Elitist siyasetin çıkmazı

Demir ÇELİK yazdı —

  • Toplumun söz, karar ve yetki sahibi olması anlamına gelen demokratik siyaset, temsili elit siyasetten tamamen farklıdır. Elit siyaset erildir, devletçi, elitist olduğu için dar kalıpçı, statükocu, dogmatik ve anti demokratiktir.

Ekim 1923’te T.C’nın yüzüncü kuruluş yılı geride kalmış olacak. Ulus devletin geçen yüz yılı cumhuriyet olarak ifade edilsede, gerçek olan sistemin tekçi, Bonapartist, otoriter ve çoğu zaman faşizm olduğu gerçeğidir.

Bu nedenle halkların, inançların, kimliklerin ve farklılıkların inkârı, asimilasyonu, katliamı ve soykırımı yaşanmıştır hep. Anlaşılacağı üzere yüz yıl boyunca halklar, inançlar ve kimlikler ağır siyasal, sosyal ve kültürel travmalar yaşamışlardır. Toplumun çoklu kimliğine ve çoklu kültürüne dayatılan, giydirilmek istenen bu deli gömleği lime lime olmuş, toplumsal, ahlaki ve kültürel çürüme yaşanmakta, sistem ekonomik ve siyasal çöküşle karşı karşıyadır. Yaşanan bu kaosa çözüm adına farklı kesimlerin arayışı olsada, radikal toplumsal dönüşüme yol açacak nitelikli çözüm parametreleri sunulamamakta, mevcut statükonun çeperinde dolaşılmaktadır. Tekçi, inkârcı Anayasa’nın dışına çıkılamamakta, siyasal aktörler iktidarın kötülükleri üzerinden kendilerine alan açmaya çalışmaktadırlar.

Devletin yasama, yürütme ve yargı fonksiyonlarını yerine getirmenin temel metni olan Anayasa, kurumlar arasındaki ilişkileri olduğu kadar devlet toplum ilişkilerini düzenlemede, yetki kullanım sorumluluğuna sahip devletin zor ve bürokratik yanını sınırlayan, toplumun özgürlüğü karşısında devletin neler yapamacağını belirten, toplumun ve toplulukların haklarını ve özgürlüklerini güvencede tutan içerikte olursa, o Anayasa demokratik demektir. Böylesi bir Anayasa ile şekillendirilen sistem demokratik ve hukuki bir sistem olup devlete karşı toplumu ve haklarını güvencede tutan olur.

Halbuki yüz yıldır yazılmış dört Anayasa’nın ana teması; devletin ve milletin bölünmez bütünlüğü esası üzerinedir. Toplumun ve insan olarak bireyin hak ve özgürlükleri bu esasa göre sınırlandırılmış, hatta yasaklanmıştır. Bu esas ile oluşturulmak istenen sistem, bu nedenle asla demokratik olamamış, tekçi, inkârcı, katliamcı ve asimilasyoncu hiyerarşikçi kudretli devlet zihniyeti hep devrede olmuştur. Bu nedenle içinde bulunduğumuz bu süreçten çıkış; mevcudun restorasyonu ile değil, radikal demokrasi programı ile mümkündür. Bu programın siyasal örgütlenmesinin adı Demokratik Cumhuriyettir. Demokratik Cumhuriyet, demokratik siyaset olmaksızın inşa edilemez. Sınırlı sayıda siyasal parti ve aktörü dışarıda tutacak olursak, geride kalan tüm parti ve aktörler sistemden beslenen, sistemin sürdürülmesi için toplumu yönetilmeye iknâ etmeyi görev bilen aktörlerdir. Onların radikal demokrasiyi savunmaları eşyanın tabiatına aykırıdır.

Çünkü Demokratik Siyaset: Toplumun demokratik konfederal ilişkisi esasıyla kendisini sivil demokratik toplum örgütlülüğü üzerinden politik süreçlerin öznesi ve yürütücüsü olmasının siyasetidir. Yerellik ve yerindelik ilkesine bağlı olarak demokratik siyaset; az devleti çok toplumu savunur. Bu temelde demokratik siyaset; Halkların ve toplumun kendi öz-örgütlülüğü ile politikada ve politik süreçlerde özne olması yanında bilinçli özgür eylemselliğin de sahibi olmasını savunur. Toplumun özgücüne dayanarak kendisine sahip çıkma, kendisini koruma, konuşturma, özgür kılma ve özgürce geliştirmenin mücadele sanatıdır demokratik siyaset.

