Bütün ülke artık bir cezaevidir! 

Cafer TAR yazdı —

  • Hem seçim faaliyeti kapsamında iktidarın yolsuzluklarını teşhir etmek ve yaymak; hem de sokakta protesto etmek neredeyse imkânsız hale gelecektir. Ayrıca bu düzenleme ile iktidar sadece seçim sürecini değil, seçim sonrası süreci de denetim altına almak istiyor. 

Zincirli Kuyu Mezarlığının girişindeki ünlü “Her canlı bir gün ölümü tadacaktır!” yazısını bir çoğumuz ya görmüş ya da bir biçimde haberdar olmuşuzdur. Hatırlarsanız bu yazı nedeniyle bir dönem Türkiye’de Kemalistlerin bir kısmı ile AKP’liler arasında tartışma yaşanmıştı.  
 
Kemalistler yazının kaldırılmasını istemiş; AKP’liler ise bu talebi din düşmanlığı olarak tanımlamışlardı. Niyetim yıllar sonra aynı tartışmayı yeniden başlatmak değil; ayrıca ben tartışmanın hiçbir yerinde de değilim.  
 
Fakat yeni Adalet Bakanı Bekir Bozdağ aradan yıllar geçtikten sonra el artırmış gibi gözüküyor. Bundan birkaç gün önce yaptığı açıklamada yeni bir ceza infaz sistemi üzerinde çalıştıklarını ve üzerinde çalıştıkları yeni infaz sisteminde “cezanın ertelenmesi veya denetimli serbestlik kurallarının yeniden belirleneceğini” söyledi. 
 
Yeni düzenlemeye göre “bazı suçlar için erteleme kaldırılacak ve suç işleyen birisi bir gün bile olsa hapse girecek!” Halen yürürlükte olan ceza infaz yasasına göre iki yılın altındaki suçlar erteleniyordu; fakat yeni düzenleme yasallaşırsa bu suçları işleyenler ne kadar ceza alırlarsa alsınlar cezaevine girecekler. 
 
Yani bu durumda Türkiye’de her insanın bir gün cezaevini tadacağını öngörebiliriz! 
 
Rejim her istediğini bir gün dahi olsa cezaevine gönderebilir; özellikle mecliste kabul edilen yeni sansür yasasından sonra bu artık tamamen mümkün hale gelmiştir. 
 
Geçenlerde mecliste kabul edilen yeni sansür yasası tam da bunun için çıkarılmıştır; bu yasa ile hem muhalif basın kontrol altına alınacak; hem de bir biçimde terbiye olmayanlar cezaevi tehdidi ile veya bir süre cezaevine alınarak terbiye edilecektir. 
 
Yeni yasa ile Türkiye’de basın özgürlüğü tartışmalarının tabutuna son çivi de çakılmış oldu. Buna göre artık insanların haber takibi yapıp, fikir ve düşüncelerini serbest olarak toplayıp; yorum ve eleştirilerini özgürce çoğaltabilme şansı kalmamıştır.  
 
Basın özgürlüğünü sadece gazete ve televizyon yayıncılığına indirgeyemeyiz. Günümüzde birçok insan düşünceleri ve fikirlerini sosyal medya üzerinden açıklamak istiyorlar. Hatta mesleği gazetecilik olan birçok insan artık büyük medya organlarında çalışmak yerine gazetecilik faaliyetlerini sosyal medya platformları üzerinden sürdürmektedirler. 
 
Gazetecilik faaliyeti insanların düşüncelerini ve araştırmalarını serbestçe açıklayabilmeleri sayesinde gerçeklerin ortaya çıkabileceği ve bu yolla toplumdaki yolsuzlukların, yanlışlıkların ortaya çıkacağı varsayımından dolayı kamu yararına bir faaliyet olarak değerlendirilmiştir. 
 
Fakat gelinen noktada yeni yasa ile bunun tersi bir süreç işletiliyor ve gazetecilik faaliyeti şiddetle cezalandırılmak isteniyor. Devleti yönetenler topluma kendi yalanlarını dayatıyor; aksine bir çaba içerisinde olanları hapis cezaları ile tehdit ediyorlar.  
 
Ayrıca bütün bunların Türkiye’nin seçim sürecine girerken yaşandığını da unutmamak gerekir. Bütün bu düzenlemeler seçimin güvenliğini de büyük ölçüde tartışmalı hale getirmektedir. 
 
Buna göre hem seçim faaliyeti kapsamında iktidarın yolsuzluklarını teşhir etmek ve yaymak; hem de sokakta protesto etmek neredeyse imkânsız hale gelecektir. Ayrıca bu düzenleme ile iktidar sadece seçim sürecini değil, seçim sonrası süreci de denetim altına almak istiyor. 
 
Şöyle ki; ola ki rejim bütün çabalarına rağmen seçimlerde başarılı olamaz veya açık seçim ihlalleri ile seçimi aldığını ilan ederse; mevcut düzenleme ile yasal yollardan buna karşı sokaklara çıkmak, gösteri düzenlemek, insanları bu gösterilere katılmaya çağırmak yasal olarak mümkün olmayacaktır. 
 
Türkiye’de faşizmin inşası olanca hızı ile sürüyor; bu yasayı da bu sürecin önemli köşe taşlarından biri olarak görmek gerekir. Kürtler son yüzyıldır olağanüstü bir dönemden geçiyorlar; fakat öyle anlaşılıyor ki Türkler de artık böyle zor ve meşakkatli bir sürece girmek üzereler. 
 
Türkler bu koşullardan sadece Kürtlerin uzattığı eli tutularak çıkılabilirler; umarım bu el boşta kalmaz.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.