Değişmeyen tek şey değişimdir!

Demir ÇELİK yazdı —

  • Yeşil Sol Parti’nin sorunu yapısal, kurumsal ve örgütsel sorun olarak ortaya koyması önemlidir. Ancak tespitle yetinmemesi, toplumun ekseriyetinin kendisini bulacağı demokratik cumhuriyet inşasını ötelemeden, ertelemeden ete kemiğe büründürmeyi en temel görev bilmesi halinde değişim mümkün olabilir.   

Mayıs 2023 seçimlerinde en çok dile getirilen söz ve söylem değişimdi. Herkes değişimden anladığıyla bu söyleme yaklaşmış, kendi meşrebince pozisyon almıştı. Seçimden sonrada daha çok seçimi kaybeden siyasal partiler; bireysel yaklaşım, kişisel kaygı, korku ve hesaplarla değişime yaklaşmışlardır. Değişimden bizim anladığımızsa; tekçi cumhuriyetin baştan sona, aşağıdan yukarıya radikal demokrasi programı çerçevesinde demokratik cumhuriyet ekseninde değişmesidir.

21 yıllık AKP iktidarı süresince adım adım değişime uğratılan Kemalist devlet, AKP-MHP-BBP ve Vatan Partisi ittifakı sonucu 2017 referandumuyla yeniden dizayn edildi. 14 Mayıs’ta AKP-MHP, Türkçü- İktidar İslam’dan beslenen diğer siyasal hareket ve partileri de yanlarına alarak ırkçı, Turancı, Kızıl Elmacı faşist devleti yeniden tahkim etmiş oldular. Bu seçimde Kemalist devletin kodlarıyla hareket eden CHP ve Millet İttifakı toplumun önüne nitelikli demokrasi programını koyamaması, Kemalist rejimde ısrar etmesi nedeni ile toplumda yüksek oranda karşılık bulmadı. Tek adam diktatörlüğünün organize ve örgütlü devlet gücünü devreye sokacağını, seçime müdahale edeceği, seçmenin iradesini çeleceği ve çalacağı biliniyordu. Bu nedenle faşist diktatörlük koşullarında seçimle değişim isteniyorsa çok yüksek oranda toplum desteğine ihtiyacınız var demektir. Tekçi, katı merkeziyetçi devleti Abdülhamit’in istibdat rejimine dönüştürmek isteyen Cumhur İttifakı’na karşı, siz ancak demokrasi programı ve demokratik cumhuriyet paradigmasıyla toplumu yanınıza alabilirdiniz. Yüzyılın travmalarına, siyasal ve toplumsal istikrarsızlığa, savaşa, yıkıma ve çoklu krizlere neden olan ulus devleti sorgulamak ve onunla yüzleşmek yerine, onu kutsamak, toplumu ve toplumsal dinamikleri nesneleştirmeye çalışmak asıl kaybettiren olmuştur.                                                                                                                                

Kongre ve kurultaya gitme hazırlığındaki siyasi partiler bugünlerde değişimden çokça söz etmektedirler. Yeşil Sol Parti ve Emek ve Özgürlük İttifakı da değişimi dillendirmektedir.  Yeşil Sol Parti’nin değişimden anladığı ile CHP’nin değişimden anladığı elbetteki aynı değildir. Yeşil Sol Parti seçimin sonucu ve analizinden hareketle sorunun; yapısal, kurumsal ve örgütsel olduğunu söylerken, CHP sorunu kişiye ve bireye indirgemektedir. Bu nedenle bu yazıda daha çok CHP üzerine yazmak isterim. Bunun bir nedeni bu sığ ve sıradan yaklaşımsa, diğer bir nedeni de yıllar yılıdır Alevilerin bu partiye olan destekleridir.                                                                                                                                                

