Bir itiraf ve uyarı

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Hozat’ta orman yangınını halk söndürmek isterken, polis ve ordu nasıl onları önlüyor ve yangının tüm ormanı yakmasını bekliyorsa, Ege’de de böyle bir “bekleme” söz konusudur. Şu anda iç savaş provokasyonuyla karşı karşıyayız. Türkleri Kürtlere karşı kışkırtıyorlar.

Manavgat’ta gözü dönmüş “tosunlar”, ellerinde sopa ve silah Kürtlerin peşine düştü. Erdoğan adındaki provokatörün, “ormanları yakanları yakalayın” talimatını yerine getiriyorlar. Konya katliamı yetmedi, yangın yerlerinde Kürt avı başladı.

Şimdi izninizle ben bir “itirafta” bulunacağım. Yangın çıkaranları provokatör Erdoğan ve silahlandırdığı AKP’li ve MHP’liler yanlış yerde arıyorlar. Nerede aramaları gerektiğini aşağıda anlatacağım.

At hırsızı Erdoğan nasıl çaldığı atla Üsküdar’ı aştı ise ben de bir lastik bot yürüttüm. Almanya’dan İtalya’ya geçtim ve Adriyatik’te danize açıldım. Emekli bir “terörist” olduğum için çok tecrübeliyim. Zavallı mültecileri yutan dalgalara aldırmadım. Yüz gün yüz geceden sonra baktım Ege kıyıları göründü. Yemyeşil ormanlar, kumlu plajlar. “Pandemiyi yendik” diyerek kandırılmış Rus, Ukraynalı turistler… Uzaktan bakınca ne göreyim? Hewlêr plakalı arabalar. Tırşıkçı Kürtler de sere serpe kumlara yayılmış. Kanıma dokundu desem yalan olmaz. Kendi kendime “siz güneşte yanmayı şimdi görürsünüz” diye mırıldandım. Bir kutu kibritle, bir gazete kağıdını poşete koyup, iyice düğümledim. Poşeti boynuma asıp, lastik bottan suya daldım. Sahil Muhafazayı atlatmak için tıpkı bir balık gibi su altından kıyıya doğru yüzdüm. “Emekli teröristim” dedimse o kadar değil. Biz dağlarda eğitim almışız. Su altında üç saat nefes almadan yüzebiliriz. Neyse ki kıyıya varmam topu topu 15 saniye sürdü. Kıyıya çıktım.

Kıyıya çıktığımda memleketin manzara-i umumisi şöyleydi: Saray’ın kocaman bir uçak filosu var. Ama Türk Hava Kurumu’nun yangın söndürme uçaklarının motorlarına kuşların TOKİ’si yuva yapmış. Kendi kendime “manda yuva yapmış söğüt dalına, gördün mü, yavrusunu sinek kapmış gördün mü, amanin yandım, tiridine, tiridine bandım” diye bir türkü tutturdum. Böyle türküyle uygun adım yürüye yürüye te Manavgat ormanlarının kıyısına varmışım. Bir çam ağacının gölgesinde nefeslendim. Derken kafama çam ağacından bir kozalak düşmez mi? Canımın acısından “yaktım ulan seni” diyerek poşetten kibrit kutusunu ve gazete kağıdını hışımla çıkarttım. Kağıdı tutuşturup bana kozalak fırlatan çam ağacının dibindeki güneşten kurumuş, çıraya dönmüş çalıların arasına attım. Atmamla birlikte çalılardan bir alev yükseldi, anlatması mümkün değil.

Bir koşu kıyıya vardım. İnanılmaz bir tesadüf. “Erdoğan Kürtlere değil PKK’ye karşı savaşıyor” diyen Mesrur Barzanı’nın kayınçosunu güneş altında kızarmış vaziyette görmeyeyim mi? Ayağımla böğrüne dürttüm. “Yanıyorsun” diye bağırdım. “Ne sandın, yanmak için buralara gelmişim” diye cevap verdi. İçimden güldüm. Gülmemle birlikte plajın on metre ötesinde kızılca kıyamet koptu. Alevler soyunma kabinlerini tutuşturdu. Dangalağın biri “Kürtler ormanı yaktı” diye bağırınca gözler Kürt olduğu her halinden belli Mesrur’un kayınçosuna çevrildi. Önce birkaç kişi, sonra on, derken yüz kişi ağır adımlarla kayınçoya yanaşmaya başladı. “Şehitler ölmez ormanlar yanmaz” diye slogan atıyorlar. Bu güruh Kayınçonun etrafını sararken ben oradan hızla voltamı aldım. Kendimi Ege’nin serin sularına bıraktım.

Yani anlayacağınız Türk ormanlarını ben yaktım.

“İtirafım” bu kadar.

Gelelim Rejime…

Bre dinsiz imansızlar… Ormanların kendi kendine mi yoksa benim tarafımdan mı yakıldığının önemi yok. İster ben yakayım, ister bir cam parçasına yansıyan güneş ışını çalıları tutuştursun, senin yapman gereken yangın çıkar çıkmaz onu söndürmek üzere en az Erdoğan’ın uçakları kadar bir yangın söndürme uçak filosunu harekete geçirmek değil mi? Kandil’de gerillaya karşı kırk elli uçakla tonlarca bomba yağdırıp Kürdistan ormanlarını küle çeviriyorsun da, bir “emekli terörist” olarak benim yaktığım ormanı söndürmek için uçak bulamıyorsun ha?!.. Eşekler bile sizi arkalarını dönerek şeyiyle dinler. Ve aklı başında insanlar Erdoğan ve suç ortaklarının orman yangınlarını başladığı anda bilerek söndürmediğini, buradan Kürt halkına karşı bir soykırımcı saldırı planı yaptıklarını düşünür.

Hozat’ta orman yangınını halk söndürmek isterken, polis ve ordu nasıl onları önlüyor ve yangının tüm ormanı yakmasını bekliyorsa, Ege’de de böyle bir “bekleme” söz konusudur.

Şu anda iç savaş provokasyonuyla karşı karşıyayız. Türkleri Kürtlere karşı kışkırtıyorlar.

Ama şunu bilin: Orman yangınını söndürmek mümkündür, ama iç savaş yangınını, bir kere çıkarsa on yıllar boyu söndüremezsiniz. Kürt’ün devleti yok, sizin devletiniz yanar.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.