Güneşe doğru akar özgür nehirler
İlham BAKIR yazdı —
- Nehrin kaynağı yedi kat göğün yüzündedir, yedi kat yerin altındadır. Damla damla birikir yağmur olur, sel olur yıkar geçer bentleri. Kürt Özgürlük Hareketi, bir nehir hareketidir, geçtiği her yerden damlalar alır içine...
- Kürt’e bir damla su nasip olmasın diye çırpınanlar, şimdi Kürt’ün özgürlük selinin karşısında çaresiz durumdalar. Ölesiye korkuyorlar yıkılacak barajlardan, bentleri aşacak sellerden.
Bir nehrin akışını yavaşlatabilirsiniz, önüne setler barajlar kurabilirsiniz. Hatta setlerin, barajların içine hapsederek bir süreliğine akışını durdurabilirsiniz de. Beslendiği kaynaklar kurumadığı sürece, hiçbir bent bir nehri ilelebet durduramaz, hapsedemez. Nehrin kaynağı yedi kat göğün yüzündedir, yedi kat yerin altındadır. Damla damla birikir yağmur olur, sel olur yıkar geçer bentleri. Kürt Özgürlük Hareketi, bir nehir hareketidir, geçtiği her yerden damlalar alır içine, damla damla çoğalır yürüdükçe, aktıkça. Dicle’nin, Fırat’ın, Munzur’un azimli, sabırlı sürekliliğinden, kutsiyetinden, paklığından, duruluğundan alır kudretini Kürt’ün özgürlük yürüyüşü. Binlerce yıldır akar, Munzur, akar Dicle, akar Fırat. Yüzlerce yıldır ne şahlar, ne padişahlar ne sultanlar durdurabilmiştir bu akışı.
Son yüz elli yıldır Kürt’ün özgürlüğünün önüne kurulmadık bent, kazılmadık hendek kalmadı. Ama zapt edilemedi özgürlük tutkusu. Damla damla, insan insan büyüdü, nehir oldu, halk oldu aştı bentleri, taştı hendeklerden, barajlardan. Elinde bentlerin kilitlerini tutan sömürgecilere şunu söyledi: Ben özgür akacağım, kurduğunuz hiçbir bent beni esir alamayacak. Diğer halklara, diğer nehirlere, akarsulara şunu söyledi: Birlikte bir ve eşit akmaya; ayrısız gayrısız bir ve eşit aynı nehrin yatağını paylaşmaya ve sizlerle çoğalmaya hazırız. Damla damla, nehir nehir çoğalıyoruz şimdi her gün biraz daha. Telaştalar, ateşteler, sayrılı rüyalar, irinli kusmuklu kaygılar içindeler nehirlerimiz çoğaldıkça.
Kürt’e bir damla su nasip olmasın diye çırpınanlar, şimdi Kürt’ün özgürlük selinin karşısında çaresiz durumdalar. Ölesiye korkuyorlar yıkılacak barajlardan, bentleri aşacak sellerden. Korktukça daha çok baraj inşa ediyorlar. Korktukça daha çok hendek kazıyorlar. Kurdunu, kuşunu, ağacını, insanını bir damla suya muhtaç bırakıyorlar. Kurulan barajlardan, koca bir çöle döndürdüler dünyanın en mümbit coğrafyasını. Belini kırdılar toprağın, ağacın dalını. Yuvasını bozdular karıncanın, kanadını kırdılar kuşun. Cümle hayvanatın ve dahi cümle nebatatın bedduasındasınız, bilesiniz. Bilesiniz, iflah ettirmez aldığınız ahlar. Yüreğinde yağmurlar biriktirir, gözlerinden su sağar damla damla kurdun kuşun dudağına güneşin ve nehirlerin çocukları, çok duasını almışlardır çiçeğin, böceğin. Sırtları kavidir, ruhları arıdır. Ant içmişlerdir bu coğrafyanın kuruyan bütün dudaklarına su içirmeye. Bentleriniz aşınıyor, duvarlarınız çözülüyor bilesiniz. Size son çağrımızdır, açın baraj kapaklarını, salıverin hapsettiniz her damla yağmurumuzu. Yüreğimizde biriken fırtınalardan korkun. Bu fırtınalardan boşalacak sağanaklardan, bu sağanaklardan doğacak sellerden korkun. Özgür bırakın asi ve onurlu nehirlerimizi. Şimdi açarsanız baraj kapaklarını, usul usul akacağız yaşamın içine. Usul usul suvaracağız kuruttuğunuz her zerre toprağı. Ağaçlar yeşerteceğiz, bin bir renkli çiçekler, sizin bile sevdalanacağınız. Güzellikleri çoğaltacağız diyoruz, yaşamın şah damarına akacağız.
O kadar biriktik ki, görseniz korkarsınız. O kadar biriktik ki kurduğunuz setlerin gerisinde aklınız durur bilseniz. Yıkıp geçmeyelim, akıp gidelim isteriz usul usul. Yıkar geçeriz, oysa yıkayıp geçelim isteriz. Biriktirdiğiniz kiri pisi aklayıp tertemiz yapalım isteriz yaşamın orta yerini. Kibir, ihtiras, iktidar kokan lağımlar değil, içilesi sular, yüzülesi nehirler aksın isteriz yeryüzünün damarlarında. Açın kapılarını hapishanelerinizin, özgür bırakın çiğ damlalarımızı. Güneşimizi özgür bırakın, eritsin soğuk yüreklerinize yağan kırağıları. Özgür bırakın güneşimizi, ısıtsın göğümüzün yüzünü. Nehirler güneşi doğurur, güneş nehirleri yoğurur. Ne güneşimizi karartabilirsiniz, ne nehirlerimizi kurutabilirsiniz. Size diyoruz, size. Son kere size diyoruz. Açın kapıları. Yoksa yakarız, yıkarız tüm bentlerinizi, güneşe doğru akarız.