Tekçi, inkârcı, katliamcı ulus devlet zulmünün en mağduru Alevilerdir. Bu zulmü yaşatan devletin kurucu iradesi olduğunu söyleyen CHP’ye en büyük desteği de veren Alevilerdir. Can verip yine de vazgeçmedikleri bu parti ile yüzleşmeleri %48 oy ile açığa çıkan değişim dinamiklerinin yarınları için hayati konu olmaktadır. Bu nedenle CHP elit üst yönetiminden çok tabanını dert edinmek zorundayız. Çünkü Türkçü- İktidar İslamcı çizgiye karşı ortak coğrafyada demokratik ortak yaşam olacaksa bunun en önemli dinamiği seküler ve ortak yaşamı toplumsallaştıran Aleviler olmaktadır. Fakat Aleviler, CHP’nin ‘sosyal demokrat’ parti olduğu, laisizmi savunduğu yanlış algısı ve bilgisinin etkisi ile bu tercihlerinde ısrar etmektedirler. CHP bu algıyı sürdürmek için Sosyalist Enternasyonal’e üye olmakta, ancak ulusların kendi kaderlerini tayin hakkını savunmamakta, Türkiye’de yaşayanların Türk ve Müslüman olduğunu söyleyen Kemalist devletin bu inkârcı zihniyetini aşamamaktadır. Sözde sosyal demokrat bir partidir. Ancak HDP’den öcüden korkar gibi kaçan CHP, sağ muhafazakârlığa teslim oldu. Türkçü-İktidar İslamcı çizgi iktidardayken, bu çizgiye savrulan Millet İttifakı’nı ve CHP’yi toplum neden desteklesin ki! Bu bilinçli bir tercih ise kaybetmeye mahkumdu. Çünkü aslı iktidardayken kimse kötü kopyasına teveccühü göstermez. Buradan da anlaşılacağı üzere CHP, her zaman olduğu gibi tarihi görevini icar etmiştir. Çoklu krizin neden olduğu açlık, yoksulluk ve sefaletle toplum ayakta ve kurtuluşu beklerken, CHP ve lideri olası halk hareketlerini engellemenin, onlarda açığa çıkan öfke ve tepkiyi sönümlendirmenin çabası içindeydi.                                                                                                                                        

İktidarın faşist zihniyeti ve uygulamaları karşısında toplumsal muhalefeti örgütlemesi ve harekete geçirmesi gerekirken, her seferinde onları sokaklardan ve mücadeleden alıkoyan oldu. CHP, devlet partisi olmaktan çıkmadıkça, toplumu ve toplum dinamiklerinin meşru taleplerini karşılamaya çalışmadıkça, istediği kadar muhâfazakâr, milliyetçi seçmene yönelsin değişim paradigmasını yakalayamaz. Bu arayış olsa olsa Mayıs seçimlerinde de olduğu gibi tek adam diktatörlüğüne yol veren, ‘meşruiyet’ kazandıran olur. Çünkü CHP, hiçbir dönem kitlelerin hak mücadelesinde yer almamış, devlet ve iktidar karşısında kendinden olmayan mazlum ve mağdurları görmemiştir. Her seferinde, “Biz Kuvay-ı Milliye ruhuyuz” diyen Kılıçdaroğlu ve partisi tarihsel misyonları gereğince hareket etmeyi görev bilmişlerdir. Alevileri Kürt Siyasal Hareketi’nden uzak tutarak, “dokunulmazlıkların kaldırılması Anayasaya aykırıdır. Ancak biz evet diyeceğiz” diyerek, kayyumlara karşı demokrasi hattını örmeyerek, 2018 ve 2023 seçimleri “meşru değil” demesine rağmen toplumun haklarına sahip çıkmayarak bu misyonu yerine getirmiştir. Kılıçdaroğlu’nun tutarsız ve anti demokratik bu anlayışını, Kemalist devletin kurucu partisi ve iradesi olan CHP’den bağımsız ele alamayız. Toplumun değişimden yana olan önemli kesimini taban edinmiş bu partinin değişmemesi, statükoyu esas alması ve mücadele dinamiklerini sistem içileştirme ve mücadeleyi sönümlendirme siyaseti bize büyük kaybettiren olmuştur.                                                                                                    

Faşist diktatörlük koşullarında yapılan Mayıs seçimlerinde her tür anti demokratik, adil ve eşitlikçi olmayan koşullara rağmen açığa çıkan %48 değişim irade beyanını esas almalıyız. Bu beyan, mücadele dinamiklerinin nitelikli öncüye ve örgütlü güce ihtiyacı olduğunu göstermektedir. Toplumu değiştirme iddiası olanların önce kendilerini değiştirmeleri ve değişeme açık olmaları gerekmektedir. Bu anlamda elit siyasetten beslenen ve devletin ala çıkarlarını savunmayı görev bilen CHP’de nitelikli değişimi bekleyemeyiz. Tam da bu noktada demokratik siyasete ve onun aktörlerine büyük iş düşmektedir. Seçim sonuçlarından hareketle Yeşil Sol Parti’nin sorunu yapısal, kurumsal ve örgütsel sorun olarak ortaya koyması önemlidir. Ancak tespitle yetinmemesi, başta CHP tabanı olmak üzere, toplumun ekseriyetinin kendisini bulacağı demokratik cumhuriyet inşasını ötelemeden, ertelemeden ete kemiğe büründürmeyi en temel görev bilmesi halinde değişim mümkün olabilir.   

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.