Erdoğan ve siyah sancak

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Siyah sancağı çektiğine göre, belli ki Erdoğan at sırtında çöllere sefer yapabileceğini sanmakta. Aldığı S-400’leri bile depodan çıkaramıyor, ama İsrail ve ABD’ye karşı siyah sancak çekiyor.

Erdoğan, Atatürk’ün ve öteki Cumhurbaşkanlarının TSK donanmasını her Cumhuriyet bayramının yıldönümünde Dolmabahçe’den selamlamak yerine, firari Padişah’ın adını taşıyan Vahdettin Köşkü’nden selamlaması, tarafımdan, bir takım siyasiler ve gazetecilerin olur olmaz diline dolanan terimle ifade edersem, “manidar” karşılanmıştı. Yani “anlamlı”… Hele bir de arkasındaki “siyah bayrak” hepten manidardı. Yazmasam da “acaba, diye düşünmüştüm, Erdoğan kendini Vahdettin sanıp, 29 Ekim gününü “matem günü mü ilan etti?” Bu kadarı fazla “manidar” olacağından okurlarla bu düşüncemi paylaşmadım.

İyi ki paylaşmamışım. İşin aslı-faslı, manası-anlamı meğer çok başkaymış. Bunu da eski polis, şimdi köşebaz Bülent Orakoğlu’nun Yeni Şafak’ta yayınlanan yazısından öğrendim. Gelin birlikte okuyalım:

“Başkan Erdoğan neden Siyah Sancak’ı arkasına alarak komuta heyeti ile birlikte donanmayı selamlamıştı? Zira Siyah Sancak’ın ortaya çıkarılmasının en önemli özelliği veya şartı Türkiye’nin bir savaş hali öncesinde olmasıdır. Türkiye Siyah Sancak göstererek açıkça katliam ve soykırımcı ülkeler Türkiye düşmanı İsrail ve Amerika’ya üstü örtülü şu mesajları vermiştir. "Biz buradayız, biz hazırız Siyah Sancağı da çıkardık. Allah’ın Resulü diyor ki "Büyük Savaş Armageddon yaklaştığında Siyah Sancaklı ordular Kudüs’e, Şam’a iner. Siyah Sancak bu nedenle çıktı. Onların kehanetleri varsa bizim de hadislerimiz var. Allah Resulü hadisinde ifade ettiği gibi biz daha önce de Kudüs’e girdik, Şam’a indik. Yine gireriz gerekirse! Siyah Sancak Peygamber efendimizin (SAV) zamanında savaş öncesi açılan sancak demekti”.

İyi mi? İsrail ve Amerika’ya “savaş ilan ederiz ha” diye “üstü örtülü mesaj” gönderilmiş. Kudüs’e, Şam’a “bir gece ansızın” girilecekmiş. Fesubhanallah!..

Netanyahu ve Biden mesajı aldılar mı, bilmiyorum. İnşallah almamışlardır. Maazallah aldıysalar işimiz zor. Onlar İsa zamanından kalma “savaş öncesi açılan haçlı sancak” yerine, namlularının ucunu ülkemize çevirirlerse ne halt ederiz bilemiyorum. Malum her ikisi de nükleer güç. Birer atom bombası mesajı gönderseler, bombalar patlamadan, Erdoğan değilse de, atomun ne olduğunu bilen Astsubay Fidan ile kuvvet komutanları anında siyah bayrağı indirir, teslim bayrağını çekerdi.

Rahmetli babam, bizler küçük bir odada yedi sekiz kişi toplanıp, Demirel hükümetini nasıl devireceğimizi konuşurken, kulak misafiri olurdu. Bir keresinde bizi dinlemiş, odadan çıkarken, “kuru sıkı atmayın, poponuzda don yok, kaba yele karşı gidiyorsunuz” demişti. Sivas deyimiymiş. İlk siyasi strateji dersimi babamdan aldığımı söyleyebilirim.

