Erdoğan’a bakma devlet’e bak!

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Bugünden "savaşa hazırlık" yerine barış politikasını savunmayan muhalefet, yarın "büyük" olmasa da "çakma" bir savaş ilanı durumunda Erdoğan’a teslim olur. Yenikapı halt etmiş, rejimin kuklası haline gelir. Erdoğan’ı devirmek ve iktidara geçmek hayal olur. 

Millet İttifakı ve diğerleri çok rahat. Bunların demeçlerine, konuşmalarına, gazetelerinin manşetlerine baktığımız zaman ne görüyoruz?

Rahatlık.

İktidar bunlara göre oy kaybediyor. CHP başkanı iki üç ay sonra birinci parti olmaktan söz ediyor. Fehmi Koru’nun tabiriyle iktidarı "çantada keklik" sanmaktalar. Koru bunları uyarıyor. İşler sandıkları kadar kolay değil çünkü.

Faşist bir rejimde seçimden önce kamuoyu yoklamalarına, kimin ne kadar oyu olduğuna bakılmaz. Neye bakılır?

Devlete.

Orduya.

Polise.

İstihbarat örgütüne.

Devlete paralel para militer yapılara. 

Diyanete.

YSK’ya.

AYM’ye.

Buralarda Millet İttifakına umut verecek her hangi bir değişiklik var mı?

Geçtiğimiz gün Erdoğan, "Türkiye’yi büyük savaşa hazırlıyoruz. Gözümüz uzayda" dedi. Muhalefet ne dedi? Hiçbir şey.

Pentagon’dan bir yönetici Amerikan dergilerinden birinde "ABD Rusya’ya karşı savaşa hazır olmalı" dedikten sonra Erdoğan’ın ülkeyi savaşa hazırlıyoruz demeci üst üste geldi.

Belli ki ABD ve Rusya şu sıralar bir birlerini savaşla tehdit ediyor. Kuşkusuz bunların arasında topyekun bir savaş mümkün değil. İkisi de nükleer dev. "Dehşet dengesi" var.

Ama örneğin Ukrayna’da silahlı çatışmalar tırmanabilir. Rusya ile Ukrayna arasında "düşük younluklu" bir savaş patlayabilir. Bir çok devlet, tıpkı Ortadoğu’da olduğu gibi bu bölgesel savaşa sürüklenebilir. Böyle bir savaşta Türk devletinin zavallı bir piyon olarak kullanılacağından şüphe bile edilemez. Amerikalı istihbarat yetkilileri, Rusya’nın Ukrayna’ya bir grup ajan sızdırdığını, bu Rus ajanların, bizim Hakan Fidan gibi, Ukrayna’dan kendi ülkesine füzeler fırlatıp, savaş bahanesi yaratacağını açıkladı.

Böyle bir durumda muhalefet ne yapmalı?

Önce kendi ordusuna bakmalı. Kürdistan savaşında yıpranmış, hiçbir amacına ulaşamamış, Suriye’de Rusya ile ABD arasına sıkışmış, İdlib’de tepesine yağmur gibi yağan Rus bombaları karşısında sessiz ve çaresiz kalmış, 15 Temmuz çakma darbesinde generallerinin yarısını, kurmay albaylarının yüzde doksanını hapsederek, tasfiye ederek kaybetmiş, "eli kınalı Mehmetçik" yerine saflarını "paralı askerlerle", bu arada cihatçı çetelerle doldurmuş, F-35 projesinden kovulmuş, elindeki F-16’ların miadı dolmuş bir ordu bu.

"Ama SİHA’mız var."

Bu laf sivilleri kandırabilir ama konvansiyonel bir savaşta senin SİHA’ların hiçbir işe yaramaz. Küresel güçlerin modern zırhlı ve sofistike füze ve uçak filoları karşısında, sen oraya buraya bomba atarsın da, bir metre bile karada ilerleyemezsin. Hava üstünlüğün de, kara üstünlüğün de, deniz üstünlüğün de faso fisodur. Şu anda bir damlacık Yunanistan bile Türk ordusuna karşı stratejik üstünlük elde etmek üzere.

Ve bir de paran yok. Parasız saadet de olmaz, savaş da olmaz.  

Bu duruma bakarak muhalefet, "aklını başına topla Erdoğan, ülkeyi büyük savaşlara hazırlamak, o büyük savaşta Türkiye’yi mahvetmek demektir, biz küresel güçlerin arasındaki gerginlik, silahlanma ve savaş tehlikesine karşı bölge ve dünya barışını savunmalıyız" diyeceğine sessiz kalıyorsa, başına çok büyük işler açar.

Bugünden "savaşa hazırlık" yerine barış politikasını savunmayan muhalefet, yarın "büyük" olmasa da "çakma" bir savaş ilanı durumunda Erdoğan’a teslim olur. Yenikapı halt etmiş, rejimin kuklası haline gelir. Erdoğan’ı devirmek ve iktidara geçmek hayal olur. Tüm Millet İttifakı ve diğerleri o gün kendilerini Erdoğan’ın mutlak başkanlığında "milli beka koalisyonunun" içinde bulur.

Hiç kuşkusuz böyle bir barış politikası ilan edebilmek için, önce yaşadığımız savaşa karşı kesin tutum almak gerekir. Kürt halkına karşı, Suriye’de, Irak’ta ve Türkiye’de yürütülen savaşa karşı çıkamamak, bu konuda rejimin yedekçisi olmak, çok daha büyük badirelere ve yıkıma yol açabilecek "büyük savaşa ülkeyi hazırlama" politikası karşısında muhalefeti çaresizliğe mahkum ediyor.

PKK Önderi Öcalan ve Kandil’deki PKK yönetimi Türkiye’ye biricik çıkış yolunu teklif etmiştir. Bu çıkış yolu "üçüncü yoldur."

Dünyada kutuplaşma tırmandıkça, "üçüncü yol" çok daha hayati bir politika olacak.

Barış ne demek?

Ordu masraflarını onda bire indirmek demek. Polis harcamalarını kırpmak demek, Diyanet’in yuttuğu milyarlara el koymak demek.

Yani bugün içine yuvarlandığımız ekonomik krizden çıkmak demek.

"Ama silah olmazsa bizi ham yaparlar" mı diyorsunuz? Vaktiyle Sovyetler Birliği Dışişleri Bakanı Gromiko, "Türk devletinin ordusu kendi ülkesi için çok büyük, bize karşı ise çok küçük" demişti.

Öyledir. Sizi "silahınızla birlikte ham yaparlar." Suriye’deki halinize bakın, ne demek istediğimi anlayın.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.