Êzîdî soykırımında kadın köleliği!
Ziya ULUSOY yazdı —
- Soykırımın normalleştirilmesine ve Êzîdî kadınların cariye/köle yapılmasının unutturulmasına izin verilmemeli ve mutlaka hesap sorulacağı bilinci işçi sınıfı ve halklar arasında yaygınlaştırılmalıdır.
- Başta Erdoğan olmak üzere İslamcı hükümetler ve teokratik Körfez iktidarları ile siyasal islamcı örgütler, Êzîdî kadınların cariye olarak IŞİD tarafından satılmalarına ev sahipliği yaparak, cezasızlık desteği vererek suç ortağı oldular.
3 Ağustos 2014, Êzîdî inancına sahip Kürt halkına IŞİD eliyle gerçekleştirilen soykırımın başlangıç günüydü. Soykırımın büyük ölçeğe ulaşmasını HPG, YPG gerillalarının müdahelesi engelleyebildiyse de, IŞİD binlerce Êzîdî Kürt insanını katletti ve binlerce Êzîdî Kürt kadınını kaçırıp esir aldı, cariye/köle yaptı. Başta Türkiye olmak üzere değişik ülkelerde cariye olarak sattı.
Êzîdî Kürt halkına yönelik soykırımın normalleştirilmesine izin vermemek demokratik ve sosyalist bütün güçlerin çabası olmalıdır.
Burada değinmek istediğimiz özgül sorun ise Êzîdî ve İslam’ın diğer mezheplerinden kadınların cariye/köle yapılmasıdır. IŞİD bu barbarca suçu işlerken fetva da verdi. Savaşta ganimet olarak esir aldıkları erkeklerin köle; kadınların cariye yapıldığına ilişkin fetva çıkardı.
O dönemde Dünya Müslüman Alimler Birliği (DMAB) Başkanı Prof. Yusuf El Karadavi, yaşadığı Katar’da verdiği Cuma hutbeleri ve demeçlerinde; Suriye gerici iç savaşında rejime karşı cihad fetvası vermekten, “dış güçler”in askeri müdahalesine destek tavrı takınmaktan, Alevileri, Şiileri ve rejim yanlısı sivilleri öldürme vaazı vermekten geri durmadı. Vaazlarında sürekli bu çağrıları işlerken, cihad için savaşanlara düşman olarak nitelediği halkların kadınlarının helal olduğu fetvasını da verebildi.
Karadavi ve DMAB, Katar Emiri Şeyh Sani’den Erdoğan’a, Müslüman Kardeşler’den diğer siyasi İslamcılara değin uzanan geniş güçlerle etkileşim ve örgütlü ilişki içindeki bir ideolog ve kuruluş.
Karadavi’nin bu insanlık düşmanı suça ortaklığı, politik İslamcı iktidarları ve güçleri aynı suça ses çıkarmayarak onaylamada cesaretlendirdi. Dahası aleni siyasi ve askeri destek vermelerini güçlendirdi.
Başta Erdoğan olmak üzere İslamcı hükümetler ve teokratik Körfez iktidarları ve siyasal islamcı örgütler, Êzîdî kadınların cariye olarak IŞİD tarafından satılmalarına ev sahipliği yaparak, cezasızlık desteği vererek suç ortağı oldular. Sessiz kalarak onay verdiler.
Hitler ve Japon faşistleri işgal ettikleri ülkelerde o ülke kadınlarını askerlerine seks kölesi yapıyorlardı. IŞİD, Nusra ve diğer İslamcı çeteleri de dini ideolojik ambalajla faşist işgalcilerin yaptığı bu suçun aynısını yaptılar. Erdoğan’dan diğer siyasi İslamcı güçlere değin uzanan suç ortakları da, Hitler ve Japon faşistlerinin bu insanlık düşmanı suçunun aynısını yapan çetelere, güncel koşullarda suç ortağı oldular.
Bu güçlerin sessizce veya fetvalı onayı, esasen gerici iç ve işgalci savaşlarda, kadını cariye/seks kölesi yapmayı meşrulaştırma amacını taşıyor.
Nitekim emperyalistler ve Erdoğan birlikte iktidara taşıdıkları Colani ve HTŞ çeteleri, Suriye’de Alevi ve Dürzi kadınları kaçırıp cariye yapıyor. Efendileri ve destekçileri ses çıkarmayarak onay veriyor. Hatta Erdoğan, resmi ordusunun tanklarıyla bu çetelere arkadan askeri destek verip katliamların suç ortağı olurken; ordusuna bağlı SMO içinde ve yakınındaki 62. Tugay, Süleyman Şah, El Vakkas El Hamza, Sultan Murad ve El Emşat çetelerini doğrudan katliamlara ve kadınları köleleştirmeye seferber etti.
Diğer bir siyasal islamcı iktidar olan Taliban hükümeti Afganistan’da 400 Şii kadını “cazibeli kafir”likle suçlayarak resmi kararla cariye yaptığını ilan etti.
Emperyalistler ve bölgesel gerici devletler işgalci savaşlarında halkın onurunu ezerek yenilgisini sağlamak için bu insanlık düşmanı suçu işliyorlar.
Politik İslamcı çeteler ise reaksiyoner teokratik hareketler olarak, özellikle burjuvazi/devletler tarafından desteklendikçe faşistleşiyor ve ideolojilerinin cevaz vermesiyle bu insanlık/kadın düşmanı suçu işliyorlar. Kendilerinin karekteristik özelliği haline getiriyorlar.
Savaşa, faşizme ve gericiliğe karşı, emperyalizme ve bölgesel devletlerin yayılmacı işgallerine karşı mücadelenin kopmaz bir parçası olarak, kadının köle-esir alınmasına karşı mücadele tüm demokratik güçlerin bilincinde ve gündeminde olmalı.
Emperyalistlerin ve Erdoğan ile Arap teokratik iktidarlarının Suriye iç savaşında kullandıkları IŞİD ve diğer islamcı çetelerin, Êzîdî kadınlar şahsında yaşattıkları köleleştirme dramı, bu mücadeleyi ivmelendirmek için öfkeyi büyütmeli, bilince dönüştürmeli.
Öyle ki soykırımın normalleştirilmesine ve Êzîdî kadınların cariye/köle yapılmasının unutturulmasına izin verilmemeli ve mutlaka hesap sorulacağı bilinci işçi sınıfı ve halklar arasında yaygınlaştırılmalıdır.