Siyah sancağı çektiğine göre, belli ki Erdoğan at sırtında çöllere sefer yapabileceğini sanmakta. Oysa meşhur hadiseydi: Attan fena halde düşmüştü. Derler ki, dörtnala giden atın kakası seyrek düşermiş. Bunun bindiği beygir ahırda sabit durduğundan, burnuna kadar şeye batmış durumda. Demek istediğim, aldığı S-400’leri bile depodan çıkaramıyor, ama İsrail ve ABD’ye karşı “yan bakana yak çakarım” diyerek siyah sancak çekiyor. “Yağmadan gürleyen”e Erdoğan’ın ceddi “biz yağmadan gürlemeyiz” diye nasihat ediyor ama, ne fayda. Gökyüzü masmavi, bu “gürleme” taklidi yapıyor. Anlamadığı şu: Artık insanlık yağmurun yağacağını gök gürültüsünden değil, meteoroloji raporlarından öğreniyor. Bizim Medya TV’de Selahattin kardeşimi izleyin derim. Hani şu F-16’ları tamir edilse, diyelim ki Şam semalarına bir iki sorti yapar, ses hızını aşarak gökgürültüsü ile belki bir iki hanenin camlarını kırar diye düşünebiliriz.. Lakin onun hava kuvvetleri için şu sıralar hapisteki kurmay pilotlar kendi aralarında gırgırına şöyle diyorlarmış: “Yellenmeden tayyare, selam söyle o yare…” Ya önünden resmi geçit yapan savaş vapurları. Onu da vaktiyle şair şöyle tasvir etmiş: “Ördeklerden bir filo, bir de kazdan amiral.”  Bizimki üzerine F-35’leri kondurur, Yunanistan’a caka satarım derken, “uçak gemimizin” güvertesine şimdi pır pır diyerek uçan dronları dizmiş, Yunanistan ise bırakalım F-35’leri, yüzlerce kayalığı birer sabit uçak gemisine çevirmiş, Erdoğan’ın uçakları onların hava sahalarına da, deniz sahalarına da giremez olmuş. De ki, Yunanlıların topu İstanbul nüfusu etmez. İyi de Dedeağaç’taki Amerikan filolarını ne edeceksin?

Bu satırları okuyan Reisçi Zırtullah efendi, hava ve deniz kuvvetlerinden şüpheye düşse de, sakalını sıvazlayıp, “boş konuşma hemşerim, bizim piyademizin süngüsü var, ‘Allah Allah’ diye siperden bi yekindi mi, Şam’ın Arabı da, İsrail’in Yahudisi de ardına bakmadan kaçar, ne diyon sen? Ahacık tependeki SİHA’ya bak da hala yaşadığına şükret” diyebilir. Eğer duyduysa Karayılan gülmekten öle yazmıştır. Senin piyaden, süvarin Yunan’ı anlatıldığına göre 22 günde “denize” döktü deniyor ya elin tarihçisi, Yunan ordusu İngiliz desteğini yitirince zavallıların neredeyse savaşmadan kendilerini denize attıklarını rivayet etmekte. Ben onların yalancısıyım. Ama yalan olmayan gerçek şudur ki, senin piyaden, komandon, arkalarında Barzani desteği, ABD’nin açtığı hava sahasında cirit atan jetleri, dronları ile neredeyse yarım asırdır Kürt’ün birkaç binlik dedikleri, her gün bitirdik müjdesini verdikleri kadın-erkek gerillasıyla hala savaşmakta. Gerisini siz anlayın gayri. Ne yazık ki, “bitli piyade” dedikleri köylü çocukları, bu bitlerin bulaştırdığı “tifüs”ten vaktiyle on binler halinde 'şehit' düşmüşlerdi. Şimdi konforları yerinde. “Bir de şu mekaplılar olmasaydı” diye mırıldanıyorlar. Artık kadınlara bakıp bıyık da buramıyorlar, baktıkları “salisede” alınlarından vuruluyorlar, cesetlerini ise kaçarken taşıyamayacakları için arkadaşları yakıyor. Mekaplardan olduğu gibi şu sıralar, gerisinde YJA-Star kadınlarının pürdikkat durduğu “dürbünlerden” ödleri patlıyor. Hele şu fedailer…Geceleri rüyalarına giriyor. Bir de halaylar yok mu? Onları kahrediyor.

İşte “siyah sancak” Kurdistan savaşında verdikleri feci kayıpların yaslarını tuttuklarını gösteriyor. Şam’a, Gazze’ye gitmek palavra.

Ama “çok naz aşık, çok palavra düşman usandırır”. “İsrail’e Amerika’ya savaş hali” diye zırvalamaya devam ederseniz, bakmışınız Amerikalısı, NATO’lusu tepenize binmiş. Benden söylemesi. Vesselam.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.