Devlet yeniden başa mı sosyalist inşa mı?

İlham BAKIR yazdı —

  • İnsanlar devletin değil, dayanışma ve örgütlülüğün kurtarıcı ve iyileştirici olduğunu gördüler. Evlerini başlarına yıkan kapitalist uygarlığın, onları yıkıntılar arasından da kurtarmadığını gördüler. Tek iyileştirici, yenileyici, gücün, kolektif ve dayanışmacı güç olduğunu fark edince devlete isyan etmeye, devleti teşhir etmeye başladılar.

Büyük felaketler, büyük yıkımlar toplumda, sosyal yapıda büyük bir alt üst oluş yaratırken aynı zamanda büyük dönüşümlerin önünü de açar. Her ne kadar büyük felaketler devletleri büyük bir yükün altına soksa da ortaya çıkan yeni durum, tıkanan, yozlaşan, meşruiyetini yitiren, toplum nezdinde rıza üretemeyen devletler için de kendini yenilemenin ve meşruiyetini inşa etmenin muazzam olanaklarını ortaya çıkarır. Elinde kalan olanakları toplumun yaşadığı felaketi hafifletmek yerine, bekleterek toplumun büsbütün çaresizliğin girdabında kaybolmasına izin verir. Tüm umudunu kaybetmek üzereyken toplum, bir kurtarıcı gibi devreye girer ve topluma kendinden başka sığınak olacak bir yer olmadığı zannını onda yerleştirir. Artık, toplum eskisinden de daha fazla devlete bağlanır, kulluk daha fazla zihin dünyasında yerleşir.

Fakat yaşanan felaketi doğru analiz eden, buna dayalı ideolojik bir hat inşa eden, halkın ihtiyaçlarını belirleyen ve bu ihtiyaçlarının teminini hızla örgütleyen devlet dışı muhalifler, demokratlar, sosyalistler çok kısa sürede halkın umudu haline gelir, devletin yarattığı boşluğa yerleşmek yerine devlet dışı, devletten uzak bir toplumsallığı inşa etmede muazzam koşulları yaratabilirler. Kurdistan ve Türkiye’de Mereş merkezli yaşanan depremde vuku bulan durum tam da bu ikili durumdur. 

Deprem öncesi rant ve talan üzerine kurulmuş konut inşası ve şehirleşme depremle birlikte ağır acıların ve yıkımların yaşandığı bir trajediye dönüşmüştür. Devlet ranttan arta kalan kısıtlı olanakları halkın enkazdan kurtarılması, barındırılması, karnının doyurulması için kullanmamış, insanların enkaz altlarında bağıra bağıra, yardım çığlıkları yıkıntıları inlete inlete, soğuktan titreye titreye donarak ölmelerine  göz yummuştur. Kurtulanları yıkıntılar arasında aç susuz, yersiz yurtsuz, yakınlarını kaybetmenin acısıyla baş başa kalışlarını izlemekle yetinmiştir. Amacı tıpkı yukarıda ifade ettiğim gibi insanları derin bir çaresizliğe boğduktan sonra kurtarıcı olarak devreye girmekti. Ancak hesabı tutmadı, ülkenin dört bir yanından insanlar kendiliğinden deprem alanlarına akmaya, enkazlardan can kurtara kurtara, kurtulanlara barınak, aş sağlaya sağlaya örgütlenmeye, dayanışmaya ve ortaklaşmaya başladı.

İnsanlar devletin değil, dayanışma ve örgütlülüğün kurtarıcı ve iyileştirici olduğunu gördüler. Evlerini başlarına yıkan kapitalist uygarlığın, onları yıkıntılar arasından da kurtarmadığını gördüler. Tek iyileştirici, yenileyici, gücün, kolektif ve dayanışmacı güç olduğunu fark edince devlete isyan etmeye, devleti teşhir etmeye başladılar.

Bu durumu beklemeyen ve bundan müthiş derecede ürken iktidar alelacele olağanüstü hal ilan edip dayanışma gruplarını dağıtmaya, insanların kıt kanat topladıkları yardımlara el koymaya başladı. Özellikle Kürt Özgürlük Hareketi eksenli dayanışma, örgütlülüğüne karşı ciddi saldırılar geliştirdi. Pazarcık’ta dayanışma çadırımızı yanı başına kurduğumuz, elde kalan birkaç belediyeden biri olan Silopi Belediyesi’nin depremin ilk gününden itibaren kurduğu aş evi halk üzerinde önemli bir etki yaratıyor.

Devlet, insanların hala açlık yaşadığı bir sürü merkez dururken yeni bir aşevini getirip Silopi Belediyesi’nin aşevinin önüne kuruyor. Bu örnekte de görüleceği gibi devletin tüm çabası hali hazırda dayanışma gruplarını dağıtmak, onların karşısına kendini bir alternatif olarak konumlandırmak. Türkiye tarihinde devletin bu kadar çok sınırlandığı ve kolektivizmin öne çıktığı birkaç durumdan birini yaşıyoruz.

Kürt Özgürlük Hareketi, sosyalistler, anarşistler, devlet dışı gruplar girdikleri bu alanları asla boşaltmamalıdırlar.  Önlerinde yeni bir devlet dışı, insani, doğayla barışık bir toplum inşa etmek için muazzam bir fırsat var. Kürt Özgürlük Hareketi bunu başarmaya yakın duruyor. Sol, sosyalist hareketlerin grupçu yaklaşımları ise son derece kaygı verici. Halk, bu fırsatı heba eden, eski dar grupçu yaklaşımlarını sürdürenleri aşarak kolektif ruhu inşa etmeli. Tek kurtuluş, bunu başarmaktan geçiyor. Bu fırsat asla kaçırılmamalı.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.