Bir uyarı yazısı daha

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Eğer Erdoğan, Fidan ve Kalın üçlüsü ABD ve İsrail'le "gizli anlaşmalar" yaptıysa ve bu anlaşmalar İran'ı hedefliyorsa, bilin ki, bu "siyasi gerginliğin" asıl amacı, böyle bir macera öncesinde bütün muhalefeti susturmak olacaktır.

Kürt Özgürlük Hareketi bölgedeki çok tehlikeli gelişmeler karşısında yarım yüzyıldır savaştığı Türk devletiyle tüm halkların geleceği adına "demokratik uzlaşmaya" gitmek için çırpınırken AKP iktidarı ateşle oynuyor. Bir yandan PKK'nin silahlı mücadeleye son vermesine ve illegal yapısını sona erdirmesine karşılık, acilen atması gereken demokratik adımları atmıyor, diğer yandan da, bırakalım demokrasiyi, barış ihtimalini bile ortadan kaldıracak ölçüde CHP'ye karşı "sivil darbe" saldırılarını tırmandırıyor.

Geçtiğimiz Çarşamba günü Gaziosmanpaşa ilçesinde yapılan CHP mitingi, CHP tabanında sabırların taşmakta olduğunu net biçimde gösterdi. CHP Genel Başkanı Özgür Özel önce "miting", sonra "eylem" adını verdiği gösterilerden sonra "evlerine dönen" halkın, böyle giderse "evlerine dönmeyeceğini" söyleyerek iktidara "Rabia alanlarını" hatırlatmış oldu. Bir an için 30 Haziran'da mahkeme CHP Kurultayı’nı "mutlak butlan"'("batıl'dan geliyor) kararıyla iptal ederse, Gaziosmanpaşa'da "eve dönmeme" sözleri kaçınılmaz biçimde eyleme dönüşür. Protesto eylemleri "alan işgallerine" döndüğü gün mücadele "darbecilere karşı halk direnişine" döner. TBMM'de kurulacak "komisyonla "barışa ve demokrasiye geçiş" hayal olur.

Ancak, eğer devletin içinde Erdoğan'ın bu kör gidişine ciddi biçimde karşı olan etkili bir odak yoksa, ordu içinde bu kör gidişi durdurmayı düşünenler mevcut değilse, daha önemlisi bu direnişe Kürt halkı da içinde tüm muhalefet var güçle omuz vermezse, böylesi "devrimci" bir direniş konusunda yeterli tecrübeye sahip olmayan CHP tabanının devletin polis ve askeri güçlerine karşı sonuç alması beklenemez. Rejim, böyle bir direnişi "ayaklanmadır" diyerek bastırdığında, bu defa "sandıksız" otokrasiye kalkışırsa, hiç kimse şaşırmamalıdır. Gezi'den tek adam rejimine, çakma darbeden "çözüm masasını devirmeye" ve savaşa giden yolun son durağı "seçimsiz faşizm" olur. Eğer Erdoğan, Fidan ve Kalın üçlüsü ABD ve İsrail'le "gizli anlaşmalar" yaptıysa ve bu anlaşmalar İran'ı hedefliyorsa, bilin ki, bu "siyasi gerginliğin" asıl amacı, böyle bir macera öncesinde bütün muhalefeti susturmak olacaktır. Kurnazlar, belki de o nedenle PKK'yi "silahları acele teslim et" diyerek zorluyor. 

DEM Parti de içinde tüm muhalefetin önünde hep birlikte Erdoğan iktidarına "tehlikeli gerginliği" durdurma konusunda aktif ve kesin uyarıda bulunma görevi duruyor. Bu uyarı aynı zamanda, bu partilerin karar vereceği "yaptırımları" da içermelidir. Bu köşeden bu "yaptırımların" ne olması gerektiğine dair söz etmek bana düşmez. Tüm muhalefet ne yapacağına birlikte karar vermelidir. 

Böyle bir adım atmakla "ya sürece zarar verirse" kaygısına yer yoktur. Bu adım atılmazsa asıl o zaman zararların en büyüğü yaşanacaktır. 

Çünkü PKK Kurucu Başkanı Apo'nun da, DEM Parti'nin de, MHP Başkanı Bahçeli'nin de, TBMM Başkanı Kurtulmuş'un da işaret ettiği TBMM Komisyonu’nda savaştan barışa ve demokrasiye geçmeyi düşünürken, seçmen çoğunluğunu temsil eden Ana Muhalefet Partisi CHP'nin bu şartlarda söz konusu Komisyon'a katkı sunacağını aklı başında olan hiç kimse düşünemez.

Seçmen çoğunluğunun katılmadığı bir "barış ve demokratik toplum sürecinden" ise söz etmek bile mümkün olmaz. 

Büyük bir provokasyonla karşı karşıya olduğumuz açıktır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.