Demokratik siyaset anacıl toplumun ahlâki ve politik değerler bütünü olan demokrasi ile halkları ve toplumu buluşturmanın siyaseti olmaktadır. Bunu devletçi sistemden beslenenlerin amaç edinmesini beklemek, bu ahlaki ilkeye bağlı olacaklarını düşünmek beyhude bir arayış olur. 

Kendisini toplum kurtarıcılığı üzerinden tanımlayan devletçi ve iktidarcı sisteme karşı demokratik siyaset, toplumun temel ihtiyaçlarına doğrudan ulaşmasını söz, yetki ve karar sahibi olmasını esas alır. Bu temelde Demokratik Siyaset toplumun tarihi direnişçi geleneğinden beslenir. Anacıl toplumun ahlâki ve politik değerlerini savunan, bu değerleri insan toplumsallığına taşıyan bilgeler, ozanlar, evliya ve devrimcilerin çoğulcu, dayanışmacı, komünal, demokratik ve kadın özgürlükçü mücadele deneyim ve birikimleri üzerinden Demokratik Siyaset yükselir.

Toplumun söz, karar ve yetki sahibi olması anlamına gelen demokratik siyaset, temsili elit siyasetten tamamen farklıdır. Elit siyaset erildir, devletçi, elitist olduğu için dar kalıpçı, statükocu, dogmatik ve anti demokratiktir. Buna karşın toplumun kendi kendisini yönetmesi anlamına gelen demokratik siyaset, insanın kök hücresi evrensel değerlerinden, onun kültürel kodlarından beslendiği için hiyerarşi ve tahakküm karşıtıdır. Egemenlikçi sistemi ret eden eşitlikçi ve özgürlükçü olma karakterine sahiptir. Genelde devletçi iktidarcı sistemde, özelde de ulus devletçi sistemde siyaset, iktidara ve devlete hizmet ettiği için tekçi, dar, statükocu ve anti demokratiktir. Kamu yararı gözetmez, kamuyu devletten ibaret bir algı ve anlayışa sahiptir. Kamu yararı ve güvenliği devletçi sistem tarafından sağlanamaz, bu ancak toplumun kendi kendisini yönetmesi ile mümkün olabilir. Demokratik siyaset; “çokluk içinde birlik” ilkesi ile birinci ve ikinci doğaya yaklaşır. Birinci ve ikinci doğada her şeyin özgün ve özerk olduğuna inanır. Özgün ve özerk parçalarının dinamizmi ile bütünün oluştuğunu savunduğundan toplumsal ekolojiyi, ya da başka bir ifade ile ekolojist demokrasiyi savunur.

Demokratik siyaset;  

Az Devlet + Çok toplumu, Az Yasak + Çok özgürlüğü, Az Hiyerarşi + Çok demokrasiyi amaç edinir.

Bu temelde devletin küçültülmüş hali olan Adem-i Merkeziyetçilik; 
1- Hizmetin bireye en yakın birim tarafından karşılanmasını(Yerellik, Yerindelik ilkesi), 
2- Hizmetin ihtiyaç odaklı olmasını, 
3- Güç ve erk merkezileşmemeli, topluma yatay dağıtılmalı(Egemenliğin paylaşılması),
4-Hizmetin üretilmesi ve yürütülmesinde olduğu kadar bütçenin hazırlanması süreçlerinde de katılımcılık (demokratik katılımcılık) ilkesi demokratik siyasetin ana ilkeleri olmaktadır.

İşte bu ilkeler gereğince Türkiye yeniden ve demokratik tarzda dönüştürüldüğünde çözüm mümkün olabilir. Halklar, inançlar, kimlikler ve kültürler ortak yaşamda eşit olduklarında siyasal ve toplumsal istikrar sağlanmış olur. Bu da merkeziyetçilik yerine yerel demokrasiyi, tekçilik yerine çoğulculuğu, inkâr yerine adil ve özgürlükçü olmanın siyasal sistemi olan Demokratik Cumhuriyetle mümkün olur. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.