Fötr şapkası düşünce CHP’nin keli göründü 

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • TBMM’de CHP’li vekillerin AKP-MHP ve İyi Parti’li vekillerle ABD’li senatörler karşı ‘ortak’ açıklama yaptılar. Hülasa, bu bildiri eğer CHP’nin “resmi” görüşünü yansıtıyorsa, bilelim ki, bu partinin AKP-MHP ortaklığından en küçük bir farkı bile kalmamış olur. 

12 Şubat günü TBMM’de CHP’li vekillerin AKP-MHP ve İyi Parti’li vekillerle ABD’li senatörler tarafından Biden yönetimine yönelik yazılan ve Saray’a yönelik suçlamaların yer aldığı mektuba karşı yanıt olarak imzaladığı “ortak” açıklamayı okuyanlar, CHP yönetimine karşı haklı olarak büyük bir tepki duydular.

CHP faşist rejimle şu inanılmaz iddiayı paylaştı: "Türkiye Cumhuriyeti' kurulduğu günden bugüne millet iradesini kayıtsız şartsız hakim kılmış, tam bağımsız, vatandaşları arasında ırk, renk ayrımı yapmayan modern bir demokratik hukuk devleti olmuştur.” Utanç verici bir “ortaklıktır” bu. Bir tür “yalan ansiklopesi”nin bölüm başlıkları dile getirilmiş. “Millet iradesinin kayıtsız şartsız hakim kılındığı”, Türkiye’nin “tam bağımsız” olduğu, “ırk, renk ayrımı yapmadığı” ve hem “modern”, hem “demokratik”, hem de “hukuk devleti” olduğu söyleniyor.

CHP bir ara 15 Temmuz darbesini bir tür “kontrollu” darbe olarak nitelemişti. Ortak bildiride bundan vazgeçmiş. Hatta dolaylı bir ifadeyle darbenin arkasında ABD’nin olduğunu Soylu’nun ağzıyla kabul etmiş. Bu arada ABD’nin NBA liginde oynayan bir basketbolcuyu “terörist” ilan etmiş. Bildiride PKK’ye olduğu gibi YPG’ye de “terörist” damgası vurmuş. Böylece Saray’ın işgal ve ilhak siyasetini savunmuştur ve en sonunda şu skandal cümlenin altına imza atmıştır: “İnsan haklarına saygı ve hukukun üstünlüğü konusunda her zaman olduğu gibi titizlikle hareket eden Türkiye, darbeci ve terörist katillere gereken cezayı vermenin de hukuk devletinin gereği olduğuna inanmaktadır.”

“Titizlikle” kelimesi CHP’nin bütün iddialarını havaya uçurmuştur. 

Devletin kurucusu ve sistem içi muhalefet olarak, milliyetçi CHP’nin, dış politika, Kürt sorunu, “azınlıklar” söz konusu olduğunda Saray’la tam bir dayanışma içinde olması şaşırtıcı değildir. Zaten o nedenle “Balyozcu”, “Ergenokoncu” derin devletin bir bölümü de bu partinin içindedir ve bu parti ile Saray arasındaki bağı kurmaktadır.

Ama iş, “millet iradesi (hem de) kayıtsız şartsız hakim kılınmıştır”, Türkiye “modern bir demokratik hukuk devletidir”, “darbeci ve terörist katillere gereken cezayı vermenin de hukuk devletinin gereği olduğuna inanmaktadır”, “insan haklarına saygı ve hukukun üstünlüğü konusunda her zaman olduğu gibi titizlikle hareket etmektedir” cümlelerine gelince “fötr şapka düşmüş, kel görünmüştür.” 

Her hakiki CHP’li, ne kadar Kürt düşmanlığının etkisinde kalmış olursa olsun, faşist dinci rejime karşı, sanki başında hala Mustafa Kemal varmış gibi Türk bölgesel emperyalizmini savunursa savunsun, Cemaatin dinciliğine karşı, sanki Türkiye’nin başında DAİŞ’çi Erdoğan değil de İsmet paşa varmış gibi darbe mağdurlarına ne kadar kin besliyor olursa olsun, ABD emperyalizmine karşı sanki başında hala Lenin varmış gibi Rus emperyalizmine ve sanki başında hala Mao varmış gibi Çin emperyalizmine ne kadar hayran olursa olsun, ortaya çıkan “kel”i görür görmez lavaboya koşar ve böğüre böğüre kusar.

Miğdesi bulananlar partinin yöneticileri değil elbette. Onlar ne yaptıklarını biliyorlar. Sıradan bir CHP’li “ortak bildiride” Türkiye’nin “demokratik hukuk devleti” olduğuna, “insan haklarına titizlikle uyduğuna”, şu anda ülkede “halk iradesinin kayıtsız şartsız hakim olduğuna” inanmaz. Hülasa, bu bildiri eğer CHP’nin “resmi” görüşünü yansıtıyorsa, bilelim ki, bu partinin AKP-MHP ortaklığından en küçük bir farkı bile kalmamış olur.

Denebilir ki, AKP-MHP bu bildiriyi, CHP reddetsin de, onu perişan edelim hesabıyla bir provokasyon olarak önlerine getirdi. Tıpkı HDP’li vekillerin dokunulmazlıklarının kaldırılmasında olduğu gibi, CHP de bu bildirinin rejimin tanımıyla ilgili kısımları parti programına aykırı olsa bile imzalamak zorunda kaldı. İnandırıcı ve kabul edilebilir olmasa da, böyle bir savunma yine de savunma sayılabilir. Bir “korkağın” “ben korkuyorum” demesine kimse itiraz edemez. “Cesurum” derse rezillik olur.

Yine de korkuyu yenmenin bir yolu vardır. Tıpkı HDP gibi, “içinde isterse ‘yaşasın demokrasi, halkların kardeşliği’ gibi sloganları da ihtiva etsin, biz AKP-MHP ile hiçbir ortaklık yapmayız, hiçbir ortak bildiriye imza atmayız” dendiğinde, bu kepaze duruma düşülmez. Çıkıp “biz sizin bildirinize değil, bukalemun gibi her renge bürünen suratınıza bakıyoruz ve sizle kenefe bile gitmiyoruz, sizinle milli birlik olmaz, çünkü siz ‘mllete’ zillet diyorsunuz” deseler iş bitecek.

Neden bitmiyor? Çünkü Kürt düşmanlığında, işgallerde, fezlekelerde, tezkerelerde “milli birlik, beraberlik” adına rejimle birleşince, işte böyle Amerikalı senatörlere karşı “Türkiye modern bir demokratik hukuk devletidir, darbeci ve terörist denilen insanlara yapılanlar meşrudur, Türkiye insan haklarına titizlikle bağlıdır” dedirtirler.

Şimdi Kılıçdaroğlu bu lafları Grup Toplasında tekrar etsin de görelim.

(Konuya bir başka açıdan devam edeceğim.)

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.