Çöken ve çözülen ulusçuluk!

Demir ÇELİK yazdı —

  • Diyanet’in Kobanê davasına müdahil olma arzu ve talebi, IŞİD zihniyetinin Türk ulus devletinin ideolojik ve politik çizgisi olduğu gerçeği ile yüzleşme fırsatı vermiştir bizlere.

İnkâr, katliam ve soykırımcı ısrarından dolayı Türkiye derin ekonomik buhranla büyük çöküşü yaşıyor. Çok geniş ve çok yaygın toplum kesimleri, bu çöküşün altında ezilmekte, nefessiz ve takatsız yaşama tutunmaya çalışmaktadırlar. Demokratik ve hukuki normlardan nasibini alamamış Türkiye’de yaşanan bu sürecin kaybedeni geniş halk kitleleri olurken, devlet ve iktidardan beslenenler ise kârlarına kâr katmaktadırlar. İktidar ve kârları için doğamızı talan ve gaspetmekte, geleceksizliği ve çaresizliği topluma dayatmaktadırlar. Çoktan üçlü haneyi geçen yüksek enflasyon nedeni ile insanlar aç ve açıktadırlar. Kirasını ödeyemeyenlere,  dengeli beslenemeyenlere, asgari yaşam koşullarından yoksun olan milyonlara her gün onbinler dahil olurken, açlık sınırındakiler çoktan 30 milyonu aşmış bulunuyor.

Çoklu krizlerin yaşanmasının sebebi; iktidarın Kürt savaşındaki ısrarıdır. İkiyüz yıldır inkâr, katliam ve soykırımlarla üstesinden gelemedikleri, gelemeyecekleri bu savaşa trilyon dolarları harcayanlar, Türkiye halklarını ekmeğe muhtaç kılmış, geleceksizlik ve güvencesizlik cenderesinde ülkeyi açık cezaevine çevirmişlerdir. Beş milyon insan siyasi mağduriyet davalarıyla, milyonlarca insan mafya-polis devletinin kirliliğinde, milyonlarca insan açlık ve yoksulluk cenderesinde cinnet halini geçirmektedirler. Her gün havadan karadan Kurdistan dağlarını bombalayan bu ırkçı zihniyet, Kurdistan ormanlarını yakıyor, Kurdistan’nın flora ve faunasını tüketiyor, Kürt’ün yaşam değerlerini gaspediyor. Kurdistan’ı insansızlaştırma, yaşanmaz kılmanın her tür kötülüğünü yaşatanlar, Türkiye’nin batı yakasında doğayı yağmada, ranta dayalı talanda ve doğal değerlerimizi tüketmede sınır tanımıyor. Vahşi, barbar kapitalist zihniyetle insana ve doğaya yaklaşan bu ırkçı ve faşist iktidar, Kürt’e, Alevi’ye, kadına ve muhalife yaşamı dar ediyor. KCK davaları, DTK, HDK, HDP davalarıyla yetinmeyen iktidar, Kobanê kumpas davasıyla Kürtlere DAİŞ’ in hesabını soruyor. Hiçbir hukuki norma ve kurala dayanmayan, tamamen Kürt ve Kurdistan karşıtı strateji nedeni ile açılan bu davalarla, milyonlarca Kürt’e açık ve alenice insanlık suçu olan işkence yaşatılıyor.

Vahşi ve barbar IŞİD’i neden yendiniz? IŞİD’e karşı neden tarihi destansı direnişi geliştirdiniz? Rojava’yı ve Kürt’ü neden özgürleştirdinizin hesabını sormak, kinini ve nefretini kusmak istiyorlar. Diyanet İşleri Başkanlığı üzerinden topluma tek dini ve İktidar İslam’ı dayatanlar, yüzyıldır anayasalarında laik, sosyal devlet olduğunu söyleyerek bizi kandırmakta, toplumu aldatmaktadırlar. Başta Aleviler olmak üzere, farklı din ve inançtan toplum kesimlerini yüzyıldır kendi yalanlarına iknâya çalışanların son Kobanê davasına yaklaşımları yüzyıllık yalanın ifşası olmuştur. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın davaya taraf olma isteği ve talebi bu zihniyetin ne denli dinci, milliyetçi ve cinsiyetçi olduğunu göstermesi açısından ibretlik vesikası olmuştur. Mayıs seçimlerinde Abdülhamit’in Pan İslamizm’ini örgütleyen Pan Türkizm, hızını alamayarak Kürt’e, kadına, Alevi’ye ve muhaliflere hukuk dışılıkta sınır tanımayacaklarını böylelikle göstermiş oldular. Diyanet’in müdahil olma arzu ve talebi, IŞİD zihniyetinin Türk ulus devletinin ideolojik ve politik çizgisi olduğu gerçeği ile yüzleşme fırsatı vermiştir bizlere.

Toplumu teslim almak, topluma diz çöktürmek amaçlı farklı alanlarda devam eden bu saldırılar, toplumda çaresizlik duygusunu oluşturma amaçlıdır. O nedenle ezilenler, yoksullar ve emekçiler olarak çaresizlik ve umutsuzluk girdabına hapsolmadan kazanmanın bir yolunu bulmalıyız. Bu yol; dönemin hakikati olan ortak yaşam yoludur. Bize yaşamı ve dünyayı dar etmek isteyen ırkçı, faşist bu nahak zihniyete karşı birlikte mücadele edersek başarabiliriz. Bu inanç ve kararlılıkla farklılıklarımızı zenginlik görüp ortak yaşamı ete kemiğe büründürmek insani ve vicdani olanıdır. Bu temelde topluma dayatılan çaresizlik ve teslimiyeti red etmek, mücadeleyi geliştirmek ve büyütmek dönemin görevi olmaktadır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.