Dostça bir tartışma 

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Bir Kürt yurtseveri olarak Kahraman’ın Türk devletini “çete” olarak nitelemesi, “emperyalizm nerede, Türk devleti nerede” demesi, Kürt halkının bu devlete karşı mücadelesine elbette zarar vermez. Bu devlet ister “çete” olsun, ister “emperyalist” ona karşı direnilir.

Ahmet Kahraman’ın yazılarını zevkle okurum. Onda, Lenin’in “Rus ulusal gururu” terimiyle söylersem, kadim Kürt tarihinden süzülmüş güçlü bir “Kürt ulusal gururu” damarı var ve bu haklı bir gurur.

Ama geçen gün yazdığı yazıyı biraz hayretle okudum. Diyor ki:

“Çağımızda, emperyalizm artık başka yerdeydi. Silahsızdı. İhvan’ın diliyle fetihçi değildi. İhvan gibi Kürt malı, mülkünü talan etmiyor, esir pazarı kurmuyor, kafa kesmiyordu. İhvancının haberi yok ama, emperyalizm artık güler yüzlüydü.”

Sanıyorum bu satırları Türk kapitalizminin “emperyalist” aşamaya yükseldiği tezine karşı yazmış. Emperyalizmin “silahsız ve güler yüzlü olduğunu” düşününce Türk devletine “emperyalist” demek, doğal olarak Türk devletini “övmek” gibi bir şey oluyor. Kahraman da Türk devletini “övmüyor” şöyle diyor:

“Bu, onun kendince vardığı “emperyalist“ aşamaydı. Oysa Kürt öldürmek, sadece insanı katil ediyordu. Emperyalist değil. Nitekim çetecilikten öteye gidemedi, emperyalist de olmadı.”

Burada Kahraman’ın “emperyalizm”le ilgili görüşüyle polemik yapmayacağım. "Silahsız, güler yüzlü" sözcüklerini belki de "şaka" niyetine söylemiştir.

Şunu hatırlatmak istiyorum: Türk ulusalcıları ve bazı sosyalistler Türk devletinin “emperyalist” bir devlet olduğu tezine saldırıyorlar.

Bunun sebebi faşist, sömürgeci ve emperyalist Türk devletiyle yaptıkları işbirliğini gizleme kaygısıdır. Onlar neredeyse Türkiye’yi “bağımsızlık mücadelesi veren” Atatürk dönemi Türkiyesi gibi tanıtıyor ve “emperyalizmin” Türkiye’yi “bölmek ve yutmak” istediğini anlatıyorlar. Buradan da çoktan anlamını yitirmiş 1950’lerin, 60’ların “anti-emperyalizmi” çıkıyor. Bu öyle bir “antiemperyalizm” ki, Erdoğan bir sıçrayışta onların yanında yer alıyor. O da “Türkiye emperyalist değil, emperyalistlere karşı” demeye getiriyor.

Bu da malum sonuca varmalarına imkan veriyor: Kürt özgürlük hareketi, bunlara göre “emperyalist planların” bir uzantısı. “Bağımsız milli devletimizi” bölerek emperyalizme hizmet ediyor.

Bu tez Şeyh Said’e karşı devlet terörünü savunanların, bu arada bizim komünist hareketimizin en temel teziydi. Türkiye bağımsız bir ülkeydi ve İngilizler feodal ve klerikal Kürtlerin eliyle Kemalist devleti yıkmak istiyordu.

Hiçbir şekilde kabul edilemese de bu tez, o dönemde Türkiye’yi yanına çekmek isteyen Sovyetler Birliği bakımından “mantığı” olan bir tezdi. Komünistler bu tez temelinde “Kemalist burjuva devriminden, radikal demokratik devrime geçmek” için Kürt halkının ulusal çıkarlarını bir yana bırakıyor ve Kemalist devletle ittifak kurarak amaçlarına ulaşabileceklerini sanıyorlardı.

Bugün artık bu yanlış tezin “mantığı” da yok.

Çünkü Türk devleti emperyalist bir devlettir. Ve milliyetçilerin Kürt halkına karşı ideolojik savaşını yenik düşürmenin yolu, onların “sahte antiemperyalizmlerini” çürütmekten geçiyor. 

Emperyalizm çelişkili bir bütündür. Türk devletinin kimi zaman Rusya’yla, kimi zaman ABD’yle anlaşmazlığa düşmesi “bağımsızlıkla” filan ilgili değildir. Kapitalist modernitenin “iç çelişkileriyle” ilgilidir. Emperyalist Türk devletini emperyalizme karşı savunmak, Türk sosyalistleri açısından “sosyal-emperyalist ve şovenist” bir oportünizmdir. Kemalistlerin Türk devletini emperyalizme karşı savunuyor olması da, onların özüyle ilgilidir: Ulusalcılar emperyalist Türk devletinin organik parçasıdır.

Bazı kimseler “emperyalist” deyince ABD emperyalizmini anlıyor. Türk devletinin ve kapitalizminin emperyalist olduğunu söyleyenleri de Türk devletinin gücünü abartmakla suçluyor. Oysa emperyalist devletlerin “güçlüsü” var, “güçsüzü” var; “küresel” olanı olduğu gibi “bölgesel” olanı da var.

Türkiye’nin bugünkü hal-i pür melaline bakarak “böyle emperyalizm mi olur” diye itiraz edenler de var. Türkiye’nin hali berbat. Çünkü “üçüncü dünya savaşında” yenilen tek ülke Türkiye’dir. Kobanê’de Kürt halkı Türk emperyalizmini, emperyalist dünyanın iç çelişkilerinden akıllıca ve kahramanca yararlanarak yendi. Bir emperyalist ülke yenildiği zaman aynı Türk emperyalizminin durumuna düşer. Bu duruma düşmesi onun emperyalist olduğu gerçeğini değiştirmez. Hitler emperyalizmi yenik düştüğü gün Türkiye’den beter olmuştu.

Bir Kürt yurtseveri olarak Kahraman’ın Türk devletini “çete” olarak nitelemesi, “emperyalizm nerede, Türk devleti nerede” demesi, Kürt halkının bu devlete karşı mücadelesine elbette zarar vermez. Bu devlet ister “çete” olsun, ister “emperyalist” ona karşı direnilir. (Ama emperyalizmi niteleyen sözleri zarar verebilir, örneğin Kobanê’deki savaşçılar aynı şekilde düşünecek olsalardı, ABD’nin Rojava’yla ilgili sinsi planlarına direnemezlerdi.)

Ancak Türk devletinin emperyalist olamayacağı tezi Türk halkını “vatan savunması” bayrağı altında toplayanlara ve emperyalizmin işbirlikçisi “bölücü Kürtlere” karşı cihad çağrısı yapanlara hizmet eder.

Oysa bugünün temel antiemperyalist şiarı “kendi emperyalizmine karşı savaş, ona karşı savaşan Kürt halkıyla birleş” şiarıdır.

Türk halkını bilinçli bir halk haline getirmenin biricik yoludur bu.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.