduğu için Cumhur ve Millet ittifak bileşeni partilerin yanı sıra, kendisine ‘sol’ diyen bir kısım ulusalcılar tarafından da HDP ve Kürtler kriminalize edilmekte, ortadan kaldırılması gereken ‘düşman’ görme ortak anlayışında birlikte olmaları söz konusudur.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.