Dünya nereye? Türkiye nereye?

Demir ÇELİK yazdı —

  • Dünya emperyalistler zirvesinde Hint-Avrupa koridoru ekseninde yeni ekonomik ve ticari ağ ve yolların devreye sokulacağı kararına varıldı. Tarihsel İpek Yolu’nun geçtiği yerlerde sermayenin neden olduğu değişim dinamiği bu yeni koridorla birlikte başka coğrafyalara ve başka ülkelere kayacak gibi.

Emperyalist devletler arasında, emperyalist devletlerle ulus devletler ve bu her iki devletçi sistem ile devletsiz halklar arasında askeri, siyasi, diplomatik, kültürel, biyolojik ve teknolojik alanlarda Üçüncü Dünya Savaşı devam ediyor. Malların ve sermayenin serbest dolaşımının söz konusu olduğu, herkesin herkesle ekonomik ve ticari faaliyet içinde olduğu süreç, önümüzdeki dönemde merkez konumundaki emperyalist güçler etrafında oluşacak kümelenmelerle sınırlanacak gibi görünüyor. 
Dünya emperyalistler zirvesinde Hint-Avrupa koridoru ekseninde yeni ekonomik ve ticari ağ ve yolların devreye sokulacağı kararına varıldı. Tarihsel İpek Yolu’nun geçtiği yerlerde sermayenin neden olduğu değişim dinamiği bu yeni koridorla birlikte başka coğrafyalara ve başka ülkelere kayacak gibi. Bu nedenle ülkeler ve ulus devletler bu yeni konjonktürün mağduru olmamanın kıyasıya arayışı içindedirler. Çünkü bu koridorun dışında kalacak ülkeler, sadece ekonomik kaynakların yoğunlaşacağı coğrafyanın dışında olmanın dezavantajını yaşamayacaklar, çok daha büyük ölçekte ekonomik kaynaklardan da yoksun kalacaklardır. Kaldı ki söz konusu koridorun üzerinde olsanız bile yaşadığınız çoklu krizler nedeni ile yeni dönemin ihtiyaçlarını karşılama potansiyelinden yoksunsanız çok daha büyük ölçekte kaybeden olursunuz. Çünkü artık jeopolitik aktör olmanın yanında, yeni dönemin ihtiyaçlarına hızlı ve nitelikli cevap olabilen kurumsal kapasitesi yüksek, anlık kararlaşma iradesine sahip idari ve siyasi sisteme sahip olmanız gerekiyor.
Dünya bundan elli yıl önce iki kutuplu olduğundan, kapitalist sistem egemenliğini ve hükümranlığını yitirmemek için dönemin yükselen trendi olan haklar ve demokratik taleplere daha duyarlı olmayı kendi bekası için zorunlu görüyordu. Ancak bugün yüzyıl öncesindeki sosyalizm- kapitalizm eksenli iki kutuplu dünya yerine birbirinden kısmen farklı modeller olsa da emperyalistler arası yaşanan ekonomik- teknolojik rekabet ve çelişkiler kapitalist sisteme alternatif değil, sistem içi çelişkilerdir. Çin ve Rusya daha otoriter bölüşüm ve dağıtım ilişkisi ile hareket ederken, ABD’nin başını çektiği emperyalistler seçimli otoriter rejimlerle bu çelişkileri yönetmeye çalışmaktadırlar.

Günümüz koşullarında sistem karşıtı mücadele dinamikleri seçenek olmaktan uzak olduklarından, başat konumdaki emperyal güçler tek tek ülkelerden demokrasi ve insan haklarına dayalı bir sistemi değil, iktisadi sistemlerini evrensel hukuka göre uyarlamalarını dayatmaktadırlar. 
Yakın döneme kadar jeo-stratejik ve jeo-politik konumunun avantajından ziyadesi ile yararlanan Türkiye, enerji kaynaklarının değişmeye başlayacağı, bu kaynaklar için yeni koridor ve yolların söz konusu olacağı gelecekte çok zorlanacağı öngörülüyor. Coğrafi konumundan ileri gelen avantajın ilelebet devam edeceğinden hareketle günü ve geleceği okuyamayan Türkiye, yaşamakta olduğu çoklu krizleri kolayca aşmanın gücüne ve iradesine sahip değildir. Kaldıki mevcut gelişmeler Türkiye’ den demokratik hukuk sistemini değil, sermayenin haklarını ve güvenliğini sağlayan siyasi, iktisadi, bürokratik değişimi beklediği halde bunu yerine getiremeyecek kadar çökmüş ve çözülen bir yapısallığa sahiptir. Mülkiyet hakkını gasp eden, uluslararası sözleşmelere uymayan, onları yok hükmünde gören, ihalede adil ve şeffaf olmanın hukuki normlarından iyice uzaklaşan Türkiye, hukuki olmaktan çıkmış, mafya-çete-polis devletine dönüşmüştür. Bu nedenle Şangay Ekonomi Örgütü çeperinde dolaşarak bu süreçte kendisi gibi siyasetten olduğu gibi, iktisaden de otoriter olan rejimlerle olmanın arayışındaydı. Oradan güç devşirerek Kafkasya, Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Akdeniz’de hegemonik güç olmaya heveslenmişti. Gücünün ve kapasitesinin üstünde bir sıklete soyunmuş olmanın yanı sıra Kürtlere karşı savaşta ısrarın neden olduğu ekonomik ve siyasi kriz sistem krizine dönüşmüştür. Milliyetçi, dinci ve ırkçı zihniyetin neden olduğu bu çöküşü ve çözülmeyi atlatmak için yakın zamana kadar Suudi Arabistan, BAE, Mısır ve Suriye ile savaşı esas alan politikayı terk etmek, diyalog kapılarını aralamak durumunda kalmıştır. ABD’nin çekilmesiyle bölgesel hegemonya oluşturacağının yanılgısıyla kendisine rakip gördüğü herkesle çatışma ve savaşma ilişkisi içine giren Türkiye makası ters kırmak zorunda kalmış, bu yeni konjonktürde kendisine alan açmak istemiştir. Ancak Türkiye, Kürt meselesinde jeopolitik aktör olmanın avantajlarına sahip olduğu yanılgısında ısrar ettiğinden, açmak ve aralamak istediği alan hakimiyetini sağlayamamakta. Kürt’ e karşı savaşta ısrarı nedeni ile süreci kaçıran olmakla kalmamış, önümüzdeki dönemin en çok kaybedenlerinden olacaktır. 
Kürtlerin IŞİD’i yenmesiyle birlikte sömürgeci bölgesel devletler arasında 1925’ten beri varolan anti-Kürt ittifakında önemli kırılma yaşanıyor olsa da Türkiye Kürt’e karşı savaşı tek başına da olsa yürütme ısrarındadır. Türkiye bölgesel ve küresel güç olmayı özelde Kürt Siyasal Hareketini, genelde de Kürtleri yenmeye, yenilgiye uğratmaya endekslediğinden, Kürt sorunu gibi bölgesel ve küresel sorunu askeri bir sorun görerek onu bitirme üzerine kurguladığı savaş 5 trilyon dolara mal olmakla kalmadı, milliyetçi, dinci ve cinsiyetçi ulus devletin siyasi körlüğüne neden oldu. Gerek Türkiye’nin gerekse uluslararası konjonktürün demokratik, adem-i merkeziyetçi idari ve siyasi sisteme dönüşme dinamiğinden uzak olması neden ile önümüzdeki günlerde de Kürtlerle barışmak üzerine değil, savaş ve askeri seçeneklerin gündemde olmaya devam edeceğe benzer. Yeni dönemin ihtiyaçlarının karşılanmasına dönük öngörülen idari, siyasi, iktisadi ve ticari alanların düzenlenmesi kapasitesinden yoksun olmanın yanı sıra savaşta ısrar eden Türkiye, önümüzdeki dönemin kaybedenlerinden olacaktır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.