Balistik füzelerle gelen mektup!

Cafer TAR yazdı —

  • Türkiye'nin işgal ettiği Hamran ve Terhin bölgesine balistik füze saldırısı düzenlenmesi ve bu saldırıların çok büyük ihtimalle Rusya veya Rusya etkisindeki bir güç tarafından gerçekleştirilmesi, ulusalcı/Avrasyacı çevrelerde derin bir şaşkınlığa yol açmış durumda.

Her gün harita başında elinde sopa Yunanistan'ı Ege'de, Kürtleri Rojava ve Güney Kürdistan'da nasıl yeneceklerini anlatan sözüm ona stratejik zevat ne diyeceğini bilemez hale geldi. Atılan balistik füze olduğu için menşeyi konusunda çok spekülasyon yapma olanağı da yok.

Bu füzeleri devletlerin onayı olmadan her hangi bir örgütün fırlatma şansı yok; çünkü bunları fırlatabilmek için fırlatma kodlarının onaylanması gerekiyor. Böyle bir onay ise özellikle Suriye sahasında sadece askeri bir süreç olarak işleyemez, aynı zamanda politik bir onay da gerekir. Dolayısıyla muhtemelen bu füzeler devlet başkanı düzeyinde onay süreçlerinin ardından ateşlendiler.

Türk medyası Rusya ile ilişkilere helal gelmesin diye; tartışmayı daha çok Başer Esad üzerinden sürdürmek istiyor; fakat aklı olan herkes bilir ki, Türkiye'ye karşı balistik füze saldırısı en azından Rusya'nın onayı olmadan gerçekleştirilemez.

Kendini kurnaz başkalarını aptal sanan Türkiye'deki faşist blok ve televizyon başında her gün başta ABD olmak üzere bütün Batı'yı Rusya'dan alacağını umduğu destekle dize getiren(!); Nedim Şener, Mesut Hakkı Caşın gibi amigolar bir anda ne diyeceklerini bilemez hale geldiler.

Halbuki onlar ABD ile savaşmaya(!) hazırlanıyorlardı; fakat bir anda işler tersine döndü. Rusya veya en iyi ihtimalle Rusya destekli güçlerden birinin fırlattığı balistik füzelerle vuruldular. Benzer bir durumu 27 Şubat 2020 yılında da yaşamıştık.

27 Şubat'ta saat 17.00 sularında İdlib'de 400 kişiden oluşan Türk mekanize piyade taburu Rus Hava Kuvvetlerine ait iki “Sukhoi Su 34” ve Suriye Hava Kuvvetlerine ait Su-22 savaş uçakları tarafından bombalanmış, sonuç; onlarca Türk askerinin göz göre göre öldürülmüştü.

Saldırı sonrası Türkiye'yi yönetenler ne diyeceğini bilemez hale gelmişlerdi; kimse ne angajman kurallarından ne de bu kadar yıkıcı bir saldırıya karşılık vermekten bahsediyordu. Erdoğan apar topar yanına Hulusi Akar ve Hakan Fidan'ı da alarak Putin'in ayağına gitmek zorunda kaldı.

Rusya Suriye'de onlarca Türk askerini öldürmekle kalmamış; ayrıca olay sonrası ayağına kadar gelen Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı dakikalarca Putin'in kapısında bekletişti. Manzara gerçekten utanç vericiydi; Erdoğan ve ekibi Putin'in kapısında bekletiliyor ve Rus devlet televizyonu bunu sayaç eşliğinde dünya kamuoyu ile paylaşıyordu.

Şimdi yine aynı yerdeyiz ve Türkiye ne yapacağını bilmez bir vaziyette hiç alakasız yerleri bombalıyor. AKP-MHP-Ergenekon faşist bloğu gerçekten zor durumda, başlangıçta sanki bir karşılığı varmış gibi gözüken; yeni Osmanlıcılık, altemperyalizm gibi kavramlar şimdilerde Türkiye'nin başına bela oldu.

Türkiye'de Gülen Cemaati'nin tasfiyesi sonrası yeni ortakları milliyetçi/Avrasyacı/ulusalcı çevreleri memnun etmek, içerde biriken sorunları halka unutturmak için Erdoğan dış politikayı askerileştirmeye çalıştı. Bütün bunlar; dünyaya ayar veren ‘güçlü Türkiye ve büyük lider Erdoğan’ yalanı ile birleşince işler gerçekten büsbütün çığrından çıktı.

Erdoğan öncülüğündeki faşist saldırganlık doğal olarak kendi karşıtını da yarattı, bir süre sonra Türkiye; özellikle ABD ve Fransa öncülüğünde birçok ülkenin katılımı ile kuşatma altına alındı. Öyle görünüyor ki, Erdoğan öncülüğündeki faşist blok her geçen gün daha fazla sıkışacak ve karşılığı olmayan kabadayılıklarından ve iddialarından sesiz sedasız birer birer vazgeçecek.

Aslında Erdoğan sahte reform açıklamaları ile yüzünü Batı dünyasına çevirmek; NATO içerisinde yeniden aktif olmak, S-400'leri Girit modelinde olduğu gibi depoya kapatmak istiyor. Fakat Erdoğan'ın artık eskisi kadar geniş bir manevra alanı yok; buna ne içerdeki milliyetçi/ulusalcı/Avrasyacı ortakları; ne de Rusya izin verir.

Nitekim Erdoğan'ın; NATO ittifakı, ABD ve AB ile ilişkilerini yeniden en azından biraz olsun düzenlemek istediği bir dönemde Putin'in bilgisi ve onayı ile Hamran ve Terhin'e atılan füzeleri Erdoğan'a Putin'in mesajı olarak okumak gerekir!

Bu saldırı ile Putin, Erdoğan'a “eğer bana sırtını dönersen Suriye sahasında sana adım attırmam, seni ve şeriatçı müttefiklerini buradan kuvvet kullanarak kovarım!” mesajı verdi.

Türkiye’deki faşist yönetim, dışarıda gerçekten çok sıkıştı; bunu içerde güçlü bir muhalefetle demokrasi şölenine dönüştürmeliyiz.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.