Devrimcilere ve reformculara ilk adım hakkında notlar

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Peker’in “ajan” mı, “kriminal” mi olduğunun bu aşamada artık hiçbir önemi yoktur. Anlattıklarının önemi vardır. “Ajandır”, “mafyadır” demek onun anlattıklarını çürütmeye yetmez. Zaten yetmiyor da. Devrimciler ve reformcular! Ne duruyorsunuz. Peker’i izleyen 65 milyona seslenin. 

Sedat Peker 8. videoyu da yayınladı.

Yayınladı ve “esasa” girmeye başladı. Yani Suriye’de El Nusra’ya (DAİŞ diye okuyun) silah sevkiyatını ve Suriye’deki “kaçak ekonomiyi” deşifre etti.

15 Temmuz “darbe provokasyonunun” da ucunu gösterdi.

Bu arada Erdoğan’ın Sarayında Suriye “kara ticaretinden sorumlu” şahsın da ismini verdi.

Ve daha pek çok bilgi.

Gelecek videoda ise Erdoğan hakkında konuşacağını da duyurdu. Bir "Soylu darbesinin" işaretini de gösterdi.

Böylece artık Peker’le rejimin arasında pazarlık mümkün olmaktan çıkmaya başladı. Peker, Erdoğan’dan farklı olarak, gerçekten “kefenini” kuşandı.

Sedat Peker’in ifşaatı rejimi alt üst ediyor. Havuz medyası yapılan ifşaatı “basit bir suç örgütü liderinin iftiraları” diyerek savuşturmaya çalıştı, ama 65 milyon izleyicinin ciddiye aldığı, merakla izlediği ifşaatı bu yolla çürütemeyince, Peker’i Erdoğan’ın ağzından “yabancı istihbarat servislerinin ajanı” olarak suçlamaya başladı.

Bu suçlama rejim için hiç de akıllaca bir suçlama değil. Eğer Peker gerçekten de uluslararası istihbarat servisleri tarafından konuşturuluyorsa, yandınız demektir. Çünkü bu istihbarat örgütleri birisini konuşturuyorsa, ona öyle uydurma bilgiler değil, kanıtlı, belgeli bilgiler verir. CIA’dan, M16’dan söz ediyoruz. Bunlar “dış güçler” değil. “İç güçler”. NATO sisteminin iç istihbaratı. Bu iç istihbaratın içinde MİT de var. Hepsi tek bir aile. Elbette birbirlerinden sakladıkları işleri de var. Ama belli ki aynı zamanda birbirlerinin içinde de icraat halindeler. CIA ve diğerleri, hatta Rus istihbaratı Türk devletinin yatak odasındadır.

Siz dua edin de Peker bu servislerle ilişkili olmasın. İlişkide diyorsanız dediğim gibi hapı yuttunuz demektir. Uluslararası yargılama yolunuz açılmaktadır. Peker’i kriminal unsur diyerek, onun bilgilerini belki itibarsızlaştırabilirsiniz, ama CIA, M16 konuşmaya başladığı zaman “bunlar ajan” dediğinizde herkes size güler. Devletin içinden istihbaratı elbette ajanlar elde eder. Ama “elde eder” ve bunları da belgeler, görüntüler.

Uluslararası istihbarat örgütleri elde ettikleri yolsuzluk, silah ve uyuşturucu kaçakçılığı, savaş suçları ile ilgili bilgileri, birbirleriyle yaptıkları pazarlıklar esnasında birbirlerine fısıldarlar. Şantaj da dahil bu bilgiler devletler arasındaki ilişkilerin karanlık odalarında teati edilir. Kim feci bilgilere sahipse o kazançlı çıkar. Şantaj konusu olan “iddialar” eğer “iftira” olsa, devlet bunun “iftira” olduğunu bilir ve şantaja boyun eğmez. Ama iddianın gerçek olduğunu da bilir. Boyun eğer. Şu anda Erdoğan rejimi Peker tarafından öne sürülen iddiaların gerçek olduğunu bildiği için, Onu “uluslararası istihbarat servislerin ajanı” olmakla suçluyor. Demek istiyor ki, “bunlar gerçek bilgi ve Peker bunları CIA’dan aldı.”

Peker’in “ajan” mı, “kriminal” mi olduğunun bu aşamada artık hiçbir önemi yoktur. Anlattıklarının önemi vardır. “Ajandır”, “mafyadır” demek onun anlattıklarını çürütmeye yetmez. Zaten yetmiyor da.

Her neyse…

Peker’in son konuşmasında bizim de bildiğimiz pek çok gerçek somut verilerle kanıtlanmış bulunuyor. Ama bu konuşmada Peker çok önemli bir siyasi kavgayı da açığa vuruyor. Buna göre Soylu “Cumhurbaşkanlığına” göz dikmiştir.

Erdoğan çoktan tüyü tüsü dökülmüş, itibarını kaybetmiş, dosyalarının bir kısmı ABD’nin, bir kısmı Rusya’nın elinde, iki cami arasında benamaz kalmıştır. Yıkılmak üzere olan rejim ya ABD’ye ya da Rusya’ya teslim olma açmazına girmiştir. Erdoğan kendi iradesiyle bu ikisinden birine teslim olamayacak kadar güçsüzdür. Buna karşılık Soylu kendi geleceğini ancak ve ancak Rusya’ya teslimiyette görmekte. Haber Türk’teki konuşmasında yine ABD’yi darbecilikle suçladı, Rusya’nın ise Zaharov’un ağzından savurduğu “biz de sizin etnik meseleniz hakkında konuşuruz” tehdidinden tek kelime bile etmedi.

Soylu’nun bir “saray darbesiyle” iktidarı ele geçirmesi ağır sonuçlar doğurur. Ülke iç savaşa yuvarlanır. Devlet krizinin bu sonuca yol açmasını önlemenin yolu, AKP/MHP faşizmine son vermektir. Erdoğan’ı istifaya ve başta Soylu, Akar ve Fidan olmak üzere tümünü işten el çektirmeye zorlamaktan, tüm partilerin ortaklığında bir seçim hükümetiyle erken seçime gitmekten başka yol yoktur.

Krizden demokrasi yoluyla çıkmanın başlangıcı Peker’in iddialarının “yargıya” taşınmasını talep etmek değildir. Bu pisliğin örtülmesinden başka sonuç doğurmaz. Suçluları iktidardan indirme hedefini, öyle “monşer” üslubuyla değil, en sert suçlamalarla savunmak için konuşmak başlangıç noktasıdır. Bu yol devrimci değişime de, sistem içi parlamenter çözüme de açıktır.

Devrimciler ve reformcular! Ne duruyorsunuz. Peker’i 65 milyon izliyor. O 65 milyona seslenin. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.