Erdoğan’ın Alevi kurumlarını ziyaretini nasıl okumalı?

Demir ÇELİK yazdı —

  • Devlet Alevileri dinsel ve kimliksel açıdan eşit görmemiş, görmeyecektir de. “Anayasaya vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür” diyerek herkesi Türk ve Sünni İslam yapma en temel yaklaşım olmaktadır.

Ulus devletin kurucu kadroları da bugünküne benzer hamle ve girişimlerle Alevileri kendisine yedeklemeye bakmıştı. Mustafa Kemal’in Hacı Bektaş’ta Bektaşi Postnişi ile görüşmesi, cumhuriyet fikrini dillendirmesi ve hilafeti kaldırdığını söylemesi sonrasında, Alevilerin kendilerini cumhuriyetin kurucu unsuru görmesi ve ulus devlete sahip çıkmalarıyla sonuçlanır. 

Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kurmuş olsa da, laik devlet söylemi, Alevilerin Mustafa Kemal’e sahip çıkmalarında bir kırılmaya yol açmaz. Alevilerin devletle uzlaşmasında, Kemalizm ideolojisini benimsemelerinden çok, Mustafa Kemal’in bireysel kişiliğine ve onun ulus devlet inşa sürecindeki pragmatist yaklaşımı etkili olmuştur. Mustafa Kemal’e karşı bu koşulsuz, olumlu hissiyat üzerinden devlete eklemlenme, beraberinde Mustafa Kemal’in kurduğu CHP’nin sorgusuzca desteklenmesine dönüşür. Devlet bu sayede Alevileri, Mustafa Kemal ile kurulan ilişki üzerinden kendisine yedeklemeyi başarmış oluyordu. Hilafeti kaldırdığı için Aleviler tarafından sahipleni-len ulus devlet, Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kurdu diye Sünniler tarafından da sahiplenilmeyle sonuçlanır. Kemalizm'in bu pragmatist yaklaşımı hem Kürt İslam’i kesimleri, hem Alevileri ikna eden yaklaşımı olur. 1925’ te Alevi-Bektaşi tekkelerinin kapatılması ve Pîrlik kurumunun gayrimeşru görülmesi sonrasında, Kürt Aleviler cumhuriyetten kısmi kopuşu yaşasalar da, Aleviler genelde cumhuriyetin asli unsuru olarak kendilerini görmeleri paradoksu bugüne dek devam eder. Devlet oluşturduğu bu yanlış ve yanıltıcı algı üzerinden bir yandan kendisine yedeklediği Alevileri kendine göre şekillendirmeye ve organize etmeye çalışıyor, diğer yandan da karşısına aldığı Alevilere düşman hukukunu dayatıyor.

Bugün Alevi inancının dikey olmayan yatay toplumsallığı olan Ocaxlar sistemi dağıtılmış olunsada, Aleviler geniş ölçekte sivil toplum kurumsallığına sahiptirler. Bu yaygın örgütlülük, ulus devletin oluşturmak istediği homojen ulus önünde engel görülmektedir. Homojen ulus oluşturma önünde en büyük engel konumundaki Kürtlerin geriye dönüşümsüz düzeyde statüye ve özgür yaşama kilitlenmiş olduğunu gören devlet, ikinci büyük kütle olan Alevileri kaybetmemek adına soruna pragmatist yaklaşmayı kendi bekası için zaruri görmektedir. Homojen ulus projesinin başarısı için yaygın nüfusa sahip Alevilerin, sisteme entegre olmaları, devletin laik ve seküler olduğu iddiası nedeni ile daha kolay olacağını düşünmektedirler.

AKP’nin tarikatlar koalisyonu olduğu, devletin önemli kurumlarında tarikatların etkili olduğundan hareketle, Alevilerin devlete ve iktidara mesafe koydukları bu süreçte, Alevileri devlete eklemlemek devlet için hayatı önemde konu olmaktadır. İknâ edemediğinde Kürt siyasal hareketinin önemli ittifak gücü olacağı kaygısını taşıdıkları öteden beri biliniyor. On yıllardır bu yönlü ilişki gelişmesin, ittifak gücüne dönüşmesin diye her şeyi denemektedirler. Bir yandan Alevilerin Türk olduğu iddiasını dillendiriyorlar, diğer yandan da devletin seküler olduğu iddiası ile Alevileri sistem içine çekmeye çalışıyorlar. Erdoğan’ın geçmişteki sekter ve ötekileştiren yaklaşımı yerine, daha yumuşak, sıcak bir kısım söylem ve yaklaşımları Alevileri kontrol altında tutmak, bu sayede Alevilerde oluşturacakları aidiyet duygusu ile merkezle bütünleşmelerini sağlamanın hamleleri olarak görmek gerekiyor. Erdoğan’ın sık sık “Alevilik Haz. Ali’yi sevmekse en büyük Alevi benim.” Söylemi ile yetinmeyip Hüseyin Gazi Cemevi’ni ziyaret etmesi, ardından da alternatif anmayı organize etmek üzere Hacı Bektaş’a çıkarma yapması devletin bu stratejik yaklaşımından bağımsız değildir.

Önümüzdeki dönemde devlet, bununla da yetinmeyecek; Alevi inancının aslında Şamanizm olduğu, dolayısıyla tüm Alevilerin Türk olduğu, Kürtlerden Alevi olmayacağı propagandasını güçlüce yapacaktır. Alevilerin Türk ve İslam olduklarına ikna etmek, eğitimden geçirdikleri kendilerine Alevi dedesi dedikleri üzerinden devlet, geleneksel Alevilik yerine kendine göre yeni bir Alevi kimliği oluşturmaya çalıştığı açıktır. Böylelikle devlet, Aleviler içinde Türk kimliğinin kültürel inşasında, inancın özgünlüğünü törpülemiş, kendine göre Alevi tanımlamasını geliştirme fırsatını bulmuş olacak, şekil ve biçim verdiği ve başkalaşıma uğrattığı Aleviler sayesinde tekçi, inkârcı zihniyet kan tazelemiş olacak... 

Ulus devletin tekçi zihniyeti, başta Kürt Alevileri olmak üzere, Alevilere ve Kürtlere dönük inkâr, imha ve katliamları kesintiye uğramadan yüz yıldır sürdürülüyor. Topyekun ortadan kaldıramadığı Alevilere kültürel soykırımla başkalaştırmayı dayatmak, onları kendi hak ve hakikatinden uzaklaştırmak devletin öncelikli yaklaşımıdır. Devletin vatandaşlık ideolojisi ekseninde toplumun tümünü ilgilendiren kimi haklardan Aleviler yararlanmış olsada, asla Alevileri dinsel ve kimliksel açıdan eşit görmemiş, görmeyecektir de.

“Anayasaya vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür” diyerek herkesi Türk ve Sünni İslam yapma en temel yaklaşım olmaktadır. Görünürde herkesin seyahat etme, mülk edinme, eğitim ve sağlık hizmeti görme ve istediği yerde ikamet etme hakkı olsa da... Bu hakların kullanılmasında bile Kürtlere ve Alevilere ayrımcı yaklaştığı ve dışladığı, onları kamu hizmetlerinden yoksun bıraktığı, kendisi için tehdit gördüğü, bu nedenle katliamlara uğrattığı ve asimilasyona tabi tuttuğunu görmek gerekiyor. Devlet için siyasal ve toplumsal tehlike olarak görülen Alevilerin, katliam ve sürgünlerle kontrol edilmesi, devletin yüzyıllık stratejisi olmuştur.

Devletin yüzyıllık bu ısrarcı politikası sonucu bir kısım Alevilerin, kendilerini Türk, ulus devletin aslı kurucuları olarak görmeleri, devletin bu yeni yaklaşımını kolaylayan olacaktır. Aleviler içinde bugün itibarıyla önemli bir kesim kendisini Türk ve hakiki Müslüman olarak görmesi yetmezmiş gibi, Kürt’ ten Alevi olmaz diyerek ırkçılık yaptıklarını göz önünde bulundurduğumuzda tehlikeli oyunlarda tezgahlanacak gibi görünüyor. Bu oyunların önüne geçebilmek için her sürekten Alevilerin eşit vatandaşlık hakları için birlikte mücadelesinden başka yol görünmemektedir. Alevilerin temel haklarının güvenceye alındığı sivil, demokratik, eşitlikçi ve özgürlükçe bir Anayasa için demokrasi güçleri ile yürüteceğimiz mücadele ile gerçek anlamda kardeşleşme yaşanacaktır. Çünkü; eğer toplum kesimleri eşit değillerse, özgür ve kardeşte değillerdir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